Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08-06-2010, 10:56 AM   #3 (permalink)
kumsal1980
Yüzbaşı
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 754
Tesekkür: 1,348
745 Mesajinıza toplam 3,872 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
kumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant futurekumsal1980 has a brilliant future
Standart Cevap: Hayata dair ne varsa....

Bilge bir kral artık yaşlandığını, oğlunu tahta hazırlaması gerektiğini, düşünür. O nedenle oğluna liderliğin sırrını öğretmeye karar verir.

Oğluna “ Yalnız bunun için, senin bir yıl boyunca ormanda tek başına yaşaman gerekiyor. Sonrada o süre içerisinde öğrendiklerini, fark ettiklerini benimle paylaşman gerekiyor.” der.

Genç prens bir yıl ormanda kalır. Dönünce de babasına büyük bir heyecanla öğrendiklerini anlatmaya başlar; Yaprakların rüzgarda nasıl uçuştuklarını, kuşların ve böceklerin uçuşunu, arıların vızıldamalarını, karıncaların işbirliği ve çalışkanlıklarını, büyük ve küçük hayvanların geliş gidişlerini, suyun akarken çıkarttığı sesi ve bunlardan aldığı dersleri anlatır.

Ama bilge kral sonuçtan memnun olmaz. Oğluna ormana geri dönmesini ve ormanın gerçek yüzünü görünceye kadar gelmemesini söyler. Prens de, babasının neden memnun olmadığını düşünerek, ormana geri döner. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra içinde çok farklı duygular hissetmeye ve daha önce göremediklerini görmeye başlar. Nihayet saraya geri döner ve babasına neler görebildiğini anlatmaya başlar. Günün doğuşunu, ağaçlardaki yaprakların uyanışını, çiçeklerin açılış ve kapanışını, öğle güneşinin sıcak ışınlarının tabiata nasıl can verdiğini, binlerce kuşun ve hayvanın yaşam şekillerini ve nedenlerini, tabiatta ki müthiş dengeyi, birbirlerini yiyen hayvanların aslında bu dengeyi sağlama çabası içinde oluşlarını anlatır.

Kral yüzünde mutlu bir gülümsemeyle; “Oğlum, büyük bir lider olmanın en önemli sırrı, fark edilmeyeni fark etmektir. Herkesin görebildiğini görmek, duyabildiğini duymak kolaydır. Fakat büyük krallıklar etrafındaki gizli kalan şeyleri fark edebilenler tarafından kurulur. Sen artık hem ormanın sırrını hem de ömür boyu yerine getirmen gereken görevini öğrendin. Krallığımı sana gönül rahatlığıyla bırakabilirim.” der.


Bilge kral: “Bir ülkeyi yönetirken, başarılı olabilmek için; görünmeyeni görmek, duyulmayanı duymak yani gizli kalabilecek her şeyi görebilmek gerekiyor” diyor.

Peki, bizler de kendi hayatlarımızı birer krallık olarak düşünecek olursak, acaba kendi krallıklarımızda nelerin farkındayız?

Herkesin gördüğünün dışında farklı olanı görebiliyor muyuz?

Olaylar mı, kişiler mi bizi yönetiyor, yoksa biz mi kendimizi yönetiyoruz?

Karşılaştığımız olaylarda, tepkilerimizin farkında mıyız, yoksa alışılagelmiş tepkilerimizde mi ısrar ediyoruz?

Çünkü bizler olayları yaşarken; başlıklar, kişiler değişse bile, içerikte benzer olan durumlarda, alışılagelmiş davranışlarımızı sergileriz, farkında olmadan.

Oysa ki, benzer süreçler olsa dahi sonuçların farklı olması bizim elimizde. Nasıl mı?

New NLP’ ye göre; Her olayın iki sonucu vardır. Oluşturduğumuz tepkiden dolayı bu sonuçlardan birini yaşıyoruz.

Şimdi buradan yola çıkarak hemen aklınıza polyana hikayesi gelebilir. “ Ne yani ilişkimiz bitti diye, işten kovulduk diye veya iflas ettik diye, sevinelim mi? “ sorularını düşünebilirsiniz. “Hayır, tabi ki!”

Ama bir gerçekte var ki; bizler sorunları yaşadığımızda, ilk tepkimiz üzülmek oluyor. Ve bu süre içerisinde de çözümleri ve fırsatları göremiyoruz. Sonraki süreçlerde de devamlı bir şikayet hali alıp başını gidiyor yaşantımızda. Ve sonunda da hayatın bizim yüzümüze gülmediğini, hep asık suratla baktığını düşünüyoruz. Ve dolayısıyla diğer sonucu oluşturabilme potansiyelimizi de kullanamıyoruz.

Tamam, bizler koşullara göre sürecimizi oluşturuyoruz. Ama, bu süreçleri artıya çevirecek olanda biziz, ekside ısrar edecek olanda. İşte burada, bizim vereceğimiz tepkiler ondan sonraki yaşantımıza şekil vermeye başlıyor. Yoksa yaşadığımız olumsuzluklara karşı “Oldu bir kere ne yapalım” diyip, omuz silkmekten bahsetmiyoruz.


Kötü bir şeyler yaşadık, tamam! Ama yaşadık ve bitti! Ondan sonra “bu kötü olan süreçleri neden yaşadık?” diyip kendi kendimize acı çektirmeye devam etmemiz neden?

Olumsuz süreçlerin ufkumuzu daraltmasına izin vermeyelim! Yaşadığımız bu durumu istediğimiz süreci oluşturabilecek tepkilerimizin, zemini olarak düşünelim! Ve olaya, nasıl olumlu bir sonuç çıkarabilirim, diye bakalım.

Hayatınızda mucizeler oluşturmak istemez misiniz?

Önemli olan hayatın bize verdikleri değil. Bizim ne istediğimiz ve tepkilerimizi istediklerimiz doğrultusunda oluşturmamız. İşte biz bunu gerçekleştirebiliyor muyuz? Önemli olan budur.

Olayların bizi etkileme şeklini ve miktarını bizler belirliyoruz, bu unutmamamız gereken bir nokta.

İstediğimiz hayatı yaşıyor muyuz yoksa yaşadığımızı mı zannediyoruz?


Gelin bizde hayatla anlaşma imzalayalım ve kendimize bir milat oluşturalım.

İstediğimiz hayatı yaşamaya karar verelim. Ve mucizeler oluşturalım.

Hayatın bize sunacağı olayları karşılayalım, ama istediğimiz sonuçla kucaklaşalım. Şikayet etmeyelim, bakış açımızı değiştirelim.

Hayata “Dışarıda sonbaharda olsa, ben ilkbaharı; yeni başlangıçları, yeni tomurcukları seçeceğim. Yani dersimi alıp, nasıl bir olumlu sonuç oluşturacağım” düşüncesiyle bakalım.

“Artık elimdeki fotoğraf makinesi ile ben istediğim bir resmi çekeceğim. Ve birilerinin çekti resimde fon olmayacağım, diyelim.

Kendi yaşamımızın resmini, kendimiz, istediğimiz şekilde çekelim!

Ve hayatla anlaşalım…


"Hayatımız, yaptığımız tercihlerin toplamıdır." DR. W. DWYER
kumsal1980 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla