Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26-03-2010, 04:18 AM   #310 (permalink)
pinnko
Üsteğmen
 
pinnko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2007
Bulunduğu yer: İzmir
Mesajlar: 232
Tesekkür: 2,092
344 Mesajinıza toplam 1,691 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
pinnko will become famous soon enoughpinnko will become famous soon enough
Standart Cevap: phantommun günlüğü

Alıntı:
phantomm Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok sağol pinnko.
Bu destekleyici tavrın kendime daha da güvenmemi sağlıyor.
Burda bana destek olan herkes bu duygumu biraz daha artırıyor.İyi ki tanıdım sizleri.

Şimdi hani bana dedin ya.Yeni duygulara geçişteki problemler bunlar..Sarsıyor bu düşünceler beni.Çok fazla devrimsel olan düşüncelerimi hep içimde yaşamaya gayret ettim yıllarca.Şİmdi bunlarla adım atmaya çalışırken yürümeyi yeniden öğreniyor gibi hissediyorum.Üstelik bu kez kendi öğrettiği şekilde yürümeyi denemdiğim için babamdan destek bekleyemiyorum bile.

Yazmıştım sanırım.Yıllarca "Öğretmen olmak istemiyorum." diye gezdim.Ama bilinçaltım sağolsun yine lafı tersinden anladı.Onun dilinin çözünceye kadar da iş bu raddeye geldi:)

Şİmdi çevremdeki herkes korku filminin en kabus sahnesi gibi "Kpss,kpss,giriceksin değil mi,öğretmenlik yapacaksın değil mi,aa kazan garanti meslek ayoll,hııı çalışmıyor musunnn?" şelinde yaklaşıyorlar.Bilinçaltım da "E sen istemiyormuydun?" diye soruyor.Silkelendiğim dönemlerde hep karmaşaya düşüyorum bu yüzden.

Kafam çok karışıyor.

Tek bildiğim sürekli sınavlara yönelik bir sistemden ölesiye sıkıldığım.
Sınav kelimesine bile tahammülümün kalmamış olması.Okul bitmeden başlayıp yaz boyunca çalıştığım işler yine bu paralelde idi.İnsanlara sürekli kuralları öğret.Sınav geçmeleri için kural ezberleyen işin mantığını anlattığında sen bana formülü söyle diyen insanlara yardım etmek beni hiç mutlu etmedi.
Sürekli sınavlara girmek zorunda olan çocuklara bir dili matematik gibi,üç beş saatte 30 kişilik sınıfta öğretmeye çalışmak beni mutlu etmedi.Hep derdim ben bunu bir dil gibi,yaraşan şekilde öğreteceğim diye.Ama o kadar kalabalık sınıfta çocuklara teker teker zaman ayırmak çok fazla emek,sabır isteyen birşey.Ben de birşeyi ya tam yapmayı ya hiç yapmamayı tercih ederim.
Ha o çalıştığım sürede bunu başaramadım mı?Bence başardım.Öğrencilerim benim farklı bir "İngilizce Öğretmeni" olduğumu biliyor ve buna göre davranıyorlardı.Herbiri ile ayrı ilgilenmeye çalıştım.Kafamdakileri hayata geçirmeye çalıştım.Zaten ilk senem zamanla daha da gelişir biliyorum.Ama o dönem çok yoruldum o kısacık zamanda.Belki en iyiyi hedeflediğimden çok uğraştığım için..İlk senemde bile en iyimi yapabilmek için uğraştığım için.

Fakat şöyle birşey var.Yurtdışında bir okulda gerçekleştirilen İngiliz DİLİ derslerini izleme şansım oldu.Maksimum 15 kişilik sınıflar.Bunun bir DİL olduğunun bilincinde öğrenciler.İlgilerine göre az ya da çok katılımda bulunuyorlar ama konuşuyor çoğu.Öğretmenler gayet rahat,maaşlarını bilmiyorum ama bizim ülkedekinden eminim yüksektir.Ordaki en tecrübeli dil öğretmeni bana dedi ki "Bu iş sınıfta maksimum 15 kişi ile olur.O da belli seviyesi olanlar.Biraz daha düşükse seviye maksimum 12 kişi olmalı."

Türkiye şartlarında bu mümkün değil.
Hatta kimi okulda 30 kişilik sınıfa ideal bakılıyordur Allah bilir.Ve bugün yine nette okuma fırsatım oldu en çok çalışan öğretmenler Türkiye'de imiş aynı şekilde en az maaş alanlar da.

Bilmem kaç saat çalışıp ayda ancak bir buzdolabı alabilecek bir maaş kazanan en değerli mesleklerden birine mensup öğretmenler!


Peki ben onca emeği verdikten sonra aileme güzel şeyler sunabilecek kadar parayı haketmiyor muyum?Bu mesleğe onca senesini vermiş insanlar benden bile önce, üç kuruş maaşla geçinmeye neden mahkum oluyor?Dersleri ezberleyip,bana soru sormayın ben anlatır giderim tarzındaki hocaları kastetmiyorum.Biliyorum ve şahitte oldum bu mesleğe gönül vermiş insanlara.



Ata'nın genci olarak,bu topraklara canlarını feda etmiş canların torunları olarak bu memleket için bunu yapmak benim için bir onur diyorum.Güzel gençlik,güzel gelecek için.


O ülkede insanların öğretmen olması için öğretmenlik okuyanlara fazladan para veriyorlar.
Bırak bunu,pek çok ülkede öğrencilere kuponlar veriliyor çeşitli yerlerde harcamaları,yemeklerini daha ucuza yemeleri için.
Kaldığım yurt otel gibiydi ve burdaki özel yurtların yarı fiyatınaydı nerdeyse.Kısacası okurken soyuldum,bir de bana verilen okuma desteğini de bidahaki seneye ödeyeceğim şimdi.Okumam için onca para döktü ailem bi de şimdi bu sistemin bir ferdi olup maaşa geçebilmem için bekliyor.


Atatürk zamanında öğretmenlere verilen maaş bugünün 3 milyarına denk geliyormuş.Üstelik O tüm nesil sizin eseriniz olacaktır diyebilecek kadar önem vermiş bu mesleğe.Büyük bir itibar.


Şimdi hak ettikleri maaşı değil,o maaşın kat be kat altını bile ödememek için çeşitli uygulamalara maruz kalan,yarı fiyatına çalıştırılan oralara girmek için bile aylarca bekleyen öğretmenler."Şans" vurursa..

Hadi öğretmen oldun diyelim.Ne yapıyorsun?
Çin'deydi sanırım yanlış hatırlamıyorsam ya da Japonya.Bir matematik problemi tüm sınıfça anlaşılana kadar çözüm yolları üzerinde çalışılırmış,her birey anladıktan sonra diğerine geçilirmiş.

Burda koyun olmazsan,eline verilen kitabı,onda yazılan kelimeleri öğretmezsen öğrencilerin sınavı geçemiyor!Ve "BAŞARISIZ" oluyorlar.Dolayısıyla sen de başarısız damgası yiyorsun.

Öğretmenlik çok güzel ama bu öğretmenlik değil ki.Güya yeni sistem yaklaşımları benimseniyor,öğrencinin sosyalleşmesi, Avrupa Birliği uyum sürecinde öğrencinin bilgiyi depolayan değil de bilgiye ulaşmayı öğrenen birey olmasını sağlamak,öğrenmeyi öğretmek filan amaçlanıyor.İhtiyaç analizi yapılıyor güya ama öğrencilerin ana dillerini öğrenme ihtiyacında oldukları es geçiliyor galiba ki bir aynı branştan bir arkadaşım İngilizce yerine Türkçe öğretiyor.


Bunları düşünüp duruyorum.Vicdan meselesi yapıyorum pek çok yönden.
Ama son günlerde "okul" adı verilen yerlerdense piknikte yapılan informal(kitaplarda böyle geçiyor) eğitimi tercih edeceğimin farkına iyice vardım.


Bazen abartıyorsun phantom diyorum o kadar öğretmen var bak herkes gidiyor geliyor filan işte alışırsın.Kendi sistemini kurarsın.Birşeyler olur elbet.


Ama o hale gelebilmek için bir sınav daha geçmek zorunda olma düşüncesi beni sinir ediyor.

Bunu aileme anlatamıyorum.Onlar için standartlar,belirli bir güvence içinde ne veriliyorsa yeterli.Bazen benim de buna uyasım geliyor tembellik edip.


Bu düşüncelerimi ilk defa yazıyorum.Çokta uzattım.Belki bir sonuca vardırır bunlar beni.


Belki de gerçekten dili dil gibi öğreten bir yer açarım ilerde..
Ama farklı ideallerim de var.
Bunları yazarak düşünmeye çalıştığım için yazıyorum.Bir başladım gerisi geldi ben de tutmadım kendimi:)



Sende mesleğini seven her üğretmen gibi varolan sitemle ilgili
kaygılarını ve eleştirilerini dile getiriyorsun.
Yazdıklarının tümüde çok samimi içten duyguların.


''Onlar için standartlar,belirli bir güvence içinde ne veriliyorsa yeterli.Bazen benim de buna uyasım geliyor tembellik edip.''

Bu tembellik değil ki.
Sen tembellik etmiş olmayacaksın ki.
Standartlar dediğin şey işte nedir bu ülkede devlet memuru
olarak görev yapan öğretmenler.
Devlet okullarındaki tüm öğretmenler.

'Belki de gerçekten dili dil gibi öğreten bir yer açarım ilerde..'

Maddi olarak bağmsızlığnı kazandıktan sonra,eğer hala o düşüncelerini
koruyor olursan adım adım bir yerlere gider.
Ama tekrar yazıyorum özel yer açmış olman senin daha
başarılı olduğun anlamına gelmeyeceği gibi devlet memuru olmanda
tembel olduğun anlamına gelmeyecek.

Şu da var devlet memuru olarak öğretmenlik yaparken sadece
öğretmenlik yapacaksın.
Ama kendi adına işletme açtığında he öğretmenlik hemde onun
dışında girişimci olarak hem işletmeci hem yönetici vs.vs.
çok daha fazla ve farklı sorumlulukların olacak vesen bunları 24 saatini
aşan ve eğimticilikle hiç ilgisi olmayan sorunlar olarak yaşayacaksın.
Belki derslerede giremeyeceksin,işletmenin sorunları senin tüm vaktini alacak.

Bunlar benim benim düşüncelerim tabii ki.
Ben meslekten biri değilim.
Bu mesajında aslında mesleki karakter taşıyor.

Sen artık gerçekten mesleğinin insanı olmuşsun phantomm:)

Anlattıklarının çoğu eğitim sistemi ile ilgili ve bunlarada cevap verebilcek nitelikte insanlar ancak senin daha iyi bildiğin
mesleki forumlarda.
Ayrıca o forumlarda da bu tür sorunların tartışıldığı muhakkak.
Sen kendinden bakıyorsun ve her mesleğe yeni adım atacak genç bir öğretmenin duyduğu sıkıntıları yaşıyorsun.
Hem sistem adına hemde kendi adına.
Çok normal,doğal,sorgulayan,düşünen bir insansın.
Eğitim sistemiyle ilgili taşıdığın endişelerin senin birinci öncelikli
sorunun olmamalı.
Yani sınıfların 15 kişi yerine 30 kişi olması,ilk etapta senin birincil
öncelikli sorunun değil,Milli Eğitim Bakanının öncelikli görevi.

Senin önceliğin varolan seçenekleri değerlendirerek maddi bağımsızlığını sağlamak.

Aşama aşamada sana mesleki doyum sağlayan yada kişisel
tercihlerine göre hayat şartlarını daha yukarı taşımak.
Sanırım herkes böyle düşünüyordur.

Şimdilik burada kesiyorum,bir birinden farklı paragraflara
ayrı ayrı cevap yazmam gerekecek şimdi:)
Saat sabahın 04.00'ü.
Harflerin yerini zorlukla buluyorum şu an.

Sevgiyle kal.
__________________
İNANCIN KANITLARA İHTİYACI YOKTUR,ONLARI YARATIR!

İnanç,harici kanıtlara dayanmayan,aksine bunları yaratan içsel bir bilgidir.
Bilgi,realiteleri tesbit eder.
İnanç,realiteleri yaratır!

Kurt Tepperwein-Mantal Çalışma Uygulamaları

pinnko / Değişim ve Başarı Denemeleri Günlüğü
http://www.hayatimdegisti.com/forum/...tml#post591707
pinnko isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla