Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
"Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır."
MARCUS AURELIUS
Biz bu gezegendeki canlılar arasında bu kadar zengin bir iç dünyası olan tek canlı türüyüz. Bizim için önemli olan, olaylar değildir. Kendimizi ne gözle göreceğimizi ve gelecekte nasıl davranacağımızı saptayan, bizim o olayları yorumlayış biçimimizdir. Bizi bu kadar özel kılan şeylerden biri, nesneleri ve fikirleri uyumlandırma, değiştirme, biçime sokma ve onu daha zevkli ve yararlı hale getirme konusundaki o harikulade yeteneğimizdir. Bu uyumlandırma yeteneklerimiz arasında en başta geleni de, hayatımızın ham bir tecrübesini ele alıp, onu daha başka tecrübelerle ilişkilendirerek, kaleidoskopik bir anlam haritası oluşturmamız ve bu haritanın da dünyadaki başka herkesinkinden farklı olmasıdır. Örneğin fiziksel acıların sonunda zevk getireceğine ya da bunun tersine yönelik ilintileri değiştirebilmek, ancak insanların yapabileceği bir şeydir.
Hapiste açlık grevi yapan bir insanı düşünün. Belli bir amaç uğruna, hiç yemek yemeden otuz gün sağ kalmayı başarmıştır. Bir hayli fiziksel acılar çekmektedir, ama dünyanın dikkatini kendi amacına çekebilmiş olmanın getirdiği zevk daha ağır basmaktadır. Kişisel hayatlarında, örneğin incelmek için sıkı fiziksel rejimler uygulayan insanlar da, çektikleri fiziksel zorlukları bir tür zevkle ilintilendirmeyi öğrenmişlerdir. Bu disiplin rahatsızlığını, kişisel büyüme doyumuna bağlamışlardır. Davranışları bu yüzden tutarlıdır, sonuçları da tutarlı olur! O halde biz irademizin gücüyle, aç kalmaktan gelen fiziksel acıyı, ideallerimize teslim olmanın psişik acısıyla tartıp ölçeriz. O zaman daha yüksek bir anlam yaratırız. Skinner kutusundan çıkar, kontrolü kendi elimize alırız. Ama eğer kendi asosiyasyonlarımızı acı ve zevke doğru çekemezsek, yaşamımız hayvanlardan ve makinelerden farklı değil, demektir. O zaman sürekli olarak çevreye tepki gösteriyor, bir sonra olacak olayın hayatımızdaki yönü ve kaliteyi saptamasına izin veriyoruz demektir. Yine kutuya geri dönmüş oluruz o zaman. Sanki kamuya açık bir bilgisayarmışız gibi. Çok sayıda amatörler programlarımıza serbestçe girip girip çıkabiliyorlarmış gibi!
Bizim bilinçli ve bilinçsiz davranışlarımız, pek çok kaynaktan gelen acı ve zevkin dürtülerine bağımlıdır. Çocukluk arkadaşlarımız, annemizle babamız, öğretmenlerimiz, antrenörlerimiz, sinema ve televizyon kahramanları... -bu liste böyle uzar gider- Programlamanın ve şartlandırmanın tam ne zaman yer aldığını bilir ya da bilmezsiniz. Belki biri bir şey söylemiştir. Okulda bir olay olmuştur. Spor yarışması, utanç verici bir an, karnedeki parlak notlar ya da kırık notlar. Bütün bunlar, bugünkü kişiliğinize katkıda bulunmuştur.
Acıyla zevki nelere bağladığınızın, sizin kaderinizi biçimlendiren şey olduğunu ne kadar vurgulasam azdır.
Kendi hayatınızı şöyle bir gözden geçirdiğinizde, sizde nöro-asosiyasyon yaratıp bir dizi sebebi harekete geçiren, böylelikle sizin bugün bu insan olmanıza yol açan tecrübeleri hatırlayabiliyor musunuz? Olaylara ne anlam veriyorsunuz? Bekârsanız, evliliği hayat arkadaşınızla paylaşacağınız neşeli bir tecrübe olarak mı görüyorsunuz, yoksa ondan zincire vurulmak gibi korkuyor musunuz? Bu akşam sofraya oturduğunuzda, yemeği sıradan bir şey gibi, vücudunuzu beslemek için mi yiyeceksiniz, yoksa her lokmanın zevkini çıkararak mı? |