Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-08-2010, 04:05 AM   #1 (permalink)
himalayalar
Teğmen
 
himalayalar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jul 2010
Mesajlar: 85
Tesekkür: 629
183 Mesajinıza toplam 810 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
himalayalar is an unknown quantity at this point
Standart osho'nun aydınlandığı gün

OSHO'NUN AYDINLANMASI

PEK ÇOK YAŞAM BOYUNCA ÇALIŞTIM — kendim üzerinde çalıştım, çabaladım,— yapılabilecek her şeyi yaptım — ve hiçbir şey olmadı.

Artık neden hiçbir şey olmadığını anlıyorum. Çabanın kendisi engeldi. Merdivenin kendisi önlüyordu, arama dürtüsünün kendisi maniydi. İnsan aramadan ulaşabileceğinden değil — arayış gereklidir — ama sonra arayıştan vazgeçilmesi gereken bir nokta gelir. Irmağı geçmek için tekne gereklidir ama sonra bir an gelir; tekneden inmeli, onu tamamen unutmalı, arkada bırakmalısın. Çaba gereklidir, çaba olmadan hiçbir şey mümkün değildir. Ve yalnızca çabayla da hiçbir şey mümkün değildir.

21 Mart 1953’ten hemen önce, yedi gün önce, kendim üzerinde çalışmayı bıraktım. Bir an gelir, çabanın tüm boşunalığını görürsün. Elinden gelen her şeyi yapmışsındır ve hiçbir şey olmamıştır. Bir insanın elinden gelen her şeyi yapmışsındır. Başka ne yapabilirsin ki?

Derin bir çaresizlik içinde tüm arayışı bırakırsın. Ve arayış bırakıldığı gün, benim bir şey aramadığım gün, hiçbir şeyin olmasını beklemediğim gün, olmaya başladı. Yeni bir enerji yükseldi — hiç yoktan. Hiçbir kaynaktan gelmiyordu. Hiçbir yerden gelmiyordu ve her yerden geliyordu. Ağaçlarda, taşlarda, gökyüzünde, güneşte ve havadaydı — her yerdeydi. O kadar hırsla arıyordum ve çok uzak olduğunu düşünüyordum — ve o kadar yakındaydı! Gözler uzaklara, ufka odaklanmıştı ve yakında olanı görme yeteneğini kaybetmişti.

Çabanın bittiği gün, ben de bittim — çünkü çaba olmadan var olamazsın, arzu olmadan varolamazsın, gayret olmadan var olamazsın. Ego olgusu, benlik olgusu bir şey değildir — bir süreçtir. Orada, içinde oturan bir madde değildir; her an onu yaratmalısın. Bisiklet sürmek gibidir; pedal basarsan gider, pedal basmazsan durur. Momentum yüzünden biraz daha ilerleyebilir ama pedal basmayı bıraktığın an aslında durmaya başlar. Artık enerjisi yoktur, hiçbir yere gidecek gücü yoktur.

Düşüp yıkılacaktır.

Ego vardır çünkü biz arzuya pedal basmaya devam ederiz, çünkü bir şey elde etmek için gayret göstermeye devam ederiz, çünkü kendimizin ilerisine sıçrayıp dururuz. Ego olgusu budur işte — kendinin ilerisine sıçramak, geleceğe sıçramak, yarına sıçramak. Var olmayana sıçramak egoyu yaratır. Var olmayandan kaynaklandığı için bir serap gibidir. Yalnızca arzudan oluşur, başka bir şeyden değil. Yalnızca susuzluktan oluşur, başka bir şeyden değil.

Ego, ‘şimdi’de değildir, gelecektedir. Eğer gelecekteysen, ego çok gerçek görünür. Şimdideysen, ego bir seraptır; yok olmaya başlar.

Ben aramayı bıraktığım gün... Aslında aramayı bıraktığımı söylemek doğru değil; arayış durduğu gün demek daha iyi. Tekrarlayayım: Arayış durduğu gün demek daha iyi. Çünkü onu ben durdurursam, o zaman “ben” yine oradayımdır. Şimdi durdurma benim çabam olur, şimdi durdurma benim arzum olur ve arzu göze çarpmayacak şekilde var olmaya devam eder.

Arzuyu durduramazsın, onu ancak anlayabilirsin. Anlayışın kendisinde onu durdurma vardır. Unutma, kimse arzulamayı durduramaz — ve gerçeklik ancak arzu durduğunda olur.

İşte ikilem bu. Ne yapmalı? Arzu orada ve budalar arzunun durdurulması gerektiğini söyleyip duruyor ve bir sonraki nefeslerinde arzuyu durduramayacağını söylüyorlar. O zaman ne yapmalı? İnsanları ikileme sokuyorsun. Kesinlikle arzu içindesin. Durdurulması gerektiğini söylüyorsun — tamam. Ve sonra durdurulamayacağını söylüyorsun. O zaman ne yapmalı?

Arzu anlaşılmalıdır. Onu anlayabilirsin, onun boşunalığını görebilirsin. Doğrudan bir algılama gereklidir, acil kavrayış gereklidir.

Arzulamanın durduğu gün, kendimi çok ümitsiz, çok çaresiz hissettim.

Umut yok çünkü gelecek yok. Umut edecek hiçbir şey yok çünkü tüm umutlar boşunadır, hiçbir yere gitmez. Döngüler çizersin. Önünde asılı durur, yeni seraplar yaratmaya, seni çağırmaya devam eder, “Hadi, hızlı koş, ulaşacaksın.” Ama ne kadar hızlı koşarsan koş, asla ulaşamazsın. Dünyanın çevresinde gördüğün ufuk gibidir. Görünür ama orada değildir. Ona doğru gidersen, senden kaçmaya devam eder. Ne kadar hızlı koşarsan, o kadar hızlı uzaklaşır. Ne kadar yavaşlarsan, o kadar yavaş uzaklaşır. Ama bir şey kesindir — seninle ufuk arasındaki mesafe kesinlikle aynı kalır. Ufukla arandaki mesafeyi tek santim azaltamazsın.

Umudunla arandaki mesafeyi azaltabilirsin. Umut ufuktur. Ufka, umuda, tasarladığın arzuya köprü olmaya çalışırsın. Arzu bir köprüdür — hayali bir köprü çünkü aslında ufuk yoktur. Bu yüzden ona bir köprü yapamazsın, yalnızca bir köprü hayal edebilirsin. Var olmayan ile birleşemezsin.

Arzunun durduğu gün, ona baktığım ve boşuna olduğunu fark ettiğim gün, çaresiz ve umutsuzdum. Ama işte o anda bir şey olmaya başladı. Pek çok yaşam boyunca uğruna çabaladığım ve olmayan şey olmaya başladı. Tek umut umutsuzluğunun içindedir, tek tatmin arzusuzluğunun içindedir ve muazzam çaresizliğinin içinde aniden tüm varoluş sana yardım etmeye başlar.

Varoluş beklemektedir. Kendi başına çalıştığını gördüğü zaman işe karışmaz. Bekler. Sonsuza dek bekleyebilir çünkü varoluşun acelesi yoktur. O sonsuzluktur. Artık yalnız olmadığın an — bıraktığın, yok olduğun an — tüm varoluş sana akar, içine girer. Ve ilk defa bir şeyler olmaya başlar.

Yedi gün çok umutsuz, çaresiz bir durumda yaşadım ama aynı zamanda bir şey yükseliyordu. “Umutsuz” dediğim zaman bu sözcükle senin kastettiğini kastetmiyorum. Yalnızca içimde umut olmadığını kastediyorum. Umut yoktu. Ümitsiz ve hüzünlü olduğumu söylemiyorum. Aslında mutluydum; çok durgun, sakin, aklı başında ve odaklanmıştım. Umutsuz ama çok yeni bir anlamda. Umut yoktu, bu yüzden nasıl umutsuzluk olabilirdi? İkisi de yok olmuştu.

Umutsuzluk, mutlak ve eksiksizdi. Umut yok olmuştu ve yanında, sureti olan umutsuzluk da yok olmuştu. Bu tamamen yeni bir deneyimdi — umut olmaması. Bu, olumsuz bir durum değildi. Sözcükleri kullanmak zorundayım ama bu, olumsuz bir durum değildi. Kesinlikle olumluydu. Yalnızca yokluk değildi, bir varlık hissediliyordu. Bir şey içimde taşıyor, içimi kaplıyordu.

Ve çaresiz dediğim zaman sözcüğün sözlük anlamını kastetmiyorum.

Yalnızca özgecil olduğumu söylüyorum. Çaresiz dediğim zaman bunu kastediyorum. Olmadığım gerçeğini fark etmiştim — bu yüzden kendime güvenemiyorum, bu yüzden kendi konumumu savunamıyorum. Altımda zemin yoktu, bir uçurumdaydım... Dipsiz bir uçurumda. Ama korku yoktu çünkü koruyacak bir şey yoktu. Korku yoktu çünkü korkacak kimse yoktu.

O yedi gün muazzam bir dönüşüm oldu, eksiksiz bir dönüşüm. Ve son gün tamamen yeni bir enerjinin, yeni bir ışığın ve yeni bir sevincin varlığı öyle yoğunlaştı ki, neredeyse dayanılmazdı — sanki patlıyordum, sanki mutlulukla deliriyordum. Batı’da genç nesil bunun için doğru ifadeyi bulmuş — mutluluktan sersemlemiştim.

Bundan, olan bitenden anlam çıkarmak imkânsızdı. Bu, saçma bir dünyaydı — anlamak güçtü, kategorilerle idare etmek güçtü; sözcükler, dil, açıklamalar kullanmak güçtü. Tüm yazmalar ölü görünüyordu ve bu deneyim için kullanılan tüm sözcükler solgun, kansız geliyordu. Bu çok canlıydı. Bir mutluluk dalgası gibiydi.

Tüm gün tuhaf, sersemleticiydi ve yıkıcı bir deneyimdi. Geçmiş bana hiç ait olmamış gibi, onu bir yerlerde okumuşum gibi yok oluyordu. Sanki onu hayal etmişim gibi, sanki işittiğim, bir başkasının hikâyesi gibi. Geçmişimden uzaklaşıyordum, tarihimden kopuyordum. Otobiyografimi kaybediyordum. Bir benliksizlik, Buda’nın anatta dediği şey oluyordum. Sınırlar yok oluyordu, ayrımlar yok oluyordu.

Zihin yok oluyordu; milyonlarca kilometre ötedeydi. Ona tutunmak güçtü, uzaklaşıyor, uzaklaşıyordu ve onu yakında tutmak için bir dürtü yoktu. Ona karşı kayıtsızdım. Sorun yoktu. Geçmiş ile sürekliliğin olması için dürtü yoktu. Akşam geldiğinde tahammül etmesi çok güçleşmişti — canımı yakıyordu, acı vericiydi. Bir kadının doğum sancıları çekmesi gibiydi. Çocuk doğacaktır ve kadın muazzam acılar çeker — doğum sancıları.

O günlerde geceleyin on iki, bir gibi yatardım ama o gün uyanık kalmak imkânsızdı. Gözlerim kapanıyordu, onları açık tutmak güçtü. Bir şey yaklaşıyordu, bir şey olacaktı. Ne olduğunu bilmek güçtü — belki ölümüm olacaktı — ama korku yoktu. Buna hazırdım. O yedi gün o kadar güzel olmuştu ki, ölmeye hazırdım; başka hiçbir şeye gerek yoktu. O kadar muazzam bir mutlulukla geçmişlerdi ki, o kadar tatmin doluydum ki, eğer gelen ölümse, hoş gelmişti.

Ama bir şey olacaktı — ölüm gibi bir şey, şiddetli bir şey; ya bir ölüm ya yeni bir doğum olacak, bir çarmıha germe ya da diriliş olacak bir şey — muazzam önemi olan bir şey, köşeyi dönünce beni bekliyordu. Ve gözlerimi açık tutmak imkânsızdı, sarhoş olmuştum.

Sekiz civarında uyudum. Uyku gibi değildi. Artık uyku ve samadhi’nin benzer olduğunu söyleyen Patanjali’yi anlayabiliyorum. Tek bir fark vardı — samadhi’de tamamen uyanıksındır ve aynı zamanda uykudasındır — hem uykuda, hem uyanık. Tüm beden gevşemiştir, bedenin her hücresi tamamen gevşemiştir, hepsi gevşek bir halde işlev gösterir ama içinde bir farkındalık ışığı yanar ... berrak, dumansız. Tetikte ama gevşek kalırsın, gevşek ama tamamen uyanık. Beden olası en derin uykudadır ve bilincin zirvesindedir. Bilinçliliğin zirvesi ile bedenin vadisi buluşur.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
Ben sağlıklı ve mutluyum.Yaşamımda her zaman doğru adımlar atıyorum. Her deneyimden yalnızca iyilik ve yarar kazanıyorum.Büyümeyi seçiyorum.Tüm eski sorunlarımı kolayca çözümlüyorum. Yaşam benimle barış içinde.Yaşamın her anında söz konusu olabilecek her yeniliği kolayca benimsiyorum. Herşey yolunda. Yaşamı kolaylıkla içime sindiriyorum.
himalayalar isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla