Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22-01-2010, 10:29 AM   #1 (permalink)
TR-ance
Yüzbaşı
 
Üyelik tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 514
Tesekkür: 197
445 Mesajinıza toplam 3,041 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
TR-ance has a spectacular aura aboutTR-ance has a spectacular aura aboutTR-ance has a spectacular aura about
Standart Ahmak Uyur ve Usta İse Hep Uyanıktır


Uyanıklık hayata giden yoldur.
Ahmak zaten ölüymüşçesine uyur
ama usta uyanıktır ve sonsuza dek yaşar.
O izler. O berraktır.
Ne mutlu ona! Uyanık olmanın hayat olduğunu gördüğü için.
Ne mutlu ona ki uyanmışların yolunu takip eder.
Mutluluk ve özgürlük arayışında büyük bir sebatla meditasyon yapar.
�Gautama Buda�nın �Dhammapada� isimli kitabından.

Ahmak uyur...

Herkes uyur, yani herkes aptaldır. Hakarete uğramış hissetme. Gerçekler olduğu gibi ortaya konulmalıdır. Uykuda yaşıyorsun; o yüzden tökezliyorsun, yapmak istemediğin şeyleri yapıp duruyorsun. Yapmamaya karar verdiğin şeyleri yapıp duruyorsun. Doğru olmadığını bildiğin şeyleri yapmaya devam ediyorsun ve doğru olduğunu bildiğin şeyleri yapmıyorsun.


Bu nasıl mümkün olabilir? Neden dosdoğru yürüyemiyorsun? Neden sürekli yan yolların tuzağına düşüyorsun? Neden sürekli yanlış yola sapıyorsun?

Çok güzel sesi olan genç bir adamdan, bu gibi durumlarda hep utangaçlık yaşadığını söylemesine ve yalvarmasına rağmen bir törendeki gösteride oyunculuk yapması istenir. Çok basit olacağı ve sadece bir satır konuşacağı konusunda söz verilir: �Buraya bir öpücük almaya ve savaşa atılmaya geldim. Ahhh! Bir tüfeğin ateş ettiğini duyuyorum� deyip sahneden çıkacaktır.

Oyun oynanırken son anda giymek zorunda bırakıldığı üzerine yapışmış dapdar binici pantolonu yüzünden utana sıkıla sahneye çıkar ve artık bembeyaz elbisesiyle bahçedeki banka uzanmış kendisini bekleyen güzel kadın kahramanın önüne geldiğinde sinirleri iyice gerilir. Gırtlağını temizleyip, bağırarak der ki; �Paçanı öpmeye geldim �yok!� öpücük almak ve at arabasında osurmak �yani savaşa atılmak demek istiyorum! Ahhh! Fokurdayan bir çaydanlık duyuyorum �yok!� kıkırdayan bir çukur, zonklayan bir bok. Ohh, yarasaboku, fareboku, bok yağsın hepinizin üstüne! Bu lanet olası oyunda oynamayı zaten ta başından hiç istememiştim!�

Olan şey bu. Yaşamını izle; yaptığın her şey o kadar kafa karıştırıcı ki, kafanı karıştırıyor ki. Hiç netliğin yok, hiçbir algılaman yok. Uyanık halde değilsin. Göremezsin, duyamazsın; elbette ki duyabilecek kulakların var ama içerde onu anlayacak kimse yok. Kesinlikle gözlerin var ve görebilirsin ama içerde kimse mevcut değil. O yüzden gözlerin görmeye, kulakların duymaya devam ediyor ama hiçbir şey anlaşılmıyor. Ve her adımda tökezliyorsun, her adımınla yanlış bir şey yapıyorsun. Ve hâlâ farkında olduğuna inanmaya devam ediyorsun.

Bu fikri tamamen bırak. Onu bırakmak çok büyük bir sıçramadır, çok büyük bir adımdır çünkü bir kez �Ben farkındayım� fikrini bırakırsan farkında olmak için araçlar ve yöntemler aramaya başlayacaksın. Bu durumda içinde yer etmesi gereken ilk şey uykuda, tamamen uykuda olduğundur.

Modern psikoloji önemli birkaç şey keşfetti; bunlar sadece entelektüel olarak bulgulanmış olsa da yine de iyi bir başlangıçtır. Entelektüel olarak keşfedilebildiğine göre, sonradan, yakın bir zamanda varoluşsal olarak da deneyimlenecektir.

Freud çok büyük bir öncüdür; elbette ki bir Buda değildir ama hâlâ çok önemli bir adamdır çünkü insanın içinde çok büyük bir bilinçaltının gizli olduğu fikrinin insanlığın çoğunluğunca kabul edilmesini sağlamış ilk kişidir. Bilinçli zihin yalnızca onda birdir ve bilinçaltı zihin bilinçten dokuz kat daha büyüktür.

Sonra onun takipçisi olan Jung daha da ileriye gitti, biraz daha derine indi ve kolektif bilinçaltını keşfetti. Bireysel bilinçaltının ötesinde kolektif bir bilinçaltı mevcuttur. Artık mevcut olan bir şeyi daha keşfedecek birilerine daha ihtiyaç var ve umut ediyorum ki er ya da geç sürmekte olan psikolojik araştırmalar onu; kozmik bilinçaltını keşfedecektir. Budalar ondan hep bahsetmiştir.

Bu durumda biz son derece kırılgan bir şey olan, varlığının çok küçük bir parçası olan bilinçli zihin üzerine konuşabiliriz. Bilinçli zihnin arkasında bilinçaltı zihin vardır; belirsizdir. Onun fısıltılarını duyabilirsin ama ne olduğunu çıkaramazsın. O her zaman bilincin ardında durup onun iplerini çekmektedir. Üçüncüsü ise sadece rüyalarında yahut uyuşturucu kullandığında karşına çıkan bilinçsiz zihindir. Sonra kolektif bilinçaltı gelir. Onunla sadece kendi bilinçaltı zihnin içinde çok derin araştırmalara girecek olursan karşılaşırsın; ancak o zaman kolektif bilinçaltıyla karşılaşırsın.Ve hatta daha da ileri gidersen, daha derine inersen kozmik bilinçaltına geleceksin. Kozmik bilinçaltı doğadır. Kozmik bilinçaltı bugüne kadar yaşamış olan tüm insanlıktır; o senin bir parçandır.

Bilinçaltı, toplumun sende bastırdığı, ifade etmene izin vermediği senin bireysel bilinçaltındır. Dolayısıyla geceleyin arka kapıdan rüyalarına girer.

Ve bilinçli zihin... ben onu sözde bilinçli zihin olarak adlandıracağım çünkü lafta kalır. O kadar zayıftır ki, sadece yanıp sönen bir ışık gibidir ama sadece yanıp sönmesine rağmen yine de önemlidir çünkü tohuma sahiptir; tohumlar da her zaman küçüktür. Muhteşem bir potansiyeli vardır. Artık yepyeni bir boyut açılmakta. Nasıl Freud bilincin altında bir boyut açtıysa, Sri Aurobindo da bilincin üzerindeki boyutları açmıştır. Freud ve Sri Aurobindo bu çağın en önemli iki kişisidir. Her ikisi de entelektüeldir; ikisi de uyanmış kişiler değildir ama insanlığa muhteşem hizmetleri dokunmuştur. Bizlerin yüzeyde göründüğümüz kadar küçük olmadığımızı ve bu yüzeyin muhteşem derinlikler ve yükseklikler sakladığını entelektüel olarak anlamamızı sağlamışlardır.

Freud derinliklere gitti, Sri Aurobindo yüksekliklere ulaşmaya çalıştı. Sözde bilinçli zihnimizin üzerinde gerçek bilinçli zihnimiz vardır: Bu sadece meditasyonla elde edilebilir. Sıradan bilinçli zihne meditasyona eklendiğinde, sıradan bilinçli zihin artı meditasyon olduğunda gerçek bilinçli zihin halini alır.

Gerçek bilinçli zihnin ötesinde süperbilinçli zihin vardır. Meditasyon yaptığında sadece bir anlığına onu yaşarsın. Meditasyon karanlıkta el yordamıyla ilerlemektir. Evet, bazı pencereler açılır ancak tekrar ve tekrar olduğun yere geri dönersin. Süperbilinçli zihin samadhi demektir; kristal berraklığında bir algılamaya sahip olmuşsundur, tümleşik bir farkındalığa ulaşmışsın demektir. Artık onun altına düşemezsin; o senindir. Uykuda bile seninle kalacaktır.

Süperbilincin ötesinde kolektif süperbilinç vardır; kolektif süperbilinç dinlerde �tanrı� olarak bilinen şeydir. Ve kolektif süperbilincin ötesinde tanrıların dahi ötesine geçen kozmik süperbilinç vardır. Buda onu nirvana olarak adlandırır. Mahavira onu kaivalya olarak adlandırır, Hindu mistikler ona moksha demişlerdir; sen ona hakikat diyebilirsin.

Bunlar varlığının dokuz halidir. Ve sen varlığının sadece çok küçük bir köşesinde yaşıyorsun; küçücük bilinçli zihninde. Bu sanki birisinin bir sarayı varken onu tamamen unutup sundurmada yaşamaya başlaması ve bunun hepsi olduğunu düşünmesi gibi bir şey.

Freud ve Sri Aurobindo�nun her ikisi de öncüdür, filozoftur, birer entelektüel devdir ancak her ikisi de muhteşem bir tahmin işi yürütmektedir. Öğrencilere Bertrand Russell�ın, Alfred North Whitehead�in, Martin Heidegger�in, Jean-Paul Sartre�ın felsefesini öğretmektense Sri Aurobindo hakkında bir şeyler öğretilse çok daha iyi olurdu çünkü o bu çağın en büyük felsefecisidir. Fakat o akademik dünya tarafından tamamen göz ardı edilmiş, ihmal edilmiştir. Bunun nedeni Sri Aurobindo�yu okumak dahi sana farkında olmadığını hissettirecek olmasıdır. Ve kendisi dahi henüz bir Buda olmamıştır ama yine de sende utanç yaratır. Eğer o doğruysa, o zaman sen ne yapıyorsun? O halde neden varlığının yüksekliklerini keşfetmiyorsun?

Freud çok büyük bir dirençle kabul edildi ama sonunda kabul gördü. Sri Aurobindo henüz kabul dahi edilmedi. Aslına bakılırsa ona karşı dahi çıkılmamıştır; o yalnızca görmezden gelinmiştir. Ve nedeni çok açıktır. Freud senden düşük seviyedeki bir şeyden bahseder; bu utanç verici bir şey değildir. Bilinçli olduğunu ve bilincinin altında bilinçaltının, bilinç dışının ve kolektif bilinçaltının olduğunu bilmek seni iyi hissettirir. Ama bu hallerin hepsi senden aşağıdadır; sen tepedesin, kendini iyi hissedebilirsin. Ancak Sri Aurobindo�yu öğrenirsen utanç duyarsın, aşağılanmış hissedersin çünkü senden daha yüksek haller mevcuttur. Ve insanın egosu kendisinden daha yüksekte bir şey olduğunu hiçbir zaman kabullenmek istemez. İnsan her zaman kendisinin zirve, doruk, Gourishankar, Everest olduğuna; kendisinden daha yüksek bir şey olmadığına inanmak ister....

Ve kendi krallığını reddetmek, kendi yüksekliklerini reddetmek iyi hissettirir; kendini çok iyi hissedersin. Bunun aptallığına bir bak.

Buda haklı. Diyor ki: �Ahmak zaten ölüymüşçesine uyur ama usta uyanıktır ve sonsuza dek yaşar.�

Farkındalık ölümsüzdür, ölümü hiç bilmez. Sadece farkında olmamak ölür. Demek ki bilinçsiz olarak, uykuda kalırsan yeniden ölmen gerekecek. Tüm bu tekrar tekrar ölmek ve doğmak perişanlığından kurtulmak istersen tamamen uyanık hale gelmen gerekecek. Bilinçte yükseklere daha yükseklere ulaşman gerekecek.

Ve bu şeyler entelektüel temelde kabul edilmesi gereken şeyler değildir; bu tür şeyler yaşantısal hale gelmek zorundadır, bu tür şeyler varoluşsal hale gelmek zorundadır. Sana felsefi olarak ikna olman gerekiyor demiyorum çünkü felsefi kanaatler hiçbir şey getirmez, hasadı yoktur. Gerçek hasat yalnızca sen kendini uyandırmak için büyük bir gayret sarf ettiğinde gerçekleşir.

Ancak bu entelektüel haritalar sende bir arzu uyandırabilir, bir istek yaratabilir. Potansiyelin, mümkün olanın farkına varmanı sağlayabilir; senin göründüğün şey olamadığın, çok daha fazlası olduğunu fark etmeni sağlayabilir.

Ahmak zaten ölüymüşçesine uyur ama usta uyanıktır ve sonsuza dek yaşar.

O izler. O berraktır.

Basit ve güzel ifadeler. Hakikat her zaman basittir ve her zaman güzeldir. Şu ifadelerin basitliğine bak... ama o kadar çok şey içeriyorlar ki. Sözcükler içerisinde sözcükler, sonsuz sözcükler; O izler. O berraktır.

Öğrenilmesi gereken tek şey izleyiciliktir. İzle! Yaptığın tüm eylemleri izle. Zihninden geçen her düşünceyi izle. Seni ele geçiren tüm arzuları izle. Küçücük hareketlerini bile; yürümeyi, konuşmayı, yemeyi, duş almayı izle. Her şeyi izlemeyi sürdür. Her şeyin izlemek için bir fırsat olmasını sağla.

Mekanik bir şekilde yeme, kendini tıka basa doldurmaya devam etme; çok farkında ol. Çok iyi çiğne ve fark et... ve bu ana kadar ne kadar çok şeyi kaçırmış olduğuna şaşıracaksın çünkü her ısırık sana müthiş bir tatmin verecek. Farkında olarak yiyecek olursan yiyecekler daha bir lezzetli hale gelecek. Sıradan yiyecekler dahi farkında oluran lezzetli olur; farkında değilsen en lezzetli yiyeceği bile yesen tadı olmayacaktır çünkü fark edecek kimse yoktur. Kendini sadece tıkayıp durursun. Yavaşça ye, farkında olarak; her ısırığın tadına varılmalı, çiğnenmeli.

Kokla, dokun, meltemi ve güneş ışınlarını hisset. Aya bak ve farkındalığın dingin havuzu ol ve ay muhteşem güzelliğiyle üzerinde yansıyacaktır.

Yaşamın içine sürekli farkında olarak katıl. Tekrar ve tekrar unutacaksın. Bu yüzden kendini harap etme; bu doğaldır. Milyonlarca hayattır farkındalığı hiç denemedin, bu nedenle sürekli olarak, defalarca unutman çok basit ve doğal bir şey. Ama hatırladığın anda tekrar izle.

Bir şeyi aklından çıkarma: İzlemeyi unuttuğunu anımsadığında üzülme, pişmanlık duyma yoksa yeniden vakit kaybediyorsun. Kendini harap etme: �Yine kaçırdım.� �Ben bir günahkârım� diye hissetme. Kendini lanetlemeye başlama çünkü bu yalnızca vakit kaybıdır. Geçmiş için hiçbir zaman pişmanlık duyma! Anda yaşa. Unutmuşsan ne olmuş? Doğaldı bu; bu bir alışkanlık halini almıştı ve alışkanlıklar çok zor ölür. Ve bu alışkanlıklar bir tek hayatta özümsenmedi; bu alışkanlıklar milyonlarca hayatta özümsendi. Dolayısıyla birkaç anlığına dahi farkında kalabilirsen şükran duy. Bu çok az anlar dahi beklenenden çok daha fazlasıdır.

O izler. O berraktır.

Ve izlediğinde bir berraklık ortaya çıkar. Niçin berraklık izlemekten doğar? Daha çok farkında oldukça tüm telaşın giderek yavaşlar. Daha zarif hale gelirsin. İzledikçe geveze zihnin daha az gevezelik yapar çünkü gevezelik haline gelen enerjin dönüşür ve farkındalık halini alır; o aynı enerjidir!Artık giderek daha fazla enerji farkındalığa dönüşür ve zihin besinini elde edemez. Düşünceler giderek incelmeye başlayacaktır, kilo kaybedecektir. Yavaş, yavaş ölmeye başlayacaklar. Ve düşünceler ölmeye başladıkça berraklık ortaya çıkar. Artık zihnin bir ayna haline geldi.

Ne mutlu ona! Ve bir kimsede berraklık varsa o kişi mutludur. Kafa karışıklığı sefaletin kökündeki nedendir; mutluluğun temelleri ise berraklıktadır.

Ne mutlu ona! Uyanık olmanın hayat olduğunu gördüğü için.

Ve artık o bilir ki ölüm yoktur çünkü uyanık olmak hiçbir zaman yok edilemez. Ölüm geldiğinde onu da izleyeceksin. İzleyerek öleceksin; izlemek ölmeyecek. Bedenin kaybolacak, toza toprağa karışacak ama farkındalığın kalacak; kozmik bütünün bir parçası olacak. Kozmik bilinç haline gelecek.

Böyle anlarda Upanishadları yazanlar �Aham brahmasmi� ben kozmik bilincim� diye ilan ederler. Bu tür durumlarda Hallac-ı Mansur �En-el hak!�ben hakikatim!� demiştir. Bu yükseklikler senin doğuştan sahip olduğun haklardır. Şayet onları elde edemezsen sadece sen sorumlusun başka hiç kimse değil.


Ne mutlu ona! Uyanık olmanın hayat olduğunu gördüğü için.

Ne mutlu ona ki uyanmışların yolunu takip eder

Mutluluk ve özgürlük arayışında büyük bir sebatla meditasyon yapar.

Bu sözleri çok dikkatle dinle. Büyük bir sebatla...Kendini uyandırmak için tüm gayretini ortaya koymazsan bu gerçekleşmeyecek. Kısmi gayret boşunadır. Şöyle-böyle olamazsın, ılık olamazsın. Bunun bir yararı olmaz. Ilık su buharlaşamaz ve uyanık olmak için yapılacak ılık gayretler başarısızlığa mahkûmdur.

Dönüşmek sadece sen tüm enerjini ona verdiğinde gerçekleşir. Yüz santigrat derecede kaynadığın zaman buharlaşırsın, o zaman simyasal değişiklik gerçekleşir. O zaman yükselmeye başlarsın. Hiç gözlemlemedin mi? Su aşağı doğru akar ama buhar yukarı doğru yükselir. Tamamen aynı şey olur: Bilinçsizlik aşağı doğru gider, bilinç yukarı doğru.

Ve bir şey daha: Yukarı doğru içe doğru ile eşanlamlıdır ve aşağı doğru da dışa doğruyla eşanlamlı. Bilinç içeri doğru gider, bilinçsizlik dışa doğru gider. Bilinçsizlik senin başkalarıyla; şeylerle, insanlarla ilgilenmeni sağlar ama her zaman başkalarıdır ilgilendiğin. Bilinçsizlik seni tamamen karanlıkta tutar; gözlerin her zaman başkalarına odaklanır. O bir çeşit dışsal alan yaratır, seni dışadönük yapar. Bilinç içsel alan yaratır. O seni içedönük yapar, seni içeriye doğru, derine daha derine götürür.

Derine ve daha derine aynı zamanda yükseğe ve daha yükseğe demektir; ikisi eşzamanlı olarak gelişir, tıpkı bir ağacın gelişmesi gibi. Sen sadece onun yükseğe doğru gittiğini görürsün, köklerin aşağı doğru gittiğini görmezsin. Ama öncelikle köklerin aşağı doğru gitmesi gerekir, ancak o zaman ağaç yukarı doğru yükselir. Şayet bir ağaç göğe ulaşmak isterse en alta köklerini göndermek zorunda kalacaktır, mümkün olan en düşük derinliklere. Ağaç her iki yönde de eşzamanlı olarak büyür. Tamamıyla aynı şekilde bilinç de yukarı doğru yükselir... aşağı doğru köklerini senin varlığının içine gönderir.

Farkındalık / Osho / Ganj Kitap

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
Ateşli çaba,kendini eğitme ve Mutlak varlığı algılama Yoga faliyetidir


Paramahamsa Yogaçarya MAHA Yogi AKİF MANAF
TR-ance isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla