uyguner Nickli Üyeden Alıntı
ÇEKİM YASASI HAKKINDA DÜŞÜNCELERİM Bu yazımda çekim yasasından oldukça detaylı bahsetmek istiyorum. Bazı insanlar çekim yasasının evrende olup biten herşeyi açıklayamayacağını söylüyorlar. Mesela “Bumerang Yasası” kitabının yazarı çekim yasasının doğru olduğunu ancak eksik yönleri bulunduğunu, kendisinin ise kitabını bu eksikliklere göre şekillendirdiğini söylüyor. Yazarın bu kitabında anlattığı şeyler çekim yasasının anlatıldığı kitaptakilerle birebir uyumlu, sadece bunlara ek olrak söylediği şey, evrende hiçbir şeyin değişmediği ve kişiler arasında el değiştirdiğidir. Yani evrende bugün var olan şey her zaman vardır, bugün olmayan şey hiçbir zaman yoktur. Yok denilen şeyler henüz haberdar olunmayan şeylerdir. Çekim yasasının en büyük olayı “benzer benzeri çeker” felsefesidir. Bu felsefe bize zihnimizde oluşturduğumuz düşüncelerin, yaptığımız davranışların ve söylediğimiz sözlerin benzerini çekeceğimizi bildirir. Aslında bunu biz çekmek olarak değil de, “bir şey hakkında düşündükçe o hayatında artmaya başlar” şeklinde biliyoruz. Çekim yasası ise bundan farklı bir şey söylemiyor. Olumlu şeyler daima olumluları, olumsuz şeyler de daima olumsuzları çeker. Hiçbir zaman olumlu bir şeyin sonucu olumsuz olamaz. Mutlaka ama mutlaka bir yerlerde her şeyi olumlu düşünürken birkaç defa olumsuz düşünceyi araya karıştırdığımız olmuştur. Problem dikkatsiz yaşamaktadır. Çözüm ise yapınlanlar konusunda daha dikkatli olmak, ben ne düşündüm, ne konuştum diye kendini test etmektir. İnsan günde 60bin düşünce geçirirmiş aklından. Şükür ki bunların etkileyici olması için diğerlerine nazaran daha uzun süreli düşünülmesi gerekiyor. Düşünce ölçülebilen manyetik bir frekans yaymaktadır. Bu frekans canlı ve etkilidir. Bizden çıkan frekans yine bize dönüp, bizim tarafımızdan değerlendirilmektedir. Başkaları hakkında ne konuşursanız konuşun, ağzınızdan çıkan şeyler sizden başkasına dönmez. Sadece size döner ve siz söylediğiniz şeylerin kendi başınıza geldiğini farkedersiniz.Her birimiz birer frekans çorbası olduğumuza göre düşüncelerimizin somut şeyler olmadığını söylemek abestir. Eğer düşünceler soyut şeylerse o zaman biz kendimizi de bu soyutluğun içine almalıyız. Çünkü düşüncelerimizden çıkan frekans ile maddeyi oluşturan frekanslar birbirinin aynısıdır. O zaman madde=düşünce, düşünce=maddedir. Bu noktada insanların hata yapmaları muhtemel olan şey düşünürken yanlış şekilde cümle kurmalarıdır. Zaten yukarıda bahsettiğim iyi şeyler beklerken kötü şeyler gelmesinin nedeni budur. Burada birkaç örnek cümle vereyim. Bakalım biz ne diyoruz evren onu nasıl algılıyor? 1.Saçımın çirkin tıraş edilmesini istemiyorum. Nasıl algılanıyor: “Saçımın çok çirkin tıraş edilmesini istiyorum” Doğru olan: “Saçımın gayet güzel ve bana en fazla yakışan tarzda kesilmesini istiyorum.” 2.Boyanın üzerime sıçramasını istemiyorum. Nasıl algılanıyor: “Boya her yerime sıçrasın istiyorum” Doğru olan: “Zevkle ve neşeyle, tam bir dikkat ve itinayla, en güzel şekilde boyamak istiyorum.” Buradan ne anlıyoruz? Şunu: “Evren düşüncelerinize yanıt veriyor ama içeriklerine aldırış etmiyor.” Siz “istemiyorum” derken kendinizi olumsuz bir şeyden koruduğunuzu sanıp iyi şeyler beklentisi içinde oluyorsunuz. Halbuki evren için bunun bir önemi yok, neyi düşünüyorsanız aynen onu veriyor. Kaybetmek istemiyorum, dediğinizden evren buradaki “kaybetme” düşüncesini alıyor. Çünkü “kaybetme” kavramını düşündünüz. Halbuki “kazanmak istiyorum” deseniz, o zaman evren “kazanma” düşüncesini alıyor. Çünkü siz evrene kazanmayla ilgili sinyaller yolladınız. Kurandaki ayette “İnsan önceden gönderdiklerine bir baksın” denilerek, düşüncelerimiz konusunda daha dikkatli davranmamız konusunda bizi uyarıyor. Ve yine Kuranda iyiliğin karşılığı iyilik, kötülük karşılığı kötülüktür, denilerek çekim yasasındaki “benzer benzeri çeker” durumu anlatılıyor. Çekim yasası tıpkı yer çekimi yasası gibi tamamen gerçektir. Evrendeki diğer yasaların içeriği bellidir. Çekim yasası ise içeriği zaten belli olan yasalarla uyum içinde çalışır. Yani mesela neden-sonuç yasasını oluşturan neden ve sonuçlar bellidir. Sen önceden belli olan bir şeyi düşünmüş ve düşündüğün şeyin önceden belli olan sonucunu almış olursun. Önümüzde seçenekler ve seçilecek şeyler önceden belli. Ama hangisini seçeceğimiz belli değil. İmtihan da işte bizim hangisini seçeceğimizle ilgili. Neyse konuyu kaydırmayalım. İnsan eğer düşüncelerinin olumlu olup olmadığını anlamak istiyorsa duygularına bakabilir. Çünkü bir düşünce ilk önce duygusal bağlamda bizi etkiler. Yukarıda söylediğim “kaybetmek istemiyorum” cümlesini söyleyen biri kendince iyi bir şey düşündüğünü zanneder ama iyi şey düşünmediği duygusundan belli olur. Böyle bir cümletyi söyleyen kişi “korku hissediyor” demektir. Korku ise olumsuz bir duygudur. Korku demeyelim de “endişe” diyelim. Endişe olumlu bir duygu değildir. Endişelenmenin iyi bir şey olduğu söylenir, söyleyenler de “endişeleniyorum tabii ki, bu benim duyarsız olmadığımı gösterir” diyorlar. Şunu iyi bilin ki endişelenmek duyarlı olmanın asla ölçüsü olamaz. Sabahtan akşama kadar endişelen, neyi değiştirebilirsin ki endişelenerek? Yapılması gereken şey, kazanmaya odaklanıp kendimizi iyi hissederek olmasını istemediğimiz şeyi değil, olmasını istediğimiz şeyi düşünmektir. Düşüncelerinize sevgi katarsanız daha çabuk gerçekleştiklerini göreceksiniz. Çünkü düşündüğünüz şeyi sevmeniz demek, o şeyi büyütmeniz demektir. Siz sevdikçe büyüyecektir. Çünkü sevgi düşünce üzerinde zoomlama etkisi yapar. Ne demektir sevgi, yakınlık, bağlılık ve sürekli onunla ilgilenmek, ona ihtimam ve itina göstermek demektir. Bunun sonucunda ise sevdiğiniz şeyi büyütür, hayatınızın bir parçası olmasına izin verirsiniz. Kendinizi sevdiğinizde ise büyüteceğiniz şey kendinizdir. Kendinizi büyütünce daha büyük seversiniz. Çekim yasası şu şekilde kullanılır: İlk önce kişi ne istediği konusunda çok net olmalıdır. Olsa mı yoksa olmasa mı? Şeklinde ikilemlere düşmeden kesin düşüncesini ortaya koymalıdır. Çünkü muğlaklık sevilmez. Peygamberimiz bir hadisinde “Sizden biri Allah'tan bir şey isteyeceği zaman “dilersen ver “ demesin, bilakis azim ve kararlılıkla istesin” diyerek bu konuyu ta o zaman tarif etmiştir. İsteğinizi kesinleştirirken yukarıda bahsi geçen düşünce hatasını yapmamanız gerekir. Aynı zamanda isteğinizi kafanızda netleştirmek için, ona ulaştığınızda neye benzeyeceği, nasıl görüneceği, neler yaşayacağınız gibi konularda imgelem yapmalısınz. İmgelem sayesinde isteğiniz kumlara değil, betona yazılmış olur. İsteğinizi öyle sık sık düşüncenizde tutmanıza gerek yok. Bir kere isteyin ve güven duyun. Düşüncelerinizin mutlaka gerçekleşecek olduğunu unutmayın. İsteğinizi bir kere isteğin ve artık sanki ulaşmış gibi rahat olun. Size şunu söylemeliyim ki, eğer bir şey istemişseniz ona zaten sahip olmuşsunuz demektir. Mesela bir sınavı kazanmak istediğinizi söylediğinizde, bu sözünüz ağzınızdan çıkar çıkmaz, sınavı kazandığınızdan emin olun. Şöyle düşünün. Ben size desem ki: “Geleceği görebiliyorum, gelecek işte şimdi burada gözümün önünde, sizin sınavı yüksek puanla geçtiğinizi görüyorum” O zaman siz ne hissederdiniz? Herhalde “oh be rahatladım dersiniz” ve içinizde tarifi imkansız bir sevinç oluşur. Gözleriniz parlar, nefesiniz hızlanır. Çok neşeli ve rahat hissedersiniz. İşte bir şeyi istediğiniz anda bu hisleri hissetmeye çalışın. Daha sonraki günlerde rahat olun. O işin olmuşluğunun bir dinginliği olun içinizde aynı zamanda da sevinç ve neşe olsun. İnsanların takıntı yaptıkları noktalardan biri ve en önemlisi “nasıl olacak?” sorusudur. Bu sizi ilgilendirmez. Nasıl olmuşsa olmuş ama gerçekleşmiş işte. Bana ne nasıl olduğundan? Zaten sizin “nasılları” düşünmeniz gerekmez. Siz nihai bir sonuç düşündüğünüzde o sonuçla bağlantılı olan nedenler ayağınıza gelecektir. Bazen de mucizeler.. Siz o anda dikkatli davranıp, size gelen bu nedenleri kullanmalısınız. Mesela bir satıcısınız ve uzun süredir bir ürünü pazarlamak için çabalıyorsunuz. İlk önce yukarıda anlattığımız şeyleri yapın. Yani o ürünü beklentileriniz çok üstünde bir taleple pazarladığınızı düşünün ve sanki olmuş gibi rahat, neşeli ve doyum duygusu yaşayın. Aklınıza “nasıl” sorusu gelmesin. Siz hep sattığınızı düşünün. Ve başka siparişler de gelebilir ne de olsa çok sattık, deyin. Kısa zaman içinde sonuca götürecek nedenlerden ilki sizinle bağlantıya geçecektir. Mesela bir telefon olabilir, rastgele bir sohbet esnasında yeni tanıştığı biri ürünlerinize ihtiyacı olan kimselerle tanıştırabilir. İşte bu gibi küçük mucizeleri kullanın. Hemen değerlendirin. Görüyorsunuz nasıl olacağını düşünmeniz gerekmiyor, çünkü nasıllar ayağınıza kadar geliyor. Siz sadece bunu doğru değerlendirin. Geldiği zaman hazır olun. Ve yapmanız gerekenleri üşenmeden yapın. Siz bir şeyin nasıl olacağını hiç bilmiyor olabilirsiniz. Evren bunu size öğretir. Siz bir sonuç düşündüğünüzde sonuca götüren merdivenler evren tarafından ayağınızın ucuna konulur. E artık sizde çıkarsınız herhalde. İsterseniz nedenlerini de siz belirleyebilirsiniz.Mesela sınav kazanmak istiyorsanız sadece “sınavı kazandım” demek yerine “sınavı çok rahat bir şekilde, kolayca az ve etkili bir çalışmayla kazandım.” diyebilirsiniz. Evren bu sefer sizin için “rahat, kolay, az ve etkili çalışmayla sınav kazanmanın yolları” konusunda önünüze bir takım şeyler çıkaracak. Bunları değerlendirin. Ümit etmek bu yasanın işleyişini hızlandıran önemli etkenlerden birisidir. Ümit bir nevi beklentidir. Ve beklentiler çok güçlüdürler. İnsanın bir konudaki beklentisi nasılsa o konu o beklentiye göre şekillenir. Son olarak ise şükretmekten bahsetmek istiyorum. Şükür arttırıcıdır. Yani şükür hakkında söyleyeceğim şey budur. Çünkü şükür ettiğiniz esnada, sahip olduğunu şeyler zihninizde daha fazla yer ediyor ve böylece zihninizde daha fazla yer eden şey atrmaya başlıyor. İnsan herhangi bir şey için teşekkür ettiğinde, dikkati kendisi hakkında teşekkür edilen şeye zoomlanır. Böylece ta ilk başlarda dediğimiz artış olayı gerçekleşir. Teşekkür, insanı düşüncelerine odaklayan süper bir güçtür. “Şunun için teşekkür ederim” derken, şunun için dediğiniz şeye vermişsinizdir dikkatinizi. E haliyle o da hayatınızda artacaktır. Bunu hayatın her alanına da siz taşıyabilirsiniz. İlişkiler, para, sağlık, iş, kariyer, eğitim, sosyal hayat, çocuklar vsç gibi pek çok konuyla ilişkilendirip, kendi kendinize doğru yaklaşımları bulacağınızı ümit ediyorum. Şimdilik benden bu kadar. (UYGUNER) |