Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
KRİSTAL KÜRE ÇATLADI...
Aşağıda bazı inanılmaz başarıya ulaşmış kitaplarla ilgili gerçek "red" cevaplarını bulacaksınız.
Hayvanlar Çiftliği-George Orwell
"ABD'de hayvan hikâyeleri asla satılmaz."
Anne Frank'in Hatıra Defteri-Anne Frank
"Benim görebildiğim kadarıyla, kızda kitabı "merak" düzeyinin üzerine çıkaracak özel bir gözlem ve duygu gücü yok.
Sinekler Tanrısı-William Golding
"Kanımızca çok gelecek vadeden bir fikir ama işleyiş biçiminizde, tam da başarılı sayılmazsınız.
Lady Chatterley'in Aşığı-D.H. Lawrence
"Bu kitabı, kendi iyiliğiniz için, hiç yayınlamayın."
Hayat Şehveti-Irving Stone
"Bir ressamla ilgili, upuzun, sıkıcı bir roman."
Bazen bir karar verip eyleme geçtiğinizde, kısa dönemde işlerin sonuç vermiyor gibi görünebileceğini Honda biliyordu.
Başarıya ulaşmak için, insanın uzun dönemli odağa ihtiyacı vardır. Kişisel hayatımızda karşımıza çıkan zorlukların çoğu, örneğin sürekli olarak çok yememiz, içki içmemiz, sigara içmemiz, pes edip rüyalarımızdan vazgeçmemiz, hep kısa dönemli odaklanmaktan kaynaklanır. Başarı ve başarısızlık, bir gecelik tecrübeler değildir. İnsanları başarısızlığa sürükleyen, yol üzerinde verdikleri bir yığın küçük kararlardır. İzlememektir. Eyleme geçmemektir. Sebat etmemektir. Zihinsel ve duygusal durumumuzu yönetememektir. Bunun tersine, başarı da yine küçük kararlar vermenin sonucudur: Kendinize daha yüksek standartlar uygulama kararı, katkıda bulunma kararı, çevrenin sizi kontrol etmesine izin vermektense kendi zihninizi besleme kararı... İşte bu küçük kararlar, bizim başarı dediğimiz hayat tecrübesini yaratmaktadır. Başarıya ulaşan hiçbir kişi ya da kuruluş, bunu yakın dönem bakışıyla sağlamış değildir.
Ulusal çapta düşünürsek, şu sıra mücadele etmekte olduğumuz zorlukların çoğu, verdiğimiz kararların potansiyel sonuçlarını düşünmeyişimizden kaynaklanmış şeylerdir. Krizlerimiz, örneğin S&L skandalı, ödemeler dengesi açığı, bütçe açığı, eğitim bozulması, uyuşturucu ve alkol sorunları, hep kısa dönemli düşünmekten doğmuştur. İşte bu, Niagara Sendromu'nun en belirgin örneğidir. Kükreyen nehrin üzerinde ilerlerken, eğer dikkatiniz, ilk karşınıza çıkacak kayaya çarpmaktan kaçınmaya dönükse, uzağı göremeyeceğiniz için çavlana yuvarlanmaktan kurtulamazsınız.
Biz toplum olarak, çabucak gelecek mutluluklara öylesine odaklanıyoruz ki, bulduğumuz kısa dönem çözümleri genellikle uzun dönem sorunlarının nedeni oluyor. Çocuklarımız okulda düşünecek, ezberleyecek, öğrenecek kadar uzun süre dikkat etmekte zorluk çekiyorlar ve bunun bir nedeni de sürekli olarak çabuk zevklere yönelmemiz, bunun tiryakisi olmamızdır. Video oyunları, televizyon reklamları gibi şeyler tiryakilik yaratmaktadır. Ulus olarak, fazla kilolu çocukların oranı bizim ülkemizde en yüksektir, tarihte de bu oran hiçbir zaman bizim ülkemizdeki kadar yüksek olmamıştır. Nedeni yine hızlı çözüm peşine düşmemizdir. Sosisli sandviç ve hamburger, suda kendiliğinden eriyen muhallebi, mikrodalga fırında pişmiş kekler gibi.
İş hayatında bu tür kısa dönem bakışı çok tehlikeli olabilir. Exxon Valdez olayı, bir tek küçük kararla kaçınılabilecek bir şeydi. Exxon tankerlerine çift gövde yerleştirebilirdi. Bu pro-aktif karar, çarpışma durumunda petrolün sızıp yayılmasını önleyebilirdi. Ama petrol şirketi bunu yapmamayı seçti, uzun vadeli kâr yerine hızlı kârı seçti. Çarpışma ve sızma sonucunda Exxon, 1.1 milyar dolarlık bir tazminat ödemek zorunda kalacak, bunu sırf verdiği ekonomik zararları karşılamak için ödeyecek. Ama buna, Alaska ve çevre bölgelere verilen o kalıcı ekolojik zararlar dahil bile değil.
Kendinizi uzun vadeli sonuçlara adamaya karar vermek, kısa dönemli çözümlere heves etmemek, hayatınız boyunca alacağınız kararların en önemlilerindendir. Bunu yapmamak, yalnız büyük finansal ve toplumsal acılara yol açmakla kalmaz, bazen sonunda insana kişisel acılar da getirebilir.
Adını belki duymuş olabileceğiniz bir genç, ünlü müzisyen olma rüyasını daha fazla ertelemek istemediğine karar vererek okuldan belge almıştı. Ama rüyası o kadar da çabuk gerçekleşmedi. Yirmi iki yaşına geldiğinde, yanlış bir karar verdiğinden korkmaya başlamıştı. Belki de onun müziğini hiçbir zaman, hiç kimse sevmeyecekti. Barlarda piyano çalıyordu, cebinde meteliği yoktu. Evsiz de kaldığı için geceleri çamaşırhanelerde sabahlıyordu. Büsbütün parçalanmasını önleyen tek şey, romantik ilişkisiydi. Ama o sırada, sevgilisi de onu bırakmaya karar verdi. Kızın gidişi, onu uçuruma iten son etken oldu. Bir daha onun kadar güzel bir kadın bulamayacağına odaklandı. Bu durum ona bir tek şeyi ifade ediyordu: Hayatı artık bitmişti. İntihar etmeye karar verdi. Bereket versin bunu yapmadan önce elindeki opsiyonları yeniden bir düşündü, akıl hastanesine yatmayı seçti. Orada geçirdiği zaman içinde, esas sorunların ne olduğu konusunda bazı referanslar edindi. Sonradan sık sık, "Ahh, bir daha asla o kadar aşağıya kaymayacağım" derdi. Bugün ise, "Attığım en iyi adımlardan biriydi, çünkü ne olursa olsun, ben artık hiçbir şey için kendine acıma yolunu seçmem" diyor. "Bana olabilecek hiçbir şey, başka insanlarda gördüğüm bazı sorunların çapına ulaşamaz." Adanmışlığını diriltip uzun vadeli rüyasını yeniden kovalamaya başladı ve sonunda istediğine ulaştı. Adını mı bilmek istiyorsunuz? Billy Joel...
Milyonlarca hayranı tarafından tapılan, süper model Christie Brinkley'le evlenen bu adamın, bir zamanlar müziğinin kalitesinden kuşku duyduğuna, giden sevgilisi kadar güzel bir kız bulamayacağına kaygılandığına inanabiliyor musunuz?
Unutulmaması gereken nokta, kısa dönemde imkânsız görünen şeyin, uzun dönemde fenomen sayılacak bir başarıya ve mutluluğa dönüşebilmesidir. Billy Joel'in kendini depresyondan kurtarması, hayatımızın her ânında hepimizin kontrolünde bulunan üç karar sayesinde olmuştur: Neye odaklanmak?, olup bitenler ne kadar anlam taşıyor?, bir de bizi sınırlıyor gözüken zorluklara rağmen neler yapmak gerek? Standartlarını yükseltip onları yeni inançlarıyla desteklemiş, uygulaması gerektiğine inandığı stratejileri de uygulamıştır.
Zor zamanlarımda bana dayanma gücü veren inançlarımdan biri de şudur: "Tanrı'nın bir şeyi ertelemesi, reddetmesi demek değildir." Çoğu zaman, kısa dönemde imkânsız görünen bir şey, eğer sebat ederseniz uzun dönemde çok mümkün hale gelebiliyor. Başarıya ulaşabilmek için, kendimizi sürekli uzun döneme dönük düşünecek biçimde disipline almalıyız. Ben kendime bu gerçeği hatırlatabilmek için, hayatın parlak ve gamlı dönemlerini, bir bakıma mevsimlere benzetirim. Hiçbir mevsim sonsuza kadar sürmez, çünkü hayatın tümü bir ekim-hasat-dinlenme ve yenilenme döngüsüdür. Kış da sonsuz değildir. Bugün karşınızda zorluklar varsa bile, ilkbahar gelmeyecek sanamazsınız. Bazı kimseler için kış demek, kış uykusu demektir. Diğer bazıları için, kızağa atlayıp kaymak demektir! Mevsimin bitmesini beklemek her zaman mümkündür ama neden onu unutulmayacak bir, zaman dilimi haline getirmeyelim ki? |