Cevap: Biyokinezi (Göz Rengi Değiştirme) Tabi kii her durum kendine özgü.
Ama büyüme plakların kapanmış artık uzayamazsın denilen bir insan (1-2 santim bile uzaması çok büyük bir inanç meselesidir bence ama o takip ettiğim kadarı ile baya uzadı) bunu yapmış sonrasında kendine bunu söyleyen doktorun yanına gidecekti noldu bilmiyorum:)
Evet sonrasında da 25 yaşına kadar uzayabildiğini öğrendim insanların yani tıbba göre ama benim sınırım kafamda çizilmişti çoktaan önceki duyduğum bilgilere göre:)Yani herkes için geçerli olan şey değil,benim çok fazla üstüne düşüp, serbest bırakmadığım bu konuda, inandığım olumsuz şey gerçekleşti.
Şimdi aslında işin özü boy,göz rengi,parmak uzunluğu filan değil ki..
"Allah herşeye kadir diyoruz,ya da evren bir yolunu bulur" artık kim neye inanıyorsa.Böyle deyipte bunun sonrasında "Yok canımm bunun kendine özgü bir yapısı var olmaz" demek kendimle çelişmek gibi geliyor bana.O katıdır bükülmez,dna denen birşey var değişmez..Sınır sınırdır konu ne olursa olsun.Ve o sınırı sürekli kontrol etme ve herşeyi kendi gücüyle ölçme eğiliminde olan biz insanlar oluşturuyoruz, oysa herşeyi istediğimiz yer aynı makam değil mi?Bir bardak suyu da,koca meblağ bir parayı da,fiziksel bir değişimi de..Yok bu olmaz derken neyi sınırlıyoruz acaba?Kendi gücümüzü mü sınırsız gücü mü?
O söylenen sözlere göre yapısı değişen su moleküllerini gördükten,azimle birçok şeyi yapabilmiş insanların başarılarını görmüş ya da duymuş olduktan sonra "Bu olmaz." demek bize verilmiş olan potansiyeli yadsımak ve görmezden gelmek gibi.
Tabi belli bir şekilde,kendimize has özelliklerle yaratılmış,donatılmışız.Elbette ki bahşedilene şükran duymak ve olduğun halde mutlu olmak bence en büyük başarıdır.(Zaten bunu başaran insanlar yapabilir değişimleri de.)Çünkü bu konuda da kendimize sınırlar koymuşuz biz insanlar.Nedir?"Hokka burun güzeldir gerisi düzeltilmedir,şişman(0 beden olmayan) kadın GÜZEL değildir" gibi bazı standartlar..Yersiz ve saçma.Ama illa bir kalıba gireceğiz ya ve bunlar bazı insanların ekmeğine yağ sürecek ya..
İşte böyle böyle bize özgü olan güzelliği kaybetme çabası içine düştük.Aynılaşmak istedik.Çünkü ancak o zaman kabul edilebilirdik.Bilinçli zihnimiz bunun bir oyun,kandırmaca olduğunu bilirken bir yanımız hep içten içe çirkin buldu aynadaki sureti.
Sınır koymakta üstümüze yok maalesef.Belki bilinçli ve niyetli belki bilinçsiz.(Halbuki yaratılmış en üstün varlı değil miyiz?)
İşte bu da bir tür inkar etme,yok sayma.
Şİmdi şöyle bir durum var.Kişisel gelişim çalışmalarına ilgi duymaya başladığımdan beri bir sürü şey okudum.Bir sürü hikaye.Benim için başarı hikayesiydi hepsi çünkü inanç vardı özlerinde.
Bu hikayelerin içlerinde iyileşmez denen kanseri yenen insanlar,tüm kemiklerinin kırıldığı,vücudunun pek çok fonksiyonunu yitirdiği bir kazadan sonra ölmesi beklenirken yavaş yavaş iyileşip hastaneden çıkıp giden bir insan,gittiği onca doktorda artık bebeğin olmaz denilen umutları yıkılan ama yılmayıp inanıp bir bebeğe sahip olmuş bir anne..
Demek istediğim konu ne olursa olsun biz birşey yapmıyoruz ki..Sadece inanıyoruz.Olayı aslında gerçekleştiren biz değiliz zaten.İnanmak ve inanmak arasında bir seçim şansımız oluyor ve bu seçime göre alıyoruz alacaklarımızı.
Şimdi bu insanlar da "Ama bu kanser hücresi yerleşmiş benim beynime sadece isteyerek nasıl çıkıp gitmesini sağlayacağım?" diye düşünselerdi, "Bilmem kaç yaşında adamım kemiklerimin kaynaşmaları eski haline dönmeleri,benim yürüyebileceğimi sağlayacak hale gelmeleri imkansız.." diye düşünselerdi ortada başarı hikayesi olamayacaktı demek istiyorum.
Sonuçta insan bir inandı mı kalben, hücreler yenileniyor,dnaların kodu değişiyor belki, gerekli şeyler oluyor işte.İnsan içerde ne gerçekleştiğini bilmiyor, tam olarak bir yere komut veremiyor ama istenilen şey gerçekleşiyor bir şekilde.
Benim düşüncelerim de böyle işte...Son olarak bunları yazmak istedim.
Herkese inandığı yolda en güzel hayatı yaşayabilmeyi diliyorum.
__________________ Ben bir başarı hikayesiyim. |