redflowers Nickli Üyeden Alıntı
Harika anlatmışsın.
İnsan gerçekten olduğu gibi göründüğü zaman, yapmacık olmadığı zaman bir zafer kazanabilir kendi içsel savaşında.
İspat! Kime ispat, neye karşı bir ispat! Kendimizi kime anlatmak zorundayız ki, ya da kimden onay almak zorundayız. Burada asla yabana atamadığım, çok sevdiğim bir sözü var Atakan Bey'in 'Onay içten başlar' (kişiseldir, ortamsal değil) Biz kendimizi onaylamadığımız sürece, o ağzımızla tuttuğumuz kuşlara yazık ederiz sadece, bir de kendimize.
Olmadığımız gibi göründüğümüz durumlarda bunu kendimizde biliriz, her ne kadar kendimize bile itiraf edemesek de. Ama bu duygularımızdan yansır ve karşı taraf aslında oynadığımız rolün üzerimize bir kaç beden büyük olduğunu söylemeyi kendine hak bilir, çünkü bu hakkı veren biziz.
Bir davranış için aşırı çaba sarfetmek, aslında o davranış karşısında eksik olduğumuzu gösterir.
Şöyle düşünelim: bir kros yarışması var ve elimizde de iki yarışmacı var. Birisi yarışmaya hergün düzenli bir şekilde hazırlanıyor, spor salonuna yazılıyor, yemesine dikkat ediyor, hergün düzenli uyuyor-uyanıyor, bunu bir yaşam biçimi olarak seçmiş kendisine. Bu onun hayatı olmuş. Diğer yarışmacı sadece çalışan yarışmacıya rakip olmak için katılmış yarışmaya, tek derdi kendisini ispat etmek. Uyku düzeni felç olmuş, yemek desen canı ne çekerse yemiş bu zamana kadar, spor salonuna yazılmış 'aman yarın giderim' lerle geçirmiş her günü vs. Yarışmaya 1 hafta kala sıkı bir disipline almış kendisini. Eziyet eder gibi hazırlanmış hergün saatlerce spor yaparak, alışık olmadığı için et kesmiş tüm kasları ağrıyor.
2 seçenek var: ya kazanacak, ya kaybedecek. Kaybettiği zaman haklı olan, kendine yaşam biçimi olarak benimseyen kazanmış olacak. O ise sadece bir haftasını kaybetmiş olacak. Kazanırsa sadece bir yarışma kazanmış olacak, + olarak birşey katamamış olacak çünkü bu onun hayat felsefesi değil. Diğeri de sadece bir yarışma kaybetmiş olacak, çünkü hayat biçimi olarak kişide yer eden davranışlar sonsuz zamandadır, bir zamanda değil.
Bizler tek olarak yaratılmışız, hepimizin olaylara verdiği tepkiler, ağız tadımız, yaşam biçimimiz çok ayrıyken ve gerçekte de böyle olması en mantıklıyken neden ispat için olmadığımız biri gibi görünmeye çalışıyoruz? Biz kendimizden memnun olmadığımız için mi, yoksa başkaları memnun olmadığı için mi? Biz kendimizden memnun değilsek ne ala, değişim harika bir süreç olur. Başkaları için değişmeye kalkarsak hayatımıza giren her yeni kişiyi memnun etmek adına yeni sular eklemeye başlarız kabımıza. ama her kabın bir hacmi vardır, bir yere kadar dolar ve genişler. O kişi hayatımızdan çıktığı zaman yavaş yavaş boşalan geniş bir kapla kalıveririz nasıl dolduracağımızı bilmeden.
İnsanlar benden hep sevecen olmamı, hep neşeli olmamı, hep dinleyen taraf olmamı, hep olaylara başka bir boyuttan bakmamı bekleyebilirler. bu onların sorunu. Bunları ne zaman yapacağım ise sadece bana bağlıdır, benim içsel ve dünyasal ruh halime ve bir de kendim olmayı ne kadar isteyip ne kadar istemediğime.
Çok uzattım sanırım yine :) |