Yüreğin deposu boşaldığında,''sevgi'',''ilgi'',''beğenilme'' ,''özleme'',''özlenme''ibreleri kırmızıyı gösterdiğinde,içeriğine;yani ruhuna,düşüncelerine,fikirlerine bakmadan,ilk gördüğümüz istasyona girip,''doldur kardeşim ne kadar alıyorsa'' mı diyoruz farkında olmadan?Garip anlamsız bir telaşa kapılıp,kredi kartını uzatıyor ve bize neye,nelere malolacağını hiç umursamadan''sen çek ne kadar tutuyorsa''deyip,bakmıyormuyuz hiç ne kadar ödediğimize ya da ödeyeceğimize...Son hızla giderken bir tarafı uçurum bir tarafı da
Deniz olan o ip gibi patika yollarda,karşımıza ne çıkacağını hiç unursamıyor olabilirmiyiz acaba?Depo yavaş yavaş boşalırken,bize verdiği sinyalleri görmezden gelip ''bu yolun sonunu kesinlikle görecem ben'' iddialarına mı giriyoruz yanımızdakilerle?Zamanı gelip,içine yalan, dolan,hatta belki aslında yokluk,hiçlik,anlamsızlık karışmış duygular,kalbimizi tıkadığında,marş basmadığında,''kim doldurduysa bu benzini,o temizlesin karbüratörü'' diye saçma ve anlamsız bir hırs yapıp,bile bile gene aynı adrese mi çekiyoruz kendimizi?Kaçak yollardan ruha ve yüreğe sokulan aşklarla,bizim canımıza okuyan gene ''biz'' olabilir miyiz acaba?Hani ''ama çok
acıyor'' çığlıkları atarken bir biryerlerde,kan kusup kızılcık şerbeti içtim yalanları söylerken birilerine,ya da boncuk boncuk gözyaşları akıtırken gözlerden, biraz da kendi kendimize,kendi elimizle çizdiğimiz kadermize mi ağlıyoruz acaba?Yani bu ''aşk'' dedikleri şey,biz de başlayıp yine bizde mi bitiyor acaba?