"Akıl kendi başına cenneti cehennem, cehennemi cennet yapar."
John Milton
Evinin yanındaki sahada maç yapan çocuklar işten evine dönen adamın dikkatini çeker. Maçı heyecanla izleyen bir çocuğun yanına oturur. Merakla sorar: ‘maçı kim kazanıyor?’ Çocuk gülümseyerek şu cevabı verir: ‘4-0 mağlubuz.’
Adam şaşırır. Alaycı bir tavırla: ‘Pek üzülmüşe benzemiyorsun.’ der. Çocuk adama bakar ve gayet kendinden emin şu cevabı verir:
‘Neden üzüleyim ki? Maç başlayalı daha beş dakika oldu...’
Sahip olduğumuz en büyük değerlerden biri olayları dilediğimiz şekilde algılamak ve onlara istediğimiz anlamı yükleyebilmektir. Bize düşen bu gücü doğru bir şekilde kullanmaktır. Bu da ancak olumlu düşünmeyle mümkün olabilir. Yazılan sayfalar dolusu eser, onca söz var doğru ve güzel düşünmeye dair. Ben de diyorum ki olumlu düşünmek: Kuruyan bir ağacın yerine yenisini dikebilmek, solmak üzere olan çiçeğe tatlı sözler edebilmektir.
Batan güneşin ardından yıldızları ve sahile tüm ihtişamıyla vuran yakamozu kucaklayabilmektir. ‘Keşke’leri silip lügatlerden yerine ‘Bir dahaki sefere’yi kazımaktır. Ve yazmaktır her kötülüğü kuma, her iyiliği de taşa... Acıtan yanlarına bakmadan, ellerin kanasa da; taa içe çekilen bir gül kokusu kadar hissetmek ve yaşamaktır hayatı... Gönüle bağlı bir uçurtmadır en yüksekte uçabilecek ve zirvelerde süzülebilecek. Toprakta nasırlaşmış kutlu elleri pak alınlara sürebilmektir ve günün yorgunluğunu ılık bir çayla atabilmektir her yudumda içini ısıtan... Bir tren yolculuğudur üçüncü mevkiide yapılan ve elini uzatıp kaçan dalları yakalamaya çalışılan.
En hızlı horona dimdik durabilirken Karadeniz yaylalarında, bir ağıta boyun bükmeyi bilmektir. Doğunun geçit vermeyen yamaçlarında. Takılıp düştüğün taşları alıp, yavaşça kenara koymaktır. Limandan ayrılan gemiye beyaz bir mendil sallayabilmek ve umutla bekleyebilmektir döneceği günü... Zirvesi karlarla kaplı dağları aşan yollarda yürüdüğünü hayal edebilmektir.
En şiddetli yağmurlarda bile kaldırabilmektir yüzünü gökyüzüne ve aldırmadan sırılsıklam olmalara, açıp kollarını dönebilmektir kendi etrafında... Uzun cümleler kuruyorken kısa cümlelerle yaşamayı öğrenmektir. Konan noktaların ardından kocaman harflerle yeni satırlara yelken açabilmektir.
İlk nefes alış kadar yaksa da ciğeri yeni başlangıçlar yapabilmektir. Ve cömertçe dağıtabilmek sevgiyi her canlıya, sevda tohumlarını bir bir ekebilmektir gönüllere... Vakit tamam olunca geçebilmek ay tenli dostlardan, bakıp gözlerinin içine elveda diyebilmektir. Bir dost sesidir aylardır duyulmayan ve telefonu açtığında dünyalar onun olan...
Velhasıl dostların yandığı ateşlerde yanmak, yollarına yoldaş, hallerine haldaş olabilmektir. Hasrete, ayrılığa ve ölüme gülümseyebilmektir...
Psikolojik Danışman
Yasemin Karslıoğlu