Ses
Ses tonu aşağı olan insanlar küstahtırlar. Bu eşek tipine uygun gelmektedir.
Alçak tondan başlayıp yüksek tonla bitiren insanlar tatmin olmayan ve şikayetçi
insanlardır. Bu öküz tipine uygun gelmektedir. Yüksek, alçak ve kırılan bir sesle
konuşanlar sapıktırlar. Bu kadın tipine uygun gelmektedir. Yüksek ve düzgün
bir sesle konuşanlar köpeklere benzetilebilir. Zayıf, gevşek bir sesle konuşanlar
sakindirler. Bunlar koyun tipine uygun gelmektedirler. Yüksek sesle konuşan ve
bağıran insanlar şehvetlidirler. Bunlar keçilere benzemektedir.
NOT: Bunların dışında Aristo, insanın ayakları, vücut yapısı, omuzlar ve boynu,
boyu, beden yapısı, bakışları ve göz mimikleri, yürüyüşü ve karakter özellikleri
konusunda da belli görüşler ortaya koymaktadır.
Aristo, daha sonra devamcıları Polemon (M.Ö. II yy.) ve At-hamanti (M.Ö. IV yy.)
fizyognomi yöntemiyle kendi dönemlerinde yaşamış bir çok şahısın karakter
özelliklerine ilişkin yazılar yazmışlardır. Aristo'nun yöntemi uzun müddet
kendinden sonraki bilginler için bir kaynak olmuştur.
15. ve 16. yüzyıllardan itibaren fizyognomi kişilerin karakter özelliklerinin
belirlenmesinde sıkı bir şekilde kullanılmıştır. Fizyognomi; doktorlar, din
görevlileri, filozof ve hakimlerin başvurdukları bir yöntem olmuş ve büyük
toplumsal ilgi görmüştür.
17 yüzyılda engizisyon mahkemeleri yüz ve beden yapısına göre "gerçekliği"
tespit ediyorlardı. Buna göre de, fizyognomi; kehanet, falcılık, astroloji vs. ile sıkı
bir şekilde kullanılıyordu. Fizyognomi alanında Avrupa'da bu konudaki önemli
gelişme Johann Caspar Lavater'in çalışmaları sonucu gerçekleşmiştir. Lavater'in
ve ondan sonra Franz Jozef Gall'ın söz konusu incelemeleri Avrupa'da bu konu
üzerine büyük tartışmalara yol açmıştır.