Cevap: levh-i Mahfuz okuyucudan yorum
Din adamıyım diye yıllardır ortada gezip aslında dün adamlığını bile hak etmeyen İslam’ın kanını emmiş asalaklardan biriyim ben. 25 yıldır bu işi büyük bi zevkle yapmışım. Artık yaptığım bu iğrenç içten midem bulanmaya başladı.
buRAK’ım bizler din adamlığını bırak, dün adamlığını bile hak etmiyoruz. Dün adamı hiç olmazsa bugün bişey söylemese de dün bişey söylemiş olan kişidir. Bizler ise dün bişey söyleyenlerin isimlerinin önüne “Hazretleri buyurdu ki” diye başlayarak bütün sorumluluğu dünlerde yaşamış ve bişeyler söylemiş insanların üzerine atıp sorumluluktan kaçarak İslam’ın kanını emmiş asalak bir topluluğuz. En azından ben öyleyim başkası adına bişey söyleyemesem de…
İslam’ın “İ” si bile bizi ilgilendirmedi bu zamana kadar. Bizler akbabalar gibi İslamın üzerine çullandık. Görev yerlerimizde bu hafta bir çift evlense de nikah kıyıp biraz para koparsak diye baktık. Ya da biri ölse de kırkı, elli ikisi, senesi olsa da mevlit okuyup harçlığımızı çıkarsak diye baktık. Bu berbat işimizi örtbas etmek için ise görevlerimizi öyle muhteşem birisiyle taclandırdık ki, zaten sorgulama kültürü olmayan bu toplum bu sıfatı kabul etti ve işimizi kolaylaştırdı. Bizler bu adi işleri yaparken öyle birinin ismini kullandık ki bundan da hiç utanmadık. Yaptığımız işe peygamber mesleği dedik. Muhammedi suçumuza ortak ettik. Sorgulamayan ve İslam yerine babalarının dinini yaşayan toplumda bunu kabul etti. Her Cuma gününü o toplumun dini ihtiyaçlarına cevap vermek üzere ATATÜRK tarafından kurulmuş Diyanet işleri başkanlığı, toplumun kanını emmek için fırsat olarak görmüş ve ipe sapa gelmez şeylere para toplayarak adeta bir din saltanatı kurmuştur. Allah rızası için para toplanmış, toplanan paraların bir kısmı camiye, bir kısmı derneğe geri kalan kısmı da para toplanan yere ulaştırılmıştır.
Tanrının doğum günü ile başladı benim kendimi sorgulamam. Ne yazık ki sadece kendimi sorgulamak ve içteniçe ben bunları yapmakla ne büyük hata yapmışım demek bu bedeli ödemek için yetmiyor ve yetmeyecek biliyorum. Hayatım boyunca farkındalığım kadar eriştiğim hakikati bedellerini ödeyerek insanlara anlattım. Bugün de ulaştığım en muhteşem hakikat Levh-i Mahfuz’u gerek internette ve gerekse özel hayatımda anlattığım gibi. Bu kadar asalak bir hayattan sonra Tanrının Doğum günü gibi bir partiden haberdar olmak ve onu bütün hücrelerime kadar sindirmeye çalışmak ve Levh-i Mahfuzla beraber okumaktan yapmaya geçilmesi gereken dönemde hem kendimle hesaplaşırken ve hem de İNSAN OLMAK için verdiğim mücadele de önümü hep dün adamı bile olamadığım din adamlığım kesiyor ve vicdanımı rahatsız ediyor.
Tanrıya şükürler olsun ki, hiç olmazsa hakikatinden haberdar etti. Hiç olmazsa bu kadar asalak bir hayata rağmen beni hakikate inanan yaptı. Hakikate direnen ya da düşman olan değil. BELKİ DE HAYATIMIN İFTİHAR ETTİĞİM ALTIN SAYFASI BURASIDIR.
Yine şükürler olsun ki, hakikatin aktığı pınar olan senle tanışma ve konuşma fırsatını verdi. Yıllardır yaşadığım asalak hayatın bedelini nasıl öderim bilemiyorum. İnşallah yıllardır yaşadığım asalak hayattan sonra Tanrının doğum günü için çalışarak emek vererek, alın teri dökerek bu bedeli ödeyemesem de HAKİKATE HİZMET ETMİŞ BİRİ OLARAK hayatımı bitiririm.
Bana bu asalak hayatın içinden kurtulmak için önce vicdan muhasebesi sonrada yollarını aramaya ittiğin için ve en önemlisi de hakikati bize çok büyük bedeller çekerek ulaştırdığın için ne kadar minnettar kalsam azdır. Tek tesellim yürek beden ve ruh olarak senle ve getirdiklerinle olmaktır.
YOLU/N/MUZ AÇIK OLSUN.
alıntı... |