Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29-06-2010, 04:14 PM   #3 (permalink)
:angel:
Banned
 
Üyelik tarihi: Jun 2010
Mesajlar: 105
Tesekkür: 17
92 Mesajinıza toplam 193 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
:angel: is an unknown quantity at this point
Standart Cevap: başarılı iletişim

---Yarı dinlemek yerine...
- Çocuk: Ahmet bana yumruk attı ve... Baba, beni duyuyor musun?
- Baba (gözü televizyondaki maçta): Seni duyuyorum...Devam et.
- Çocuk: Ve ben de ona vurdum. O da bana bir kez daha vurdu. Baba!! Dinliyor musun???
- Baba (gözünü televizyondan ayırmadan): Kelimesi kelimesine dinliyorum.
- Çocuk: Hayır dinlemiyorsun!!
- Baba: Hayır hem dinleyip hem de maçı izleyebilirim. Sen devam et anlatmaya.
- Çocuk: Boşver!!!!


---Tüm dikkatinizi vererek dinleyin...
- Çocuk: Ahmet bana yumruk attı ve... Baba, beni duyuyor musun?
- Baba (tv'den başını kaldırıp çocuğa bakarak) Evet canım.
- Çocuk: Ve ben de ona vurdum. O da bana hem de daha sert vurdu. O çok kötü biri!
- Baba: Kaşlarını çatar...Başını sallar
- Çocuk: Biliyor musun, bundan sonra Hasan'la oynayacağım. O insanlara yumruk atmıyor.


İletişimi, dikkatini vererek değil de, sadece sesiyle katılan biriyle sürdürmeye çalışmak cesaret kırıcı olabilir. Dertlerinizi sizi gerçekten dinleyen birine anlatmak çok daha kolaydır. Bazen ebeveynin bir şey söylemesine bile gerek yoktur. Çoğu kez, bir çocuğun ihtiyacı olan tek şey, ona duygularının anlaşıldığını hissettiren, sıcak, sessiz bir ortam ve göz kontağıdır.

---Duyguyu reddetmek yerine...
- Çocuk: Kaplumbağam ölmüş. Oysa bu sabah yaşıyordu.
- Baba: Bu kadar üzülme tatlım. Ağlama! Bu sadece bir kaplumbağa.
- Çocuk: Üüüüüüüüüüüü
- Baba: Kes şunu!!! sana başka bir kaplumbağa alırım.
- Çocuk: Başka bir tane istemiyorum!!!!
- Baba: Bak, çok mantıksız davranıyorsun!!!


---Duyguyu isimlendirin...
- Çocuk: Kaplumbağam ölmüş. Oysa bu sabah yaşıyordu.
- Baba: Yoo olamaz, ne kadar kötü.
- Çocuk: O benim arkadaşımdı.
- Baba: Bir arkadaşı kaybetmek çok acı verebilir.
- Çocuk: Ona bir sürü oyun öğretmiştim.
- Baba: İkiniz beraber bayağı iyi vakit geçiriyordunuz.
- Çocuk: Onu hergün beslerdim....:(
- Baba: O kaplumbağayı gerçekten seviyordun....:)

Ebeveynler çocuklarını yaşadığı duyguya isim verdikleri koşulda, onun bundan olumsuz etkilenebileceği kaygısını yaşayabilirler. Ancak çocuğu olumsuz duygusundan uzaklaştırma çabasına -yaşadığı duyguyu inkar ederek- girdiğimizde, o daha çok üzülür. Oysa tam tersine çocuk, hissetmekte ve düşünmekte olduklarını, kısaca o anki yaşadıklarını, sözcükler halinde duyduğu zaman rahatlar. Bir başkası, onun iç dünyasında yaşadıklarını anlayabilmiş ve bunu dile getirmiştir.

---Açıklama ve mantık yerine...
- Çocuk: Patlamış mısır istiyorum.
- Anne: Hiç kalmadı hayatım.
- Çocuk: İstiyorum, istiyorum işte!!!
- Anne: Daha şimdi sana evde hiç kalmadığını söyledim!!! Gevreklerden al biraz.
- Çocuk: HAYIR...MISIR İSTİYORUM..!!!
- Anne: Bak şimdi tam bir bebek gibi hareket ediyorsun!!!


---Çocuğa isteklerini bir hayal dünyasında sunun...
- Çocuk: Patlamış mısır istiyorum.
- Anne: Keşke senin için evde birazcık kalmış olsaydı.
- Çocuk: Onlardan istiyorum....:(
- Anne: Ne kadar çok istediğini duyuyorum....:)
- Çocuk: Keşke şimdi olsaydı....:(
- Anne: Şöyle kocaman bir kutunun içinde bir sürü patlamış mısır belirmesini sağlayacak sihirli gücüm olmasını isterdim...)
- Çocuk: O zaman... belki biraz gevreklerden alırım....:)


Çocuklar elde edemeyecekleri bir şey istedikleri zaman, yetişkinler çoğunlukla, çocukların isteklerine ulaşamamalarına mantıklı açıklamalar getirerek karşılık verirler. Ama çocuklar, çoğu kez, açıklama yapıldığı oranda isyankar davranırlar. Bazen, sadece, bir şeyi ne kadar çok istediğinizi anlayan birinin olması, gerçeği kabullenmeyi kolaylaştırır.

---Sorular ve öğütler yerine...
- Çocuk: Biri yeni kalemimi çalmış.
- Anne: Kaybetmediğine emin misin?
- Çocuk: Hayır kaybetmedim. Tuvalete giderken sıramın üstündeydi.
- Anne: Eğer eşyalarını orada burada bırakırsan ne olacağını bekliyorsun ki! Önceden de eşyaların başkaları tarafından alınmıştı. Bu ilk değil! Sana her zaman değerli eşyalarını sıranın içine koymanı söylüyorum. Senin sorunun beni hiç bir zaman dinlememen!!!
- Çocuk: Üffff...Beni rahat bırak!!!!
- Anne: Küstahlaşma!!!


---Bir sözcükle onaylayın (öyle mi?...hımmm...gibi)...
- Çocuk: Biri yeni kalemimi çalmış.
- Anne: Öyle mi?
- Çocuk: Tuvalete giderken sıramın üzerindeydi ve biri onu almış.
- Anne: Hııımmm
- Çocuk: Bu üçüncü kalem çaldırışım oldu.
- Anne: Yaaa
- Çocuk: Biliyorum. Bundan sonra sınıftan çıkarken, kalemlerimi sıramın içine koyacağım. Sen bana bunu söylemiştin.
- Anne: Tamam canım...:)


Herhangi bir tarafından sorgulandığı, suçlandığı veya öğüt verildiği zaman, çocuğun yapıcı ve olumlu düşünmesi zordur. Basit bir "yaaa...hııımmm...anlıyorum...." bile bazen çok işe yarar. Bu tür onaylamalar, anlayışlı, sıcak bir "hımm" la da pekiştirildiğinde, çocuğa kendi duygu ve düşüncelerini keşfetmesi için ortam hazırlar ve kendi çözümlerine ulaşmasını sağlar.
Günlük yaşam içinde anne-baba-çocuk üçgeninde yaşanan, "yap"lar, "yapma"lar, ağlamalar, bağırışlar, isyanlar, yüksek ses tonu, kızmalar, küsmeler, cezalar, tehditler...vb. davranış ve tutumlar zaman içinde ilişkileri uzak ve tek yönlü iletiler haline getirebilir. Oysa iletişim, karşılıklı mesaj akışı anlamını taşır. Güç mücadelesine girmek yerine, pratik ve daha az yorucu olan yöntemi seçmeye ne dersiniz?

---Bunun yerine...
- Baba: Banyoda işin bittikten sonra ışığı söndürmeni sana kaç kere söylemek zorundayım!!!


---Durumu anlatın...
- Baba: Banyodaki ışık açık kalmış.

---Bunun yerine...

- Anne: Şu köpeği hala dışarı çıkarmadın. Bir köpeğin olmasını hak etmiyorsun!!!


---Durumu anlatın...
- Anne: Fatoş, Elvira kapının dibinde bir aşağı bir yukarı yürüyüp duruyor.


İnsanlar size nerede hatalı olduğunuzu söylerken, gerekeni yapmak zordur. Yetişkinlerin sorunu dile getirip, açıklık kazandırmaları, çocukların o anda yapmaları gerekeni, kendi kendilerine bulmalarına yardımcı olacak bir ortam hazırlar.

---Bunun yerine...
- Baba: Eğer seni bir daha duvarlara yazı yazarken yakalarsam, sopayı yiyeceksin!!!


---Bilgi verin...
- Baba: Duvarlara yazı yazılmaz. Yazmak için kağıt kullanabilirsin.


---Bunun yerine...
- Anne: Ev işlerine birazcık yardımcı olmak hiç aklına gelmez değil mi?


---Bilgi verin...
- Anne: Şimdi akşam yemeği için sofra kurulmuş olsaydı, gerçekten çok iyi olurdu.


Bilgi verilmesini kabullenmek, suçlamaya katlanmaktan daha kolaydır. Çocuklar, olan biten hakkında bilgilendirildikleri zaman, çoğunlukla yapılması gerekeni anlarlar.

---Bunun yerine...
-Anne: Deminden beri size pijamalarınızı giymenizi söylüyorum. Oysa sizin yaptığınız tek şey, etrafı dağıtmak. TV izlemeye başlamadan pijamaların giyileceğini konusunda anlaşmıştık. Fakat ben buna yönelik davranışta bulunan birilerini göremiyorum...
----Bir sözcükle özetleyin...
-Anne: Çocuklar...PİJAMALARRR!!!!

Ayrıntılardan arındırılmış mesajlar, çocuğun sorunun çözümüne yönelik davranmasını hızlandırır.

---Bunun yerine...
- Anne (okuldan yeni gelen çocuğuna): Öğretmen kompozisyonunu nasıl buldu? Matematik yazılısından kaç aldın? Bugün hangi derslere çalışman gerek? Oynamaya çıkacak mısın? Hırkan neden kirlendi? Düştün mü yoksa?....


---Çok fazla soru sormayın...

- Anne (okuldan yeni gelen çocuğuna): Selam tatlım. Seni gördüğüme sevindim.
Çok fazla soru, kişinin özel yaşamına fazlasıyla karışılıyormuş hissine kapılmasına neden olabilir. Çocuklar, konuşmak istedikleri zaman onu dinleyecek birinin olduğu güvenini duymak isterler, konuşmaya zorlanmak değil!
:angel: isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla