Üsteğmen
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 163
Tesekkür: 0
46 Mesajinıza toplam 145 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Ynt: * ezgi'nin günlüğü * capella yetmiyor
[color=darkblue]zaman yetmiyor bana.. günler, saatler, anlar, hayat yetmiyor.. hep yapmak istediklerim, hep yapmaya vaktim olmayanlar, hep bir koşturma, hep bir yaşama telaşı, hep bir geç kalma korkusu.. ölüm ise en erken öğrendiğim duygu, ölüm en az korktuğum.. yaşam korkuttu beni hep, ölmekten öte. yaşayamadan gitmek korkuttu.. kimi yıllar yaşamaya değer görmedim hayatı, kimi yıllar yaşamın değeriyle doldum taştım. hep yetişememekten korktum birilerine, hep yetememekten yaşama, kendime.. hep tek hissettim, hep başka bi dünyadan gelmiş gibiydim, hep şaşkıN, hep uzaylı, hep garipseyen, hep anlam veremeyen, hep herşeyin fazlaca farkında, hep derinlerde, hep dışında hayatın.. dostlarım olmadı mı? mutlu anlarım olmadı mı? sevgilerim, aşklarım, arkadaşlıklarım, paylaştıklarım olmadı mı? oldu..hem öyle çok oldu ki güzel anlarım, hep yeniden dönüp yaşamak istedim onları.. ama o adına uzaylılık dediğim, avatarımdaki küçük prens misali kendi gezegenimdeki yalnızlığım da yanımda oldu. okyanusların en derin köşelerinde diplerde yüzen ruhum, göklerin dışına taşmış bir yüreğim oldu hep. ya denizle ya gökle ilgili bir işim olmalı derdim.. şimdi bakıyorum da ikisi de oldu sanırım.. astronomi ve uzay bilimleri, üniversite sınavından sonra yaptığım 4 tercihin 2 tanesiydi ve onu kazanacağımı bilerek yazmıştım. zorlu bir üniversite süreci geçirdim, hayallerimin neredeyse hepsini kaybederek, umutlarımı tüketerek ve bir mucize yaratarak ayrıldım izmirden, yuvama öyle döndüm. şimdi kalan 2 dersim var sadece, ama o kadar bunalarak geçirdim ki o okulda yıllarımı şuan için bu iki dersle uğraşmak isteğinde hiç değilim.. izmiri bi türlü sevemedim derdim hep, en kötü günlerimi geçirdiğim şehirdi kendisi, ne olduysa, ne yaşadımsa izmire kızdım. sonra anladım ki okulmuş beni izmire küstüren yıllarca..o okuldaki anılarmış. her ne kadar zorlu yıllar da olsa, büyüdüğüm, yalnızlığın dibini yaşadığım, kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendiğim, düştüğüm, kalktığım, kendimi tanıdığım, kendimi ayağa kaldırdığım zamanlarımdı onlar.. iyi ki de yaşamışım, iyi ki de gitmişim izmire, iyi ki düşmüşüm, iyi ki tek başıma ayağa kalkmayı öğrenmişim.. astronomi, hafif depresif ruhumu sanırım biraz daha sivriltti.. güneş sistemi, yıldızlar, gökadalar, şu koca evren.. içinde kaybolduğum.. dünyanın ne kadar miniminnacık bir yer olduğu, kum tanesinin milyarda biri bi gezegende yaşayan "ben" in kendisinin de yaşamının da ne kadar anlamsız olduğu duygusu, o küçücük hissedişlerim, o "sadece dünyada yaşayan" insanları dışarıdan izleyişim, kendilerini nasıl bu kadar kaptırdıklarına olan şaşkınlığım, varlığımı sorgulayışım, hayatı sorgulayışım..tüm bunları astronomi büyüttü sanırım..bir de içimdeki o bilim aşkı.. o aşk kalıcı olsa da, bu hayatta öğrendiğim en acı deneyimim -bu hayatın içinde ne yüreğin ne aşkın bir anlamı olmadığı /anlamı var da, anlamını kavrayan yok/ -- bu bölümle ilgili iş edinemeyeceğimi gösterdi. sonra ben ne yapacağım ne olacağım kaygılarıyla boğuşurken, ne istediğimi düşünecek bir fırsatımda olamadan gökten bir fırsat düştü tepeme.. melek annemin melek ruhunun hediyesiydi bana düşen aslında. denizcilik işinde beni yetiştirmek isteyen bir tanıdığı annemin --1.5 aydır tanıdığı, benimle ilgili bildiği tek şey izmirde astronomi okuduğum olan sevgili patronum adı gibi melek insan Melek Hanım-- bana bir iş teklifi yaptı. ben 3. sınıftayım -- yani hazırlıkla birlikte 6. senem izmirde ama 3. ve 4. sınıf komple duruyor -- staja gel bu yaz dedi, 2 ay çalıştım beni sevdiler, iş için yeterli düzeyde gördüler vs, okulu bitir gel dediler.. ben kafama düşen hediyenin verdiği sersemlikle birlikte ilk kez okulu bitirmek için gerçek bir sebep bulmuşum kendime habire gaz veriyorum tabi..iki dönemde 19 / 21 olmak üzere 40 dersi yani 2 yıllık dersi alıp, 2 tane hasarla seneyi bitirdim..hatta acayip bir ortalama yaptım, rekor bile denebilir bizim bölüm için.. her yıl taş çatla 5 mezun veren bir bölüm olarak; fen fakültesi mezuniyetlerinde saldığımız ün ve "tek kişilik" mezuniyet törenleri bölümümüzün adı okunduğunda; çoğu kişi tarafından bilinir ege üniversitesinde..hocalarım da şaştılar tabi benim kadar bu duruma..herneyse onca mücadeleden sonra ben başarımın hiç farkında olmadım aslında, şimdi böyle yazdığıma bakmayın.. benim gördüğüm, düşündüğüm, kendime kızdığım şu iki dersti habire..dinlenmeyi haketmediğimi düşünüp, kendimi cezalandırıp yaz okuluna gittim üstüne bursa'da uludağ üniversitesinde.. orada da 1.5 aylık yoğun bir emek verdikten sonra yaz'ın cayır sıcağında; dozer gibi üstümüzden geçen, bunak fizik hocası sayesinde bir kez daha bırakıldık topluca..o günü herhalde hayatım boyunca hiç unutamayacağım..annemle babam telefon açmışlardı ben konuşamıyordum hıçkırıklardan boğulmak üzereydim neredeyse..babamın hiç önemli değil kızım sen çabaladın önemli olan bu deyişi, annemin beni teselli edişi ama içimdeki o dinmeyen patlama..bursadan eve zar zor döndüm o gün..haketmediğim birşeyi yaşıyor olmak, hiçbirşey yapamamak, o çaresizlik en nefret ettiğim duygu..onca emek, çaba, çalışma, heves, umut, koca yaz, maddi manevi zorluklar..hepsi 1 kişinin insiyatifi ile bir anda çöpe atılmıştı..onun için basit olan o davranış, benim hayatımın nelerine mal olacaktı acaba farkında mıydı..? ya da umurunda..? ya da ayırdında..? hiç sanmıyorum..herneyse neticede 1 yıl daha gidecekti, ben çalışmaya başladım zaten derslere devam zorunluluğm yok, diplomayı takan bir patronum yok kendimi avuttum.. ama sınavlar yaklaşıyordu ve benim içimde 1gram istek ya da direnç kalmamıştı artık derslere karşı..yani şu geçtiğimiz hafta gittiğim sınavlarım..çalışmadım, çalışamadım, biraz çabaladım ama yeteri kadar değil, ama ilk kez rahattım ve gidip kalmak için sınava girdim. çünkü artık emek verip kalacağıma çalışmayayım bari mantığındaydım açıkçası. bi kere daha buna tahammülüm yok çünkü. 1 yıl geçmesine rağmen aynı öfke içimde, haksızlığa uğrayıp birşey yapamamak..şuanda bununla yüzleşecek halde değildim. seneye olacağım elbette, hatta bu rahatça sınava gidip gelmek iyi bile geldi. ne yapacağımı daha iyi bildiğimi hissediyorum seneye bu olay çözülecek. bu arada tabi geçen yazdan beri iş yerinde de öğrencilik yapıyor oluşum da bu bıkkınlığa büyük katkılarda bulundu itiraf etmeliyim ki.. üstüste geçen bu yorucu yıllar, öğrencilik mertebesi, bitmek bilmeyen şu "süreç" ler; bende artık "ben hiç bir şey bilmiyorum" duygusu yaratmaya başladı.. sonra işte tam sınavlar öncesi "süreç" te, bu siteyi buldum..burayı bulmadan önceki bir kaç ayım da kendimi yenileme çabaları ile geçiyordu zaten. burayı bulunca herşey daha bir farklı geldi bana..ben hep yapamadıklarıma, başaramadıklarıma odaklanıp kendimi giderek daha değersiz hissetmişim..kendimi hep yargılamışım, hep cezalandırmışım..neredeyse sosyo fobik hale gelmek üzereydim, sürekli hata yapma korkusu içinde çırpındıkça daha çok hata yapıp daha çok özgüven kabedip daha da dibe batıyordum. iş yerinde verimim düştü, hevesim kırıldı, kendime olan inancım azaldı.."başaramayacağım" duygusuyla yaşamaktan belim bükülmüştü..şimdiyse yavaş yavaş tüm bunları aşıyorum..içimde hala çözülmeyen bir sürü şey var..hala uzaylıyım, hala uzağım içsel olarak tüm dünyaya..yaşam denilen şu şeye hala alışamadım.. sadece artık herşeyin bende bittiğini biliyorum. herşeyi, en azından kendi yaşamımı değiştirecek kişinin "ben" olduğunu biliyorum..kendimi seviyorum, kendimle barışıyorum, hatta içimdeki boşluğu, yaşamın bana yetmeyişini de seviyorum artık..insanların etkilerini de üzerimden atabilirsem, içimdeki çocuğu onlardan koruyabilirsem çok daha mutlu olacağımı biliyorum..çok acıklı bir hayatım olmadığını, yaşamımın değerini, sahip olduklarımın kıymetini biliyorum. mesele ettiğim bu şeylerin kimi insanların hayatlarında ancak gülüp geçeceği konular olduğunu da görüyorum.. herkesin hayatında sorunlar var, benimkileri özel ya da daha kötü kılan tek bir şey var; onların "benim" oluşu..benden daha iyi ve daha kötü hayatlar yaşamış, yaşamakta olan bir sürü kişi var..ben onlara bakıp mutlu ya da mutsuz olamam. ben kendi hayatıma bakıp mutlu ya da mutsuz olabilirim..çünkü bu "benim" olan tek şey..sahip olduğum tek şans..bunu yaşayış biçimim eskisi gibi olmayacak..hayatım değişti mi? evet değişti..değişmeye de devam edecek..yine üzüleceğim, yine düşeceğim, yine umutsuzluğa kapılacağım..ama bir o kadar mutlu olacak, ayağa kalkacak, umutla da taşacağım..çünkü herkes için aslında tek bir gerçeklik var..kendi hayatı..ve bu hayat "benim" olsun diye daha çok çabalayacağım bundan böyle..
herşey için teşekkürler..
sevgiyle..
ezgi
__________________ "sevgide güneş gibi ol,dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,hataları örtmede gece gibi ol,tevazuda toprak gibi ol,öfkede ölü gibi ol. <br />her ne olursan ol;ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol. "<br />Mevlana<br /><br /> |