Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Aile Dizimi "Büyük" Sıfatıyla Neyi Kastediyoruz?
Bu ifadeyle, öncelikle Bert Hellinger'in kişiliğini kastetmekteyiz. Birçok insana çaresiz durumlarında yardımcı olmuş, onlar üzerinde hayat kurtarıcı bir etki yaratmıştır. O, etrafına güç ve bilgelik yaymaktadır; insani davranışların/ilişkilerin, dinamikleri ve kuralları konusunda derin bir sezgi yeteneğine sahiptir. Korkusuzca insan kaderlerinin gerçekleri ile yüzleşmekte ve insan ruhunun gerekçelerini ve uçurumlarını araştırmaktadır. Hellinger'in etkisinin olanak ve sınırlarıyla "gerçek" cesurca, alenen ortaya çıkmakta ve bu durum, ilgili kişiler ve seyirciler açısından her zaman için memnun edici olmamakta ve hatta bazen acı vermektedir.
Bert Hellinger, bilimlerin veya üniversitelerin adamı değildir. Gerçekleştirdiği ruhsal yardımlardan, dizimlerden edindiği tecrübelerden, danışanlar ve ailelerini kapsayan "daha büyük ruha kendisini adapte etmesinden" dolayı kendisine akan bilgileri tarif etmekte, genelleştirmekte ve aktarmaktadır. Felsefi ve teolojik eğitim almış, ruhsal alanda tecrübeli bir kişi olarak; ruhsal yardım ve pedagoji alanlarından grup dinamiği, psikoanaliz, birincil terapi, transaksiyon analiz ve aile terapisine doğru uzun bir yol kat etmiştir.
Milton Erickson'un hipnoterapisi, NLP, bir aile heykelinde "rol taşıyıcıları" vasıtasıyla interaksiyonların canlandırıldığı birkaç nesil perspektifleri ve yöntemleri gibi, yeni ortaya çıkmış birçok psikoterapotik akımlarla ilgilenmiştir. Bert Hellinger bunlara ait teorik yaklaşımları bilmekte fakat öncelik olarak yöntemlerin etkileri ile ilgilenmektedir. Kendisine önemli ve yardımcı olabilir görünen ruhsal çözümleri bulmak için yöntemleri entegre eder, basitleştirir, yoğunlaştırır, ileri götürür veya çıkarır. Kendisine adapte ettiği bir şey, ona ait ve onun kişisel tarzında bir şeye dönüşür. Nihayetinde, sisteme ilişkin algılamasına ve etkilere karşı olan sezgisine güvenir. Psikoterapi ve "kendini tanıma piyasasında" (öz deneyim ve kişisel gelişim grupları) meydana gelen gelişmelerle bağlantılı olarak, kendi "markası", yani "Aile Dizimi" ile birlikte büyümüştür.
Eğer bir insan kamusal faaliyetlerinde, kendi kişiliğini ve güncel zamanı aşan dinamikleri harekete geçirdiyse, o insan "büyük" sıfatını hak etmiştir.
"Aile dizimi" veya sadece "dizim", artık genel olarak bilinen ve kullanılan bir kavram haline gelmiştir. Alman Zeit Gazetesi'nde yaz döneminde "SPD'de (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) aile dizimi" adlı dört sayfalık bir karikatür yayımlandı. Stefan Slupetzky'nin "Lemming'in Göğe Yolculuğu" adlı romanındaki bazı şeyler, Bert Hellinger'in vicdan hakkında söylediklerini hatırlatıyor ve sonuçta şöyle deniliyor: "Kapıcı çifti temsil eden iki gri taş kaldı. Şüphesiz, onların da Ines'in arkadaşı sayılacağı pek söylenemezdi. Buna göre, gri taşlar da mantıki olarak sola kaydılar ve siyah taşın yanında yerlerini aldılar. Bu küçük aile dizimi, Lemming'in düşüncelerini biraz da olsa bir düzene soktu."
Münih'te yayımlanan Abendzeitung Gazetesi'nde de kısa bir süre önce, kavrama dair herhangi bir açıklama yapmadan şöyle yazılmıştı: "Cinsel taciz, aile dizimi sayesinde ortaya çıkarıldı". Medyadan ve literatürden daha birçok örnek sıralanabilir. Mesela, "analizli" veya "hipnozlu" bir dizide, aile dizimi, yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle görünüyor ki, "karmaşa" kavramı, Freud tarafından geliştirilen "bilinçsizce yapılan" veya "bastırma" ve Jung tarafından geliştirilen "kompleks" kavramları gibi, herkes tarafından kullanılan bir kavram haline gelmektedir. Dizim Çalışmalarının Kalıcı Tecrübeleri
Ancak... Adı Bert Hellinger'le birlikte anılan ve özellikle son günlerde odak noktası olan dizim çalışmaları geçici bir trend mi? Dizim çalışmasında, Bert Hellinger'in kişisel etkisinin ötesinde gerekli olan, kalıcı, spesifik bir değer geliştirebilen esas ve yeni olan şey nedir? "Karmaşa veya kilitlenme" dediğimiz şey, kavram olarak yeni olmamakla beraber, çağdaş psikoterapiye yeni alınmıştır: İstemeden ve hatta hiç bilmeden, başka kişilerin hislerini, davranış tarzlarını ve kaderlerini devralmamız. Kaderlerin nesiller boyu birbirine bağlılığına, iç içe geçmiş olmasına bakış ve dizimler esnasında bunları anlayabilme, bunlardan çözümler üretebilme olanağı, psikoterapiyi ve danışmanlığı tayin edici bir şekilde zenginleştirmektedir.
Dizimlerle, kişisel travmanın yanı sıra "sistem travması" da incelenmektedir: Başkalarının travmatik tecrübelerinin etkileri; aile sistemlerinde ve büyük sistemik bağlantılarda halledilmemiş ve itilmiş şeyler; kurban, suçlu veya sadece istenmeyen şahıs olarak hariçte tutulan kişiler; arkalarından yas tutulmayan, vedalaşılmayan ve saygı duyulmayan ölüler.
Ayrıca, iletişim karmaşamızın çözülmesi, düşüncelerimizin yön değiştirerek kişisel yaralarımızın ve onların neticelerinin hükümdarlıklarının iyileştirici bir şekilde sona erdirilmesi için; aileler ve sülalelerde meydana gelen olaylar ve somut kaderlerle bizi barıştıran "hatırlama" ve "kabullenme" ilave edilmiştir.
Bununla bağlantılı olarak aile diziminin basit temel sorusu, terapötik açıdan çok büyük önem taşımaktadır: "Kişi probleminin içinde, nerede olmayı seviyor?" Problemler, davranış semptomları, bazı hastalık ve suçlar, kör de olsa derin bir sevginin ifadesi olarak açığa çıkmakta ve bu sevgi dönüşerek "gören ve kabul eden" bir sevgi olmak istemektedir.
Bugünkü kültürlerin tümünde, ilişkilerin başarıya ulaşabilmesi için bazı düzenlere ihtiyaç duyulduğu, bu düzenlerin çeşitli şekillerde sevgiyle doldurulabilmesine rağmen keyfi davranışlara ve başına buyrukluğa müsaade etmediğine dair tecrübeler... Tahminen aile diziminin "kalıcı" tecrübeleri bunlar olacaktır! En azından, ilişkilerde büyüme düzenlerinin ciddiye alınması, bağımsızlık anlayışımızın ve mutluluğun basit bir şekilde elde edilebileceği inancımızın yanına, düzeltici bir tecrübe olarak yerini almıştır.
Netice itibariyle dizim yönteminin bizzat kendisi, gelecek vaat etmektedir. Her şeyden önce burada etkin hale gelen "temsil edenin algılaması" fenomeni, yani temsilcilerin kendilerine tamamen yabancı olan insanların hislerini, davranış tarzlarını ve kaderlerini şaşılacak kadar aslına uygun yansıtabilmeleri, çok farklı dizimciler tarafından gerçekleştirilen sayısız dizimler boyunca çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Bilakis, temsilcilerin "ruhun hareketleri" içinde serbestçe ve genelde konuşmadan yaptıkları hareketler vasıtasıyla "vekaleten" yapılan algılama, biz şimdiye kadar bunu açıklamakta zorlansak bile, önem kazanmaktadır. Bizi, bugüne kadar sahip olduğumuz düşünceyle, yani sadece iletişim ve interaksiyon (etkileşim) vasıtasıyla gerçekleşen bir olay olduğu anlayışıyla, karşı karşıya getirmektedir. Bilgiyi, ortak bir bilgiye ve bilgeliğe, ortak alanlar dahilinde bir katılım olarak algılamamızı önermektedir. Bert Hellinger'in, benim fikrimce "büyük" olmaya devam eden etkisine yapmış olduğumuz bu bakış, aslında onun ve birçok diğer dizimcinin çalışmalarını karakterize eden farklı yönleri resmetmekte kesinlikle yetersiz kalmaktadır. Belki de ilerde "büyük" olarak ortaya çıkacak bir şey, bugün için aile diziminin çeşitliliği içinde halen göze çarpmayan bir tohum olabilir. Bizler, dizim çalışmasının çağrıştırdıklarını ve onun içinde keşfettiğimiz ve kullandığımız fenomenlerin olası etkilerini, ancak bir dereceye kadar anlamaya başladığımızı düşünüyoruz. Dizim çalışması vasıtasıyla psikoterapinin ve yaşam yardımının gelişimi için önem kazanacak her şey, günlük yardımlarda ve ruhsal süreçlerin anlaşılmasında kendisini kanıtlamak zorundadır.
Alıntı. |