[Işıldayan Safir]

Nobel Barış Ödüllü Sir Nicolas Murray Butler der ki;

“Dünyada üç grup insan vardır:
Bir şeyi ortaya çıkaran veya yapan ve bir şeyler için savaşan seçilmiş küçük bir grup, bir şeyin yapılmasını seyreden ve sadece konuşup yerinde sayan büyükçe başka bir grup ve neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık. ”Siz bu gruplardan hangisi olmak isterdiniz?

Hayatımız önce düşüncelerimiz, sonra duygularımız, ardından da inanç ve davranışlarımızdan oluşuyor. Günde ortalama 10 olumsuz düşünce, duygu ve inanç kalıbını duyarak büyüdüğümüzü düşünürsek; 20 yaşına gelindiğinde 73000 gibi ciddi bir olumsuz kalıp koleksiyonuna sahip oluyoruz. “Yapamazsın, koşma düşersin, sen küçüksün anlamazsın, dokunma bozulur, huysuzsun, yaramazsın, ayağına terlik giy yoksa karnın ağrır, okumazsan adam olamazsın, amma sakarsın, maymun iştahlısın, şişmansın, öğrenemezsin, beceremezsin, çok gülme sonunda ağlarsın, her güzel şeyin bir sonu vardır, para mutluluk getirmez, yemek yemezsen büyüyemezsin, terli kalma üşütürsün, erkekler ağlamaz...

Peki, hem bedenimize hem de ruh sağlığımıza zarar veren bu olumsuz düşünce, duygu ve inanç kalıplarımızı değiştirmek mümkün mü?

Uzmanlar, "kimse, kendine bilerek zarar vermek istemez. İnsana rahatsızlık veren duygu ve düşüncelerin kaynağı bilinçaltındadır, yeter ki FARK EDİLSİN" görüşünü savunuyorlar. Ve “bilinçaltında kendine yer edinen sorunlar çözüldüğünde (hangi davranışın altında hangi düşünce, duygu veya inanç kalıbının yattığı bulunur ve ortadan kaldırılır) yani olumsuz kalıplar değiştirilerek zihin olumluya yeniden programlandığında kişinin farkındalığı artar ve yaşamını daha sağlıklı, huzurlu ve keyifli sürdürür” diyorlar. Doğal olarak günümüzde sorunların çözümü için de tıbba yardımcı birçok tekniği duyar, öğrenir ve uygular hale geldik.

Bunlardan bazıları, yoğun teknoloji ve bilgi bombardımanı altındaki insanın var oluşunun temel fiziksel yapısını oluşturan enerjiyi tanıma, anlama ve kullanma fırsatını sunuyor ve beden-zihin-ruh sağlığını nasıl dengede tutacağını öğretiyor.

Bir diğeri, yoğun stres ortamında çalışan günümüz insanına stres ile başa çıkabilmenin, sağlıklı iletişim kurabilmenin, çevresiyle barışık, dengeli bir yaşamı yaratabilmenin yollarını öğretiyor.

Bazı teknikler de insanın kendi hayatını ve sağlığını iyileştirebilecek güce sahip olduğunu vurgulayan kapsamlı bilgileri öğretiyor.

Tüm bu öğrenilen bilgilerin/tekniklerin kişinin kendisine dolayısıyla yaşamına kattıklarını biraz daha detaylandıralım.

- Öncelikle insanın kendisini tanımasını, kendisi olmasını ve kendi olarak kalabilmesini gerçekleştirecek desteği sağlar.
- Nasıl düşündüğünün, ne çeşit duygular ürettiğinin ve yaşamında aldığı kararların ve verdiği tepkilerin hangi alışılmış/ezberlenmiş inanç kalıplarının etkisiyle olduğunun ve iki dudağının arasından çıkan can yakıcı ya da sevgi içeren kelimelerin FARKINA VARIR... BİLİNÇLİ FARKINDALIĞINI geliştirmesine yardımcı olur.
- Olumlu ve yaratıcı düşünmeyi, olumsuz inançların, davranışların ve alışkanlıkların olumluları ile nasıl değiştireceğini öğrenir.
- Kendine olan güvenini geliştirir.
- İnsan ilişkilerinde uyumu ve güveni oluşturur.
- Hedefine odaklanabilmesini sağlar.
- Zamanı daha verimli kullanmayı öğrenir.
- Hayattan daha fazla zevk alır.
- Esnek düşünebilmeyi geliştirir.
- Kendine değer vermeyi ve kendini sevmeyi öğrenir ve tabi ki başkalarını, doğayı ve DÜNYAyı da...

Azimli, kararlı, sabırlı, cesur ve dürüst olmak da hayatta tüm yapmak istediklerimiz için bizi hedefimize ulaştırabilecek değişimin temelini oluşturur. Değişmeye başladıkça da daha bilinçli, sağlıklı, uyumlu, başarılı, farkındalık, sevgi ve huzur dolu bir yaşama adım atmış oluruz. Artık şartsız ve sınırsız akan sevgimizle, DÜNYAmızı da sarıp sarmalayarak, şifalanmasına ve üzerindeki tüm yaşamın sevgiyle, denge ve uyum içinde olmasına destek vermiş oluruz.

Her zaman SEVGİyle, DENGEde kalalım...

Yazan: Serap Toyata Büyükşalvarcı

“Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler engel olur diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş kendi kendine yürür.”

ATATÜRK