Diyarbakır da bir ağa yanında çalışan bir uşağına çok iyi davranıyormuş artık o uşağına o kadar değer vermeye başlamış ki yemekleri bile kendi yediyormuş (abartı gibi duruyor değil mi ama gerçek super)dışarıdan bakanlar biri artık hangisi ağa hangisi uşak ayırt edemiyorlarmış günler böyle karşılıklı saadet ve güzellik içinde geçerken ağa bir gün pazara gitmiş ve o Diyarbakır sıcağında gözüne bir Diyarbakır karpuzunu kestirmiş tabi ağa olduğu için seçimin sonucunu tamda tahmin edememiş eve götürüp her zaman ki gibi hizmetçisinede ikram etmiş ama bakmış ki o 8 e böldüğü karpuzdan tek bir parça kalmış onuda uşak alacakken dur yahu hepsini sen yedin bunu da ben yiyim bari demiş ve bir ısırık almışki karpuzun tadı dil hücreleriyle muhabbete girdiği anda hemen bir dargınlık başlamış
ve adam karpuz parçalarını ağzından çıkarmış ve uşağa yahu ben bir ısırık bile yiyemedim sen o acı yedi dilimi nasıl yedin demiş uşakta daha önce ikram ettiğiniz ballar kaymaklar elinizden bana tatlı geldiyse bu acı karpuz dilimleri de öyle tatlı geldi
İşte arkadaşlar kıymetbilmenin ve kadirşinaslığın mükemmel bir örneği şimdi ben de dahil hepimizin vicdanlarına soruyorum dostlarımız bize 99 iyilik yapıp ardından ufak bir kusur işlediklerinde o kusuru 99 iyiliğin içinde eritebiliyoz mu yoksa o kötülüğü kalbimize mi kazımayı seçiyoruz
seçim bizim...