Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-01-2011, 04:06 PM   #58 (permalink)
Işıldayan Safir
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: BEŞ SEVGİ DİLİ



Sevimsizi Sevmek

Eylül ayında güzel bir cumartesiydi. Karım ve ben Reynolda Bahçeleri'nde, bazıları dünyanın değişik yerlerinden ithal edilmiş bitkilerin tadına vararak geziniyorduk. Bu bahçeler aslında büyük tütüncü R.J. Reynolds'ın malikanesine ait bir kısım olarak oluşturulmuştu. Buraları artık Wake Forest Üniversitesi'ne ait bir yerdir. İki hafta önce danışma seanslarına başlayan Ann'in bize yaklaştığını fark ettiğimde, gül bahçelerini henüz geçmiştik. Parke taşlarıyla döşenmiş patikaya bakıyordu. Çok derin düşünceler içinde olduğu görülüyordu. Onu selamladığımda önce ürktü, sonra bana bakıp gülümsedi. Onu Karolyn'le tanıştırdım ve biraz hoşbeş ettik. Sonra birden bana o ana kadar duyduğum en derin sorulardan birini sordu: "Dr. Chapman, nefret ettiğiniz birini sevmeniz mümkün mü?"

Bu sorunun derin bir acıdan doğduğunu ve düşünceli bir yanıtı hak ettiğini düşündüm. ertesi hafta başka bir danışma seansında onu göreceğimi biliyordum. Bu yüzden "Ann" dedim. "Bu şimdiye kadar duyduğum en düşündürücü sorulardan biri. Neden bunu gelecek hafta tartışmıyoruz?" Kabul etti. Karolyn ve ben de gezintimize devam ettik ama Ann'in sorusu bir türlü aklımdan çıkmadı. Daha sonra, eve dönerken, Karolyn ve ben bunu tartıştık. Evliliğimizin ilk zamanlarını düşündük ve nefret duygusunu sık sık yaşadığımızı anımsadık. Birbirimize söylediğimiz kınayıcı sözler acı, acının peşinden de kızgınlık uyandırıyordu. İfade edilmeyen kızgınlık nefrete dönüşür. Bizim bunu atlatmamızı sağlayan şey neydi? Bunun sevme konusundaki seçim olduğunu ikimiz de biliyorduk. Talep etme ve kınama modelini sürdürdüğümüz takdirde evliliğimizi mahvedeceğimizin farkındaydık. Neyse ki, aşağı yukarı bir yıl içinde birbirimizi kınamadan aramızdaki farkları tartışmanın, birlikteliğimizi bozmadan ortak kararlar alabilmenin, talepkar olmadan yapıcı önerilerde bulunmanın ve nihayet birbirimizin sevgi dilini konuşmanın yollarını öğrenmiştik. Tam birbirimize karşı olumsuz şeyler hissediyorduk ki, birbirimizi sevmeyi seçtik. Birbirimizin birincil sevgi dilini konuşmaya başladığımızda kızgınlık ve nefret gibi olumsuz duygular azaldı.

Fakat bizim durumumuz Ann'inkinden farklıydı. Karolyn ve ben öğrenmeye ve gelişmeye açıktık. Oysa Ann'in kocası böyle değildi. Ann önceki hafta danışma seanslarına gelmesi için kocasına yalvardığını söylemişti. Evlilik üzerine bir kitap okumasını veya bir kaset dinlemesini rica etmişti fakat kocası onun gelişme yolundaki tüm çabalarını reddetmişti. Ann'e göre kocası bu davranışıyla "Benim hiçbir sorunum yok. Sorunları olan sensin." demek istiyordu. Kendisince o haklıydı, Ann hatalıydı. Bu bu kadar basitti. Kocasına duyduğu sevgi, onun yıllar boyunca Ann'i sürekli eleştirmesi ve kınaması sonucunda ölmüştü. On yıllık evlilikten sonra duygusal enerjisi tükenmiş, özgüveni neredeyse yok olmuştu. Ann'in evliliği için umut var mıydı? Sevimsiz bir kocayı sevebilir miydi? Kocası onun sevgisine karşılık verir miydi?

Ann'in oldukça dindar bir insan olduğunu ve düzenli olarak kiliseye gittiğini biliyordum. Evliliğinin yaşması için belki de tek umudun Ann'in inancında olduğunu düşündüm. Ertesi gün, aklımda Ann olduğu halde Luke'un yazdığı Hazreti İsa'nın yaşam hikayelerini okumaya başladım. Luke'un üslubuna daima hayran olmuşumdur, çünkü o detaylara önem veren bir hekimdi ve birinci yüzyılda, Hazreti İsa'nın yaşam tarzı ve öğretilerinin düzenli bir hikayesini yazmıştı. Birçok insanın İsa'nın en büyük vaazı olarak nitelendirdiği konuşmadan, "sevginin karşılaşacağı en büyük zorluklar" olarak adlandırdığım şu sözleri okudum.

"Beni işitenlere söylüyorum: Düşmanınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size beddua edenlere siz hayırduada bulunun, size kötü davrananlar için dua edin... Başkalarına, size davranılmasını istediğiniz gibi davranın. Sadece sizi sevenleri sevmenizin ne kıymeti var? Kendilerini sevenleri günahkarlar da sever."

Bana öyle geliyordu ki, neredeyse iki bin yıl önce yazılmış bu derin sözler, Ann'in aradığı bakış açısı olabilirdi. Fakat o bunu yapabilir miydi? Bir insan bunu yapabilir miydi? Sizin düşmanınız haline gelmiş bir eşi sevmek mümkün müydü? Size beddua eden, kötü davranın ve size karşı nefret ve aşağılama sözleri sarf eden birini sevmek mümkün müydü? Eğer yapabilirse, bunun karşılığını alabilir miydi? Kocası değişip ona sevgi ve ilgi göstermeye başlayabilir miydi? İsa'nın bu çok eski vaazındaki şu söz beni çok şaşırttı: "Verin, size verilecektir. Ne kadar çok verirseniz, o kadar çoğu geri döner; çünkü kullandığınız ölçüyle ölçüleceksiniz."

Bu çok eski, sevimsiz olanı sevme prensibi Ann'inki kadar bozuk bir evlilikte işe yarayabilir miydi? Benim varsayımıma göre, Ann kocasının birincil sevgi dilini öğrenebilir ve bu dili onun sevgi ihtiyacı karşılanana kadar bir süre konuşabilirse, sonunda kocası karşılık verecek ve ona sevgi göstermeye başlayacaktı. Bunun işe yarayıp yaramayacağını çok merak ediyordum.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla