Guest | felsefe eğitimi... FELSEFE EĞİTİMİ
Prof. Dr. Necla Arat
"Felsefeyi halklaştırmakta acele edelim. Filozofların önde yürümelerini istiyorsak, halkı filozofların bulunduğu noktaya yaklaştıralım." Diderot
Bu yazıda çağdaş felsefe eğitiminin anlam, amaç ve yönetimi ayrıntılara girmeden, ana çizgileriyle verilmeye çalışılacaktır. Ne var ki bunu yapmadan önce, "Felsefe"den ne anlıyoruz?" sorusunun açıklanması gerekir. Yalın bir tanım denemesiyle "Felsefe, doğal ve insansal dünyaya ilişkin tüm bilgilerin ve kavramların güvenilirliklerini, anlamlı olup olmadıklarını, insansal yaşama katkılarını eleştirel bir yaklaşımla tartışıp değerlendirmektir. Yani, insan yaşamına giren her şey, felsefeye konu olabilir. Demek ki felsefe, genelde düşünüldüğü gibi, insandan ve yaşamdan kopuk, anlaşılmaz kurgular üreten bir bilgi dalı değildir. Aynı şekilde, felsefenin yalnızca belli bir aydınlar grubunun uğraş alanı olduğu görüşü de artık geçerliğini yitirmiştir. Çünkü, çocuklar dahil, hemen hemen herkesin bilinçli yada bilinçsiz bazı felsefi görüşleri vardır.
Yaşamla felsefe arasındaki gerçek bağı göremeyen ya da kuramayan, bir yaşam boyu tam siper yaşayıp "Büyük kalabalıklar beni anlayamazlar. Ben, yalnız belli bir seçkinler gurubu için yazarım" diyen biri felsefeci olamaz. Suya sabuna dokunmayan, insanı ve yaşam gerçeklerini göz önüne almayan bir felsefe, yaşamsal anlamı olmayan bir felsefedir. Çünkü, insan bir monad değildir. İnsan, çevresi ile birlikte vardır. Nitekim, çağımızın ünlü düşünürlerinden Ortega y Gasset, "Ben, kendim ve çevremim. Ever çevremi kurtaramazsam, kendimi de kurtaramam" diyor. Bireysel ve toplumsal sorumluluğun nasıl içiçe dokunmuş olduğunu bu anlatım açık seçik dile getiriyor. Demek ki gerçek anlamında felsefe, ayni zamanda önemli bir sorumluluk da içermekte.
Her konu ve etkinliğin bir felsefesi vardır. Örneğin, Dil felsefesi, Ahlak felsefesi, Din felsefesi, İnsan felsefesi, Tarih ve toplum felsefesi, Devlet ve Hukuk felsefesi vb.
İşte felsefe, bu her türden konu, kavram ve etkinliği çözümleyip açıklığa kavuşturmayı üstleniyor. Yine ünlü çağdaş düşünürlerden Ludwig Wittgenstein, felsefeyi bir Öğreti olarak değil, "bir etkinlik biçimi olarak" değerlendiriyor. Çünkü, felsefecinin düşüncenin temellerine inip bu temellerin asıl dayanağı olan ana kavramı incelerken yapmak istediği şey, bu ana kavramların eylemlerimizi ve kanılarımızı nasıl etkilediklerini göstermek. Hatta en soyut anlamda felsefe yaptıkları söylenen antik felsefeciler, dil felsefecileri de kavramlar düşünceleri simgeledikleri, düşüncelerimiz ise yaşam biçimlerimizce belirlendiği için gerçekte somutla uğraşmaktalar.
Kısa bir süre sonra gireceğimiz 21. yüzyıl, artık geçmişin köhnemiş kalıplarından ve yargılarından, eskiyip yıpranmış paradigmalarından kurtulmak isteyen yepyeni bir insanin doğuşunu bekleyen bir yüzyıl. Bu yeni insanın kendini gerçekleştirebilmesi için, felsefenin özgür düşüncenin yüzyıllar boyu geliştirdiği bir birikim var. Ne var ki bu birikim o kadar kolay sağlanmamış. Yalnızca çağlarının alışılmış düşünce kategorilerini aşan, belli kalıpların dışına çıkabilen, paradigmaları yıkabilen, bu uğurda her türlü tehlikeyi göze alan düşünürler, özgür düşüncenin öncüleri olmuşlar.
Felsefede Nietzsche'den beri ağırlığını duyurmaya başlayan, kalıp düşüncelere, dondurulmuş öğretilere karşı-olma eğilimi, kuşkusuz, yeni ve çağdaş insanın benimsemesi gereken bir eğilim. Çünkü, tüm "izm"ler, yani dizgeleşmiş felsefeler, kapalı, dingin, dışarıya çıkışı olmayan, özgürlükleri kısıtlayan, sınırlar çizen tek boyutlu öğretiler... Oysa, içinde yaşadığımız dünyada, insanın ve dünyanın sorunlarına özgürlükçü olmayan bir yaklaşımla, belli bir halkanın dışına çıkmadan ve uzaktan çözüm yolları aramak artık olanaksız. Nitekim, felsefenin en önemli özelliklerinden biri de baskı yapmaması, düşünceleri zorla kabul ettirmeye çalışmaması, kesin tanım ve tek boyutlu çözümlerden kaçınması.
Felsefe, insana duyduğu saygı gereği bireyleri özerk ve özgür kişiler sayar; onlara olumlu ya da olumsuz yargılarla yanaşmayıp yalnızca aydınlatma işlevini üstlenir. Seçme ve karar aşamasını bireyin kendisine bırakır. İşte bu nedenle, felsefe ve bilimin ilerlemesi ve yanılsamalardan kurtulunması için, koşulsuz bir düşünce ve tartışma özgürlüğüne gerek vardır.
Felsefe, en çok antik Grek dünyasında, düşünce özgürlüğünün doruğuna ulaştığı dönemlerde gelişmiş. Modern dönemlerde ise, bilim ve felsefenin en çok geliştiği ülkeler, araştırmalardan ve araştırma kurumlarından her türlü kısıtlamaların kaldırıldığı ülkeler. Uygar ülkelerde en temel insan haklarının başında düşünce ve tartışma özgürlüğü gelmekte. Bu nedenle, genç kuşakların öğrenecekleri ilkelerin başında da "insanlığın ilerlemesi, düşünce özgürlüğüne bağlıdır" düşüncesi gelmeli.
Öyleyse, felsefe deyince, düşünmeyi, tartışmayı, eleştirmeyi, anlamlı bir biçimde "evet" ya da "hayır" demeyi, özgür ve özerk seçim yapıp karar vermeyi öğretecek donanım ve birikimi sağlayan bir bilgi dalını anlıyoruz.
Bu bağlam içinde çağdaş felsefe eğitiminin amacı da insana gerçek işlevi olan ve ona insansallığını kazandıran "düşünmeyi" öğretmek oluyor. Zaten gerçek anlamında insan denilince de "sürekli olarak kendini araştıran, eleştiren, yenileyen, yaratan varlık" anlaşılıyor. Gelişmek ve ilerlemek, doğruluğa ulaşmak isteniliyorsa bu sürekli araştırmanın ardı arkası kesilmeden sürüp gitmesi gerekiyor. Çünkü insan, ancak bu süreç aracılığıyla kendini gerçekleştirmekte, gizil güçlerini açıp gerçek özgürlüğe erişmekte.
Düşünmeyi öğrenememiş yani, felsefe geleneği olmayan toplumlarda kolay tanımlar ve hazır formüller, büyük kitlelerce hemen benimseniyor. Kitleler, kendilerine kolay gelen ve emek harcamalarını gerektirmeyen çözümleri çabucak özümsüyorlar. Böylece, gerek üretkenlikleri gerekse yaratıcılıkları yozlaşıp yavaş yavaş yok oluyor. Bu gibi toplumlar, görünüşte görkemli eğitim kurumlarına sahip olsalar da düşünen, araştıran, eleştiren, yaratan çağdaş insanı yetiştiremedikleri için gerçekte aydın yoksulluğu çeken toplumlar olanak kalıyorlar.
İşte çağdaş felsefe eğitimi, toplumdaki bu önemli eksikliği gidermeye yönelik olmalı. Yani, amaç, düşünmeyi bilen, anlamlı eleştiri yapan, sorunların neden ve sonuçlarını, çözüm yollarını aydınlatmaya çalışan etkin bireyler, sorunlar karşısında belli bir tavır alma bilinci alan çağdaş insanlar yetiştirmek.
Çağdaş insan, gerçekte kişiliği alan insan olduğu için, çağdaş bin toplumun yapı taşı. O, kendi yaratıp ürettiği değerleri bile yeri ve zamanı gelince didik didik eleştiren, yeni değerler sunan, toplumu yönlendirme ve değiştirme sorumluluğunu üstlenebilen kişidir. Onda bilgi ve eylem eleledir. Çünkü, bilginin amacı, bildiğini tutup eylemektir. İnsana eylemleri varlık, benlik ve kişilik kazandırır. Yaşanmayan, kitaplarda kalan, günün sorunlarıyla ilgili olmayan bilgiler, kuru akılcı felsefeler ve ahlak öğretileri boş ve yararsızdır. Çünkü, bilgi ezberlenip yinelendiği zaman değil, yaşandığı, insanlığa yarar ve katkısı olduğu, insanın kendini ve dünyayı anlamasını sağladığı zaman değerlidir.
Peki çağdaş felsefe eğitimi, eylemlerinde pozitif düşünce ve ussal davranışın, kuşkucu, arayışçı yaklaşımın egemen olacağı bir yaratıcı, üretken ve kişilikli çağdaş insanın oluşumuna katkıda bulunmak için hangi yöntemi kullanmalı.
a. Çağdaş felsefe eğitimi, genç kuşaklara sevgi, saygı, güven ve özenle yaklaşmalı.
b. Geçmişin köhnemiş, yozlaşmış kalıp ve yargılarını cesaretle bir yana bırakıp Doğu'nun ve Batı'nın ortak bilgeliklerini önyargısız, koşulsuz ve özgürce sunabilmeli.
c. Bu eğitim içinde her türden düşünce sistemi, ortaya çıkmış olduğu toplumsal-tarihsel koşullarla birlikte incelenmeli, eleştirilmeli, ama hiçbiri zorla kabul ettirilmeye ve benimsetilmeye çalışılmamalı. Burada bilge Buddha'nın şu görüşleri bize yöntem açısından aydınlatıcı ipuçları verebilir: "Çok eski çağlardan beri yürürlüktedir diye, dedelerinin dedeleri de saygı gösterdiler diye, geleneklere salt gelenek oldukları için inanma: Kendi kafanın yaratısı olan kurgulara, imgelere, onları oraya Tanrı'nın koyduğunu sanıp inanma. Öğretmenlerinin ya da keşişlerinin söylediklerine yalnızca onlar söylediler diye inanma. Ancak inceleyip irdeledikten, kendi yaşantınla denedikten, aklına yatkın bulduktan, senin için de başkaları için de yararlı oldukları kanısına vardıktan sonra inan." Buddha, bireysel özgürlük ve bağımsızlık düşüncesini de şöyle yüceltmekte. Kendiniz, kendinize ışık olun. Kendinize yalnızca gerçeği ışık yapın."
d. Eğer genç kuşakların özgür, özerk, yaratıcı bireyler olarak yetişmeleri isteniyorsa, onlara durumlar karşısında seçme ve karar aşamasının kendilerine ait bir sorumluluk olduğu bilinci kazandırılmalı.
e. Onlar, düşünce tarihinde izleyecekleri çeşitli örneklerden "akıllarını başkalarının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini" öğrenmelidir.
f. Yüzyılların miras ve birikimleri kendilerine dogmatik-olmayan bir tutumla sunulduğu için, sonunda özgürlükle kölelik, bilinçlilikle boş duygusallık, bilgi ile inanç arasında hiç duraksamadan seçim yapabilmeli ve yaptıkları seçim için cezalandırılacakları kaygısını taşımalılar.
Bunu gerçekleştirmenin yolu ise, tüm insanlığın malı olan değişik kültür ürünlerini yasaksız bir ortamda sunup tartışmaya açmak. Genç kuşaklar, insanlığın bu bilgi hazineleri ile koşullandırılmaksızın iletişim içine sokulduklarında gerçekten okumayı, okuduğunu anlayıp düşünmeyi, düşünceler geliştirmeyi ve yaratıcı olmayı da öğrenip yaşayacaklardır.
Bu doğrudan ve etkin yöntem, eğitim sisteminde en zor, ama en iyi sonuç veren yöntemdir.
Eğer insana ve düşünceye saygı duyan, insansal değerleri yücelten, eylemin gücünü bilen, karşılıklı hak ve özgürlüklere saygılı, ülke ve dünya sorunlarına duyarlı ve kendisine yalnızca gerçeği ışık yapan sağlıklı insanlardan oluşan bir toplum öngörüyorsak, ona ulaşmada her türlü zorluğu yenmeyi de göze almamız gerekir. Çünkü sözü edilen niteliklere sahip üyeleri olan bir toplum ve devlet, güçlü ve saygın bir toplum ve devlet olarak dünyadaki yerini de güvence altına almış olacaktır.
alıntı... Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |