Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03-01-2011, 01:09 AM   #57 (permalink)
Işıldayan Safir
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: BEŞ SEVGİ DİLİ


Benim büroma gelmek için üç saat yolculuk yapmışlardı. Norm'un orada olmak istemediği açıktı. Jean onu terk etme tehditleriyle onu buna mecbur etmişti. (Bu yaklaşımı ben önermiyorum; fakat genellikle insanlar beni görmeye gelmeden önce önerilerimi bilmezler.) otuz beş yıllık evlilerdi ve daha önce bir danışmanın yardımına başvurmamışlardı.

Konuşmayı Jean başlattı. "Dr. Chapman, önce iki şeyi bilmenizi istiyorum. Her şeyden önce, bizim hiç para sorunumuz yok. Bir dergide, paranın evlilikte en büyük sorun olduğunu okumuştum. Bu bizim için geçerli değil. İkimiz de yıllarca çalıştık. Evin parası ödendi, arabanın parası ödendi. Hiç para sorunumuz yok. İkincisi, bizim tartışmadığımızı bilmenizi istiyorum. Arkadaşlarım sürekli olarak tartıştıklarından bahsediyorlar. Biz hiç tartışmadık. Son kez tartıştığımız zamanı hatırlayamıyorum. İkimiz de tartışmanın yararsız olduğu konusunda hemfikiriz; bu yüzden tartışmayız."

Bir danışman olarak, Jean'in yolumu açmasını takdirle karşıladım. Asıl konuya geleceğini biliyordum. Açış konuşmasını önceden düşündüğü açıktı. Sorun olmayan şeylerle zaman kaybetmeyeceğimizden emin olmak istiyordu. birlikte geçireceğimiz zamanı akıllıca kullanmak istiyordu.

Devam etti: "Sorun, kocamın beni sevdiğini hiçbir zaman hissetmeyişim. Yaşam bizim için bir rutin. Sabah kalkar ve işe gideriz. Öğleden sonra o kendi işine bakar, ben kendi işime. Genellikle akşam yemeğini birlikte yeriz ama hiç konuşmayız. Yemek yerken o televizyon seyreder. Yemekten sonra tuvalete gider, sonra da ben ona yatma vaktinin geldiğini söyleyene kadar televizyon karşısında uyur. Bu, bizim hafta içindeki beş günlük programımız. Cumartesi sabahları golf oynar, öğleden sonra bahçede çalışır. Cumartesi geceleri başka bir çiftle dışarıda yemeğe çıkarız. Onlarla konuşur, fakat eve dönmek üzere arabaya bindiğimizde sohbet biter. Eve geldiğimizde de yatana kadar televizyonun karşısında uyur. Pazar sabahı kiliseye gideriz. Her pazar sabahı mutlaka kiliseye gideriz Dr. Chapman" diye vurguladı.

"Sonra" dedi. "Arkadaşlarımızla öğlen yemeğine gideriz. Eve dönünce, bütün pazar öğleden sonra televizyon karşısında uyur. Pazar gecesi genellikle kiliseye tekrar gider, eve döner, patlamış mısır yer ve yatarız. Bu bizim haftalık programımız. Bütün yaptığımız bundan ibaret. Aynı evde yaşayan iki oda arkadaşı gibiyiz. Aramızda olup biten hiçbir şey yok. Onun beni sevdiğini hissetmiyorum. Sıcaklık yok, duygu yok. Bomboş, ölü bir evlilik sürdürüyoruz ve ben bu durumda daha fazla devam edebileceğimi sanmıyorum."

Jean ağlamaya başlamıştı. Ona bir mendil verdim ve Norm'a baktım. İlk yorumu şuydu: "Onu anlamıyorum." Kısa bir duraklamadan sonra devam etti. "Ona onu sevdiğimi göstermek için bildiğim her şeyi yaptım, özellikle bu konuda şikayet etmeye başladığı bu son iki üç yıl içerisinde. Hiçbir şey işe yaramıyor sanki. Ne yaparsam yapayım, sevildiğini hissetmediği konusunda şikayet etmeyi sürdürüyor. Başka ne yapabileceğimi bilmiyorum."

Norm'un sinirli ve kızgın olduğu anlaşılıyordu. "Jean'e duyduğun sevgiyi göstermek için ne yapıyordun?" diye sordum.

"Şey, ilk olarak" dedi. "Be eve ondan önce gelirim. Bu yüzden her gece yemeği yapmaya ben başlarım. Aslında haftanın dört gecesi o eve geldiğinde yemek neredeyse hazırdır. Diğer gece de akşam yemeğini dışarıda yeriz. Haftada üç gece yemekten sonra bulaşıkları yıkarım. Bir gece toplantım olur ama diğer üç gece yemek bitince bulaşıkları yıkarım. Sırtı rahatsız olduğu için bütün süpürme işini ben yaparım. Onun polene alerjisi olduğu için bahçede de ben çalışırım. Kurutucudan çıktıktan sonra çamaşırları katlarım."

Jean için yaptığı diğer şeyleri anlatmaya devam etti. Bitirdiği zaman, "Peki bu kadın ne iş yapıyor?" diye düşündüm. Onun payına düşen hiçbir şey yok gibiydi.

Norm devam etti: "Onu sevdiğimi göstermek için bütün bunları yapıyorum ama o orada oturmuş, size bana iki üç yıldır söylediği şeyi, yani sevildiğini hissetmediğini söylüyor. Onun için başka ne yapacağımı bilmiyorum."

Jean'e geri döndüğümde, "Dr. Chapman" dedi. "Bütün bunlar çok güzel ama ben onun kanepede oturup benimle konuşmasını istiyorum. Biz hiç konuşmuyoruz. Otuz yıl boyunca konuşmadık. O hep bulaşık yıkıyor, yer süpürüyor, çim biçiyor. Daima bir şeyler yapıyor. Benimle kanepede oturmasını, bana biraz zaman ayırmasını, bana bakmasını, bizim hakkımızda, yaşamlarımız hakkında konuşmasını istiyorum.

Jean tekrar ağlamaya başlamıştı. Onun birincil sevgi dilinin nitelikli beraberlik olduğu bence açıktı. Dikkat çekmek için ağlıyordu. ona bir nesneymiş gibi değil, bir insanmış gibi davranılmasını istiyordu. Norm'un koşuşturması onun duygusal gereksinimini karşılamıyordu. Norm'la biraz daha konuşunca, onun da sevildiğini hissetmediğini keşfettim ama bundan bahsetmiyordu. "eğer otuz beş yıllık evliysen, faturaların ödeniyorsa, tartışmıyorsan, daha başka ne bekleyebilirsin ki?" diye akıl yürütüyordu. Onun bulunduğu nokta buydu. Fakat ona "Senin için ideal bir eş nasıl olmalıdır? Eğer ideal bir eşe sahip olsaydın, o nasıl biri olurdu?" diye sorduğumda, ilk kez gözlerimin içine baktı ve "Gerçekten bilmek istiyor musunuz?" dedi.

"Evet" dedim.

Kanepeye oturdu, kollarını göğsüne kavuşturdu, yüzünde koca bir gülümseme belirdi ve "Bunu hayal ettim" dedi. "mükemmel bir eş, öğleden sonra eve gelip benim için yemek hazırlayan bir kadın olurdu. Ben bahçede çalışırdım ve o beni yemeğe çağırırdı. Akşam yemeğinden sonra bulaşıkları yıkardı. Muhtemelen ona biraz yardım ederdim, fakat sorumluluğu o alırdı. gömleğimin düğmesi koptuğunda düğmemi dikerdi."

Jean kendini daha fazla tutamadı ve kocasına dönüp "Sana inanmıyorum. Bana yemek pişirmeyi sevdiğini söylemiştin." dedi.

"Yemek pişirmeye bir itirazım yok" diye yanıtladı Norm. "Fakat bu bey bana idealimin ne olduğunu sordu."

Başka bir söze gerek kalmadan Norm'un birincil sevgi dilini de anlamıştım: Hizmet davranışları. Norm'un Jean için bunca şeyi neden yaptığını düşünüyorsunuz. Ona göre sevgiyi göstermenin yolu buydu: İnsanlar için bir şeyler yapmak. Sorun, bir şeyler yapmanın Jean'in birincil sevgi dili olmayışıydı. O Norm için bir şeyler yapıyor olsaydı, bu Norm'a çok şey ifade ederdi ama Jean için aynı şey geçerli değildi.

Norm'un zihni aydınlandığında söylediği ilk şey şuydu: "Neden kimse bunu ban otuz yıl önce söylemedi? Bu kadar işi yapacağıma her gece on beş dakika kanepede oturup onunla konuşabilirdim."

Jean'a döndü ve "Yaşamımda ilk kez 'Biz konuşmuyoruz' dediğinde ne kastettiğini anladım" dedi. "Bunu hiç anlayamıyordum. Konuştuğumuzu zannediyordum. Hep 'İyi uyudun mu?' diye soruyordum. Sen her gece kanepede on beş dakika oturmamızı, birbirimize bakmamızı ve konuşmamızı istiyorsun. Şimdi ne demek istediğini anlıyorum ve şimdi bunun senin için neden bu kadar önemli olduğunu kavrıyorum. Bu senin sevgi dilin. Bu gece başlıyoruz. Yaşamımın geri kalan kısmında, her gece sana kanepede on beş dakika ayıracağım. Buna inanabilirsin."

Jean Norm'a dönerek, "Bu çok güzel olur" dedi. "Benim için de sana yemek hazırlamanın bir sakıncası yok. Eve senden sonra geldiğim için her zamankinden geç yiyebiliriz ama yemek yapmak benim için hiç sorun değil. Düğmelerini de seve seve dikerim. Onları hiçbir zaman kopuk halde bırakmıyordun ki dikeyim. Eğer sana sevildiğini hissettirecekse, yaşamımın geri kalan kısmında bulaşıkları da yıkarım."

Jean ve Norm evlerine döndüler ve birbirlerini doğru sevgi dilleriyle sevmeye başladılar. görüşmemizin üzerinden iki ay geçmemişti ki, ikinci balayılarına çıktılar. Evliliklerinde ne kadar köklü değişimlerin olduğunu söylemek için beni Bahamalar'dan aradılar.

Sevgi, bir evlilikte yeniden doğabilir mi? Elbette! Anahtar, eşinizin birincil sevgi dilini öğrenmeniz ve onu konuşmayı seçmenizdir.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla