Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-05-2007, 10:56 PM   #3 (permalink)
shamanic
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: okuyun ve görün!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Allah'ın 99 ismiyle psikoterapi...
14.04.2007 Cumartesi 02:30
Modern psikolojiyi İslam tasavvufu ile kaynaştıran psikiyatr Mustafa Merter, "Dokuz Yüz Katlı İnsan" kitabında modem psikoloji kuramcılarından ibadet sırasında yaşanan İslami bilinç hallerine, rüya analizinden günümüz insanının ruhsal rahatsızlıklanna birçok konuyu ele alıyor.
Depresyona karşı "hayır terapisi" uygulayan Merter'in en dikkat çekici iddiasına gelince: "Esma-ül Hüsna (Allah'ın güzel isimleri) her insanda potansiyel olarak var ve modem insanın psikolojik sorunlan bu isimlere uygun yaşamamasından kaynaklanıyor!"

Rahman (esirgeyen), Rahim (bağışlayan), Vedûd (inananları seven), Halîm (yumuşaklık sahibi), Halik (yaratıcı), Hafız (koruyucu), Sabûr (sabırlı), Nâfi (dilediğine fayda veren); Kuran-ı Kerim'de de geçen Allah'ın güzel isimlerinden veya halk arasında bilinen adıyla Esma-ül Hüs-na'dan bazıları... Tamamı 99 tane olan bu isimlerin her biri Allah'ın bir sıfatını ya da vasfını anlatıyor. İslam inancına göre de "bu isimlerin manasını layıkıyla bilen, Allah'ı bu isimlerden yola çıkarak tanıyan ve yaşayanlar" cennete girmeyi hak edecek!

"Kronik kaygı rahatsızlığı" diye tanımlanan; halk arasında kaygı, bunalma, sıkıntı olarak bilinen anksiyete ise çağımızın en yaygın patolojilerinden; hatta "küresel bir salgın" diyebiliriz. Ama birçok insan anksiyete sorunu için bir psikolog veya psikiyatra gitme ihtiyacı dahi duymuyor.

Peki ilk bakışta alâkasız görünen bu iki kavram, Esma-ül Hüsna ve ank-siyetenin yolları modern insan açısından çok kritik bir noktada kesişiyor olabilir mi? Soruyu biraz daha açalım: Anksiyete ya da başka ruhsal rahatsızlıklar, "içimizde varolan, Allah'ın güzel isimlerini yaşayamamamızdan" kaynaklanıyor olabilir mi? Bu soruları sormamıza sebep olan, tartışma yaratacak iddianın sahibi, isviçre'de eğitim görmüş bir psikiyatr: Uzun yıllar Zürih'te çalıştıktan sonra Türkiye'ye dönen, psikolojinin yanı sıra meditas-yon ve yoga gibi yeni çağ akımlarını da deneyen, uzun yıllardır benötesi psikolojisi çalışmalarıyla psikoloji ve islam tasavvufunu kaynaştıran Mustafa Merter... Tasavvuf psikolojisini inceleyen Merter, yeni çıkan "Dokuz Yüz Katlı insan" adlı kitabında modern insanın ruhsal çıkmazlarına işte yukarıdaki farklı açıklama ve çözüm önerisini getiriyor!

Merter'e göre, Allah'ın vasıflarını anlatan 99 isminin birleştiği odak nokta Insan-ı Kamil, yani mükemmel insan Hz. Muhammed. Ancak Mer-ter'in herkesi ilgilendiren bir yaklaşımı da var ki, o da bu isimlerin (vasıfların) her insanda mevcut olduğu: "Ibn Arabi'ye göre, Allah'ın güzel isimleri insanda tecelli etmezse, insan 'kabz', yani sıkıntı yaşıyor, öyle ki, nefesini tutan bir insan gibi oluyor. Allah'ın 99 isminin tecellisini anlayınca, insanların birçok psikolojik sıkıntısının bu isimlerden bazılarını ya-şayamamasından kaynaklandığını düşündüm."
"Maçolar celali değil, cemali yaşamalı"

Merter'in anksiyete dışında verdiği diğer iki örnek de ilginç. İlki, geciktirilmiş annelik sendromu: "öyle bir çağda yaşıyoruz ki insanların animus, yani Jung psikolojisine göre eril kişiliklerî aşırı gelişiyor. Oysa insanların bir de anima, yani dişil kişilikleri var. Aydınlanma hareketi sonrasında materyalist değerler öne çıkmış ve çağımız tüketmeyi, hükmetmeyi ön plana çıkarıyor. Bu da, hanımlarda çok güçlü bir animusa tekabül ediyor. Bu çağ 'duyguyu' küçük gördüğü için, kadınlar da duygusal yönlerini küçük görüyor. Bu çağda, değerli olmak isteyen bir kadın animusunu geliştirip 'güdük' bıraktığı anima ile yetinmeye çalışıyor. Oysa insanlık tarihi boyunca kadınlar adet görmeye başladıktan sonraki yıllarda evlenmişler ve kadınlığa ait latif duyguları yaşamaya başlamışlar. Ama şimdi gitgide bu latif duyguları erteleme söz konusu. Bu denge bozulduğu için de psikolojik sorunlar ortaya çıkıyor. Çünkü içlerindeki duyguyu yaşayamıyor, potansiyellerini basınç altında tutuyorlar."
Merter'in iddiasına göre. Rahman, Rahîm, Vedûd, Halim, Halik, Hafız, Sabûr, Nâfi gibi Allah'ın "cemal isimleri" diye tanımlanan sıfatlarını daha yoğun yaşayan bir kadının kişiliğinde belli olumlu değişiklikler gözlenmesi olası. Aynı yaklaşımı, verdiği ikinci örnek olan maço ve magan-da erkeklere de uyarlıyor Merter: "Anima'larını yaşayamayan, Animus yanları ile özdeşleşmiş. Ortaçağ zırhlarına bürünmüş, güçlü gibi gözüken ama aslında sıkıntıdan patlayan maço veya maganda erkekler içlerindeki celâl yerine, cemâl isimlerine aşina olsalar, sorunları azalacak!"
Depresyona, hayır terapisi!
İslam dininde. Allah'ın 99 isminin her birinin kendine ait sayısı var ve o sayı kadar tekrarlanarak zikir şeklinde bir ibadet olarak uygulanıyor. Ancak Merter, bir terapistin terapi sürecinde Esma-ül Hüsna'yı zikir olarak vermesine karşı: "Zikirden ziyade, o isimleri nasıl yaşayabileceğimiz önemli. Hafız, Vedud, Rahman, Veli isimleri, ne yaparsak içimizde tecelli edebilir? Daha ziyade pratik uygulamaları açısından ele alıyorum. Mesela Rahman'ın tecelli etmesi için. psiko-hijyene dikkat etmek, yalan söylememek, dürüst olmak vs. lazım. Vedud isminin tecelli etmesi içinse yaşlılara yardım edilebilir."

İnsan eğer mutlu ve özgür olmak istiyorsa "alma" halinden "verme" haline geçmesi gerektiğini savunan Merter, terapilerinde de insanları alan-va-roluş konumundan vcren-varoluş ko numuna geçmeye teşvik ediyor. Bu ilginç terapiyi ise "hayır terapisi" olarak adlandırıyor: "insanın dünyaya bir şeyler vermeye başlaması lazım. Ama bunu hangi kanaldan yapacağını kişi kendi bilir. Şimdi çok güzel hayır kuruluşları var, onlara katılabilir."
"Batı psikolojisi nefsin katlarını bilmiyor!"**
Merter'e göre, aslında depresyon insana "Sana bu kattaki varoluşun yetmiyor" diyen bir çağrı! Bu çağrı, Mer-ter'in de kitabında işlediği "insanın çok-kath yapısı" konusunu içeriyor: "insanı bir gökdelen gibi düşünün. Bir, aşağıya, mahzenlere doğru iniş potansiyelimiz; bir de bulunduğumuz kattan yukarı doğru çıkma potansiyelimiz var. Bu alt ve üst katları bilinçdısı olarak tasavvur edebiliriz. Aslında insan, yaratılışı itibari ile 'Hazreti insan'... Yani içinde müthiş bir potansiyele sahip! Ancak, bulunduğu katı ve orada kendisini sınırlayan rolleri ancak bir üst kata çıkıp aşağı bakınca fark edebiliyor."

İslam tasavvufunda nefsin yedi mertebesi olduğunu söyleyen Merter, bu mertebeleri de şöyle sıralıyor: "Nefsi Emmare, yani kötülüğü emreden ve bundan zevk alan; Nefsi Lev-vame, yani kötülük yaptığında bundan pişman olup af dileyen; Nefsi Mutmainne, yani tatmin olmuş; Nefsi Radiyye, yani Allah'tan razı olmuş; Nefsi Mardiyye, yani Allah'ın razı olduğu; Nefsi Mülhime, yani Allah'tan ilham almaya başlayan; Nefsi Kamile, yani olgunluğa ermiş... Tüm psikoloji ekollerinin ortak noktası, nefs-i emmarenin arzularını tatmin etmektir. Üst katlara doğru gelişebilmek için, ilk önce bu katların varlığını bilmek gerek. Oysa üst katların varlığından haberdar olmayan Batı psikolojisi, aynı katı süslemeyi amaçlıyor. Bu yüzden, insanları bu katlardan haberdar etmeye çalışıyorum. Çünkü bir üst kata, Nefsi Levvame'ye çıkınca alt katlara bakmak, 'Ben bu rolümden sıyrılabilir, benim için daha özgürleş-tirici bir varoluş tarzına geçebilirim' demek mümkün."
Ancak, tasavvufi bir rehberlik yapmadiğinin da altını çiziyor Merter: "O üst mertebelere, yani makamlara çıkmak, tasavvufi eğitim ile mümkün.

Ben sadece insanlara gönül ferahlığı yaşatmaya çalışıyorum. Nefsin üst katmanlarına çıkabilmek içinse, Allah'ın isimlerinintecellisi bir zaruret." Anlattığı tüm bu terapi süresince, rü yaların çok önemli olduğunu vurgulu yor Merter. "İçimizde bize yardım et meye çalışan bir dost var ve bizimle rüyalar aracılığı ile konuşuyor. Ama onu anlayabilmek için şifrelerini bil mek gerekiyor" diyen Merter, rüyala rın her insana özel şifrelerinin terapi sürecinde açığa çıktığını savunuyor: "Böylece insan 'can'ını hissediyor,varoluşu bir boyut daha kazanıyor." Merter'in iddiaları sonrası İslam ve psikoloji üzerine tartışmalar da alev lenecek gibi görünüyor...

KARŞIT GÖRÜŞ
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümünden Prof. Dr. Ahmet Çelik-kol ise "Allah'ın güzel isimleri" ve psikolojik sorunlar arasında ilişki kurulmasını şöyle eleştiriyor:
"Bu konu hassas bir alan. Ancak şunu söyleyebilirim: Eğer anksiyete gibi bazı psikolojik sorunlar Allah'ın isimlerinin insanda gerektiğince yaşanama-masında kaynaklanıyor olsaydı, İslam ülkelerinde bu tür psikolojik rahatsızlıkların oranı, Batı ülkelerine nazaran daha düşük olurdu. Ancak elimizde bu yönde bir istatistiksel bilgi yok. Batı dünyasında beyinde Allah inancına ait bir bölge olduğuna dair çalışmalar yapıldı, ancak bu bilgi teyit edilemedi. Ben bu tarz yaklaşımı bireysel bir çıkış olarak görüyorum, bilimsel bir temele dayanmıyor. Atalarımız şöyle demiş: Dünya yedi kulplu bir kazan; bir ucundan tut sen de kazan."

Kaynak: Aktüel
__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla