Redflowers
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 3,010
Tesekkür: 28,441
2,242 Mesajinıza toplam 14,584 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: sosyal fobiyi neler yaparak yenebileceğimizi burada tartışalım mı ? Alıntı: imported_Angel Nickli Üyeden Alıntı
ben de toplum içinde esas olduğum kişiliğin tam aksine sessizliğim eksikliğim belli olmasın diye normalin üstünde çaba gösterir ve mutlu ve neşeli bir ses tonunda konuşmaya çalışır eğlenceli ve renkli görünmeye çalışırım...ancak gel gör ki o kadar gösterdiğim çaba..bu "sessiz ve kendi halinde" imajını yıkmadığını anlayınca ben yıkılıyorum...
çok sinir bozucu gerçekten...
ben insanlara hayatımdaki farklı şeyleri anlattıkça ve böyle mutlu olduğumu ve bunun tercih meselesi olduğunu ıspatlamaya çalışsam da..ağzımla kuş bile tutsam yukarıda bahsettiğim damgaları yiyorum...ve bi de bana kalkıp çık dolaş arkadaş edin diye akıl veremye kalkıyorlar...zaten ben dışarı çıkıp dolaşıyorum ki...mağazalarda dolaşıp alışverişimi kendim yapıyorum ki..alışveriş merkezinden daha kalabalık daha sosyal bir yer varmıdır ki ?
100 çeşit insan var içinde öyle değil mi? yok ya bundan sonra iyi yanlarımı ortaya çıkarmaya çalışmıycam insanlar anlamıyo çünkü...
evde oturuyorsun ya sonuçta...o yüzden herşey sıfırlanıyor...her yönden eksiğim sanki...onlara göre tabi...artık ıspat etmek zorundada değilim...lanet olsun....kendi hayatları ço krenkli sanki..işten eve evden işe gidiyorllar..haftasonu da en fazla 1-2 yere gidebiliyorlar kısıtlı zamandan..ne yani..arkadaşı olan ve işte çalışanların hayatı çok mu renkliymiş ki beni eleştiriyorlar...atla deve mi sanıyolar kendilerini. ? | Harika anlatmışsın.
İnsan gerçekten olduğu gibi göründüğü zaman, yapmacık olmadığı zaman bir zafer kazanabilir kendi içsel savaşında.
İspat! Kime ispat, neye karşı bir ispat! Kendimizi kime anlatmak zorundayız ki, ya da kimden onay almak zorundayız. Burada asla yabana atamadığım, çok sevdiğim bir sözü var Atakan Bey'in 'Onay içten başlar' (kişiseldir, ortamsal değil) Biz kendimizi onaylamadığımız sürece, o ağzımızla tuttuğumuz kuşlara yazık ederiz sadece, bir de kendimize.
Olmadığımız gibi göründüğümüz durumlarda bunu kendimizde biliriz, her ne kadar kendimize bile itiraf edemesek de. Ama bu duygularımızdan yansır ve karşı taraf aslında oynadığımız rolün üzerimize bir kaç beden büyük olduğunu söylemeyi kendine hak bilir, çünkü bu hakkı veren biziz.
Bir davranış için aşırı çaba sarfetmek, aslında o davranış karşısında eksik olduğumuzu gösterir.
Şöyle düşünelim: bir kros yarışması var ve elimizde de iki yarışmacı var. Birisi yarışmaya hergün düzenli bir şekilde hazırlanıyor, spor salonuna yazılıyor, yemesine dikkat ediyor, hergün düzenli uyuyor-uyanıyor, bunu bir yaşam biçimi olarak seçmiş kendisine. Bu onun hayatı olmuş. Diğer yarışmacı sadece çalışan yarışmacıya rakip olmak için katılmış yarışmaya, tek derdi kendisini ispat etmek. Uyku düzeni felç olmuş, yemek desen canı ne çekerse yemiş bu zamana kadar, spor salonuna yazılmış 'aman yarın giderim' lerle geçirmiş her günü vs. Yarışmaya 1 hafta kala sıkı bir disipline almış kendisini. Eziyet eder gibi hazırlanmış hergün saatlerce spor yaparak, alışık olmadığı için et kesmiş tüm kasları ağrıyor.
2 seçenek var: ya kazanacak, ya kaybedecek. Kaybettiği zaman haklı olan, kendine yaşam biçimi olarak benimseyen kazanmış olacak. O ise sadece bir haftasını kaybetmiş olacak. Kazanırsa sadece bir yarışma kazanmış olacak, + olarak birşey katamamış olacak çünkü bu onun hayat felsefesi değil. Diğeri de sadece bir yarışma kaybetmiş olacak, çünkü hayat biçimi olarak kişide yer eden davranışlar sonsuz zamandadır, bir zamanda değil.
Bizler tek olarak yaratılmışız, hepimizin olaylara verdiği tepkiler, ağız tadımız, yaşam biçimimiz çok ayrıyken ve gerçekte de böyle olması en mantıklıyken neden ispat için olmadığımız biri gibi görünmeye çalışıyoruz? Biz kendimizden memnun olmadığımız için mi, yoksa başkaları memnun olmadığı için mi? Biz kendimizden memnun değilsek ne ala, değişim harika bir süreç olur. Başkaları için değişmeye kalkarsak hayatımıza giren her yeni kişiyi memnun etmek adına yeni sular eklemeye başlarız kabımıza. ama her kabın bir hacmi vardır, bir yere kadar dolar ve genişler. O kişi hayatımızdan çıktığı zaman yavaş yavaş boşalan geniş bir kapla kalıveririz nasıl dolduracağımızı bilmeden.
İnsanlar benden hep sevecen olmamı, hep neşeli olmamı, hep dinleyen taraf olmamı, hep olaylara başka bir boyuttan bakmamı bekleyebilirler. bu onların sorunu. Bunları ne zaman yapacağım ise sadece bana bağlıdır, benim içsel ve dünyasal ruh halime ve bir de kendim olmayı ne kadar isteyip ne kadar istemediğime.
Çok uzattım sanırım yine :)
__________________ Ben Tanrı'nın bir çocuğuyum ve Dünya denen bu yerde olmaya layığım. Ruhun adına, şifamı birlikte-yaratıyor ve titreşimimin değişmesini seçiyorum. Tanrım, kontratımı gerçekleştirebilmem için bilmemi istediğin şey nedir? |