Sinirlar sinirlar sinirlar.... Ista bu kavramdir bizi siradan bir yasantiya mahkum eden, isteklerimize ic gecirerek uzaktan ömür boyu bakmamamizi saglayan. Birilerinin koydugu sinirlar, kurallar, yasam dairemizi daraltan , hareket ve düsüncelerimizi dumura ugratan ah su sinirlar. Toplumsal yasam geregi bireyin sinirlarini koymak zorundaydi, tüm dini olusumlar. Bunlar hala günümüzde varligini sürdürmekle beraber, ayni gereklilikleri bir cok farkli devlet modelleride bir sekilde üstlenmis ve daha aktif sekilde gereklerini bireylere kabul ettirmistir.
Simdi ben burada tarihi kollektif, ruhsal yada teknik akademik bir cözümleme yapmak niyetinde degilim, zaten konunun disina cikmis olurum. Herkes düsünebildigi yere kadar özgürdür yapabilecekleriyle. Düsünebilmek, iste bu kavrami genisletmek , yesertmek , gelistirmek, zenginlestirebilmek, bu mereti habire bir demir gibi isleyip parlatmak lazim. Bizler cok duragan toplumlarin insanlariyiz, düsünsel eglencelerden bihaber , ayni kaliplari tekrarlayan, üretkenligimizi cok cok zaruri yasamsal ihtiyaclarimiz disinda kullanmayan toplumun kücük modellleriyiz. Iste tam bu noktada önümüze cikan özgürlügü tatma firsatlarini hemen " ACABA BUNUN SINIRI NEREYE KADAR"DIYE AYNI ÖGREnilmis davranisi göstermemizde hic sasirtici gelmiyor bana.
Hayalayaz´i bu konuda dogru bir tahlil sundugu icin bizlere kutluyorum. Bende iki kelam edeyim dedim, calismalarimizi gelistirmek umuduyla