Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15-07-2008, 04:47 PM   #27 (permalink)
melodiss
Binbaşı
 
melodiss - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2008
Mesajlar: 1,129
Tesekkür: 1,532
469 Mesajinıza toplam 3,122 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
melodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud ofmelodiss has much to be proud of
Standart Ynt: Çekim Yasasını anlayalım!!! doğrular ve yanlışlar... nelerdir???

EVRENSEL ÇEKİM YASASINI NASIL UYGULARIM ?

Eğer siz de son zamanlarda Evrensel Çekim Yasası'nın gücünü ve bu yasayı doğru ve bilinçli bir şekilde kullanabilirsek neler yapabileceğimizi fark ettiyseniz, bu yazı size rehberlik edebilir.

Bu yasanın gerçek hayata uygulanması ile ilgili Çalışma ve Uygulama Programlarımı yine GRUP ÇALIŞMALARI bölümünde bulabilirsiniz.

Yasayı kısaca tarif etmek gerekirse, düşündüğümüz ve olumlu duygularımızla pekiştirebildiğimiz kavramları hayatımıza çekebilmek olarak özetleyebiliriz. Aslında bütün insanların çekim yasasını kullanabilme yetenekleri vardır. Sadece bunu bilinçli ve farkında olarak kullanmazlar.



Bu konu üzerine yazılmış pek çok eğitici kitap olmasına rağmen, çekim yasasının popüler hale gelmesindeki asıl sebep, Amerikan sinemasının konuya el uzatmış olmasıdır. İnsanlığın bilinçli olarak arzu ettikleri olayları hayatlarına çekebilmelerini konu alan en meşhur filmler arasında “Matrix”, “Ne Biliyoruz ki?” ya da “Sır” ı sayabiliriz. Bu filmler ve kitaplar arasında son günlerde en çok ses getiren “Sır” kitabı oldu. İyi ki de ses getirdi, yoksa çekim yasasının, arzu eden herkesin emrine amade olduğu,gerçekten de kozmik bir sır olarak kalmaya devam edecekti.



Yıllar önce çocuğum olamayacağını doktorların ağzından duyduktan sonra büyük bir mücadeleye girişmiştim. Hikayemi, yazılarımı takip eden pek çok okurum artık biliyor. Anne olamayacağım bana tıbben söylendikten sonra, uzun bir süre bu inanç kalıbının içinde hapsoldum. Günlerce depresyonda gezdim. Hatta sürekli uyumak istiyor, çocuksuz bir hayata gözlerimi açmış olmaktan dolayı sıkılıyordum.



Sonunda hamile kalıp 2 yıl içinde oğlumu kucağıma alabilmemin mucizevi öyküsünü Benim Hikayem adlı sayfada bulabilirsiniz. . Ancak Çekim Yasası'nı istediğim doğrultuda harekete geçirebilmemin detaylarını ilk kez sizlerle paylaşıyorum. Bir gün ayağa kalkarak aynaya baktım ve kendi kendime “Seda, artık mutsuz olmayı bir kenara bırak ve hayatın tadını çıkartmaya çalış. Belki de imkansızı başarırsın. Allah’tan ümit kesilmez.” dedim. Kendi kendime, bana yol gösterilmesi için dua ettim ve mutsuzluğumu rafa kaldırdım. Ertesi akşam babamın evine yemeğe gittik. Eşim, babam ve annem sofrada oturmuş sohbet ederlerken, ben içimdeki bir sese kulak vererek babamın kütüphanesine doğru yürümeye koyuldum. Babamın kütüphanesi her zamanki gibi karışıktı ve kitaplar konu başlıklarına göre dizilmemişti. Başlıklarına yavaş yavaş göz gezdirirken kitaplardan bir tanesi ayağımın üzerine düşüverdi. Alıp içini okumaya başladım. Açık duran sayfada şu satırlar yer alıyordu.



“İçinde bulunduğunuz hiç bir durum kaderiniz değildir. Artık kader zannettiğiniz şeyleri değiştirebileceksiniz. Yeter ki bunu yapmayı gönülden isteyin....” ve devamı kitabın içinde detaylı bir şekilde anlatılıyordu. Öylesine heyecanlanmıştım ki, kitabı hemen oracıkta okumaya başladım. Belki de dualarım kabul edilivermişti çünkü bana bir yol gösteriliyordu. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı. Uygulayacaktım.



Tıbben her yolu denemiştim işte. Kapılar yüzüme kapanmıştı. Belki de bu şekilde yepyeni bir yol bulabilirdim. Ve tam 1 yıl boyunca çekim yasasını öğrenmek, uygulamaya çalışmak, bilinçaltımı keşfetmek ve hamile kalabilmek üzere yeniden programlamak için çalışmalara başladım. Bu konuda hipnoz ve meditasyon teknikleri uyguladım. Eğitim aldım.



Şimdi çekim yasası ile hipnoz ve meditasyonun ne alakası var diyebilirsiniz. Oysa bunlar birbirleriyle son derece alakalı kavramlar. Ama ne yazık ki, fazla bilinmiyor.







DUYGULAR HAYATIN PATRONUDUR.



Hayatımıza arzu ettiğimiz şeyi çekebilmek için OLUMLU düşüncelerin OLUMLU duygularla bütünleşmesi gerekir. Yani duygular ve düşünceler birlikte hareket etmelidir. Örneğin ben eğer hamile kalmak istiyorsam, “Ben hamile kalamıyorum.” cümlesini zihnimden tamamen silip “Anne olmak için artık hazırım.” diye yeni bir inanç kalıbı kurmalıyım. Üstelik bunu söylemek yetmez. Bu cümlenin getirdiği duyguyu ta yüreğimde hissedebilmeliyim. Ve sonunda anne olup bebeğimi kucağıma aldığımda kendimi nasıl hissedeceksem, o hissi hatırlayıp bedenime yerleştirmeliyim. Kısacası artık üzüntü bitmeli ve yerine annelik heyecanı ve hevesi gelmeli. Bunu yaparken, mantıksızca kendimi annelik hislerine kaptırıp dengesizlikler yapmak yerine, sadece hazır olduğumda evrenin bana bebeğimi vereceğini bilmeliyim. Ve o beklenti beni mutlu etmeli.



Bütün bunlar iyi hoş ama, duygularımızı böyle birdenbire tam tersine çevirebilmek, hop diye üzüntüve sıkıntıdan sevinç haline geçebilmek nasıl mümkün olacak? İşte asıl SIR, ya da işin püf noktası burada...



Duygularımız, düşüncelerimizin uzantısıdır. Bir olay hakkında olumsuz duygulara sahipsek, muhakkak o olay hakkında olumsuz düşüncelerimiz vardır. Örneğin işimiz hakkında sebebini bilmediğimiz bir endişe ya da huzursuzluk duyuyorsak ama bunun ardında mantıklı bir sebep yok ise, muhakkak farkında olmadan bir şeylerin kötü gitmesi gerektiğine dair düşüncelerimiz vardır.



Düşünceler ise ne yazık ki analitik zihnimize ulaşana kadar BİLİNÇALTImızda şekillenirler. Daha doğrusu, düşüncelerimizin ana kaynağı, bilinçaltımızda bulunan inanç kalıplarıdır. Üstelik bu inanç kalıpları her zaman mantıklı olmak zorunda değildir. Bazıları 0 ila 5 yaş aralığında henüz mantığımız oluşmamışken bilinçaltımıza büyüklerimiz tarafından yazılıvermişlerdir. Bazıları hayatımızda sürekli tekrar edip duran olumsuz olayların sonucunda biz farkında olmadan oluşmuştur.



Benim hikayemde, sürekli hamile kalmaya çalışıp olumsuz beklentilerle başarısızlığı kendime çekmem yüzünden, gerçekten artık vücudum hamile kalmamaya programlanmıştı. Bir de bunu doktorların ağzından duymak, inancımı pekiştirmişti. Artık çekim yasası nedeniyle sürekli kendini tekrarlayan bir kısır döngünün içine hapsolmuştum.



YAŞAM DERSLERİ



Biz insanlar öylesine duygusal yaratıklarız ki, ve duygularımız konusunda öylesine pasif kalıyoruz ki, ister istemez hayatımızın patronu olamıyoruz. Kendimden biliyorum. Eskiden mutlu olmak için muhakkak hayattan bir beklentim olurdu. “Anne olursam çok mutlu olurum.” ya da New York’ta yaşarken “İstanbul’a taşınırsam çok mutlu olacağım.” gibi...Sırf bu yüzden, gerçek mutluluğu erteleyip durmuşum. Çünkü evrene “Ben mutsuzum” mesajı yolluyordum ve evren de bana çekim yasası yoluyla mutsuzluk sebeplerimi pekiştirerek yardım ediyordu.



Oysa yapmam gereken şey, anne olmadan da kendimi bir kadın olarak mutlu, bütün ve tam hissedebilmekti. Yaşamdan bu şekilde de zevk alabilmeyi başarmaktı. Ya da New York’ta ya da dünyanın neresinde yaşarsam yaşayayım, zamana mekana insanlara ve şartlara bağımlı olmadan mutlu olabilmeyi öğrenmeliydim. İşte bu da ilahi bir dersti benim için. Yaşamımızdaki kısır döngülere boşuna saplanmıyoruz. Muhakkak onların ardında almamız gereken belli yaşam dersleri oluyor. Ve bu dersleri eninde sonunda alıp da değişimi gerçekleştirdiğimizde, artık duygu ve düşüncelerimiz kendiliğinden olumlu hale geliyor. Ve çekim yasası harekete geçiyor.



ÇEKİM YASASI HEP VARDI.



Kitaplardan okuduğumuz ve filmlerde seyrettiğimiz bu ilgi çekici yasa aslında yeni bir şey değil. O hep vardı. Evren var olduğundan bu yana çekim yasası işliyor. Bu bir bakıma kendi hayatımızın akışı içinde oluşan olayları kendimizin yarattığı anlamına geliyor. Öyleyse bu yasa dini bilgilerimize aykırı olmaz mı? Yüce yaradan sadece 1 tanedir. İnsanlar yaratamaz. Aksi takdirde Tanrı oldukları düşünülmez mi?



Bu soru bana pek çok defalar soruldu. Oysa hikaye bu kadar basit değil. Çünkü çekim yasası büyü değil. Ya da bir zamanların ünlü dizisi “Tatlı Cadı” daki gibi insanlar burunlarını kıvırıp istediklerini bir çırpıda olduruvermiyorlar. Ya da bu yasayı başkalarına zarar vermek için kullanamazlar. Çünkü çekim yasası sadece insanın kendisi için çalıştırabileceği bir güçtür. Başkası adına kötülük düşündüğünüzde, o düşünce eninde sonunda dönüp size zarar verir. Kulağa ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Kur’an da yazdığı gibi, iyilik düşünürseniz iyilik, kötülük düşünürseniz kötülük bulursunuz.



Bana çekim yasası ile yaratmanın sakıncalı olup olmadığını soranlara şu cevabı veriyorum. Yüce Yaradan oksijen ve hidrojeni yoktan var etmiş. Bizlere de bunlardan SU yapmaya izin vermiş. Ya da diğer maddeleri....İşte çekim yasası ile hayatımıza getirdiğimiz olaylar aslında böyle bir şey. Bunda korkulacak ya da çekinilecek bir durum asla yok.



KENDİMİZİ AKIŞA BIRAKMAK



Biraz önce bilinçaltımızın aslında gerçek düşünce ve duygularımızı yönettiğinden bahsetmiştim. Çoğu zaman onları kendi kendimize analitik zihnimizle değiştirmeye çalışmak çok zor olur. Hatta benimki gibi kronikleşmiş korku ve üzüntüleriniz varsa, istediğiniz kadar tersini düşünmeye çalışın, içinizde derinlerde bir yerde kabul görmeyecektir.



Ben çocuğum olabilmesi için artık anne olmaya hazır olduğumu kendi kendime tekrarladığımda içimden bir ses sürekli olarak itiraz ediyordu. “Saçmalama, şimdiye kadar olmadı. Bak doktorlar bile artık deneme dediler. Umut artık bu konuyu.” diye zihnim gevezelik yapıyordu.



Analitik zihinle birşeyler değiştirmeye kalkmak, sadece zihin egzersizinden öteye geçemez. Size başarıyı getirecek şey, bu inancı yüreğinizin ta içinde hissedebilmektir. Bunun için ilk yapmanız gereken şey, bilinçaltınızdaki kalıpları araştırmak olmalıdır. Benim bilinçaltımda, 3 aylık uzun bir araştırmadan sonra, “Annelik ve kadınlık” kavramlarının birbiriyle çeliştiği ortaya çıkmıştı. Şimdi böyle bir durumda istediğim kadar zihnimle düşünüp durayım, gerçek duygularımı olumlu yönde değiştiremezdim. Ta ki, bu çelişkiyi ortadan kaldırıp doğrusunu bilinçaltıma yazana kadar...



Bu bana aynı zamanda hayat dersimi öğrenmemde de yardımcı oldu. Ve sonuçta duygularım olumlu hale geldi. Hayattan her şekilde zevk almaya başladım.



Zevk alarak yaşadığımda, güzel duygular baskın hale geldi.



Anne olmaya hazır olduğumu o zaman keşfettim ve yeniden doktora başvurdum.



Bu kez kimse beni durduramazdı çünkü artık beni mutsuz edecek sebepler ortadan kalkmıştı.



ARTIK ÇEKİM YASASI BENİM LEHİME İŞLEMEYE BAŞLAMIŞTI.



İşte sırf bu yüzden, aslında çekim yasasını kullanabilmek için özel bir çaba sarf etmeniz gerekmez. O zaten var. Tıpkı yer çekimi kanunu gibi, duygu ve düşüncelerimizi hayatımıza çekmeye devam ediyor ve edecek.



Yapmamız gereken tek şey, hayatımızda sürekli tekrar edip duran ve bir türlü ne kadar çabalarsak çabalayalım düzeltemediğimiz şeyler için başkalarını suçlamayı bırakarak durmak. Bu olumsuzluğu neden hayatımıza çektiğimizi araştırmak. Varsa bilinçaltımızdaki kök korkuyu ya da olumsuz inanç kalıbını ortaya çıkartmak. Ve temizlenmek.



Yani bilinçli olarak arınmak. Ruhumuzu ve duygularımızı korku dan sevgiye çevirmek. Korkunun olduğu her yerde dengesizlik vardır. Gerçek denge sevgidedir.



Duygularımız SEVGİ VE DENGE konumuna geldiğinde artık çekim yasası otomatik olarak istediklerimizi hayatımıza çeker. Biz hiç bir şey yapmayız. Evren isteklerimizi ayağımıza getirir. Artık bir şey yapmayız. Sadece Oluruz. Olmak yaratmaktır.



Ne dersiniz? Kutsal dinlerde de aynı şeyler vurgulanmıyor mu? Sevgi ve barış içinde yaşarsanız ve iyilik yaparsanız dualarınız kabul edilir denmiyor mu?



Unutmayın kırılamayacak hiçbir kısır döngü yoktur.



Sevgiyle kalın...


http://www.lotuskadinlarklubu.com/?mod=198
__________________

melodiss isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla