Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21-01-2011, 05:11 PM   #38 (permalink)
Işıldayan Safir
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



O halde bir iman yaratmanın yolu nedir?

1) Önce bir temel inançla başlayın.

2) Yeni ve güçlü referanslar ekleyerek inancınızı güçlendirin.

Diyelim ki bir daha et yememeye karar verdiniz. Bu kararınızı güçlendirmek için, vejateryen hayat biçimini seçmiş kimselerle konuşun. Onların bu tür yemeyi seçmesine neler sebep olmuştur?, Bu yeme biçiminin sağlıklarına ve hayatlarının diğer alanlarına etkileri ne olmuştur? Buna ek olarak, hayvansal proteinin yarattığı psikolojik etkileri de incelemeye, öğrenmeye başlayın. Ne kadar çok referans geliştirirseniz, referanslarınız ne kadar duygu yüklü olursa, imanınız da o kadar güçlü olacaktır.

3) Bundan sonra, tetiği çekecek bir olay bulun ya da kendiniz yaratın.

Kendinizi bağlayabilmek için, "Yapmazsam bana maliyeti ne olur?" diye sorun. Sizin için duygusal yoğunluk yaratacak sorular sorun. Örneğin eğer geliştirmek istediğiniz iman, hiçbir zaman uyuşturuculara el sürmemekle ilgiliyse, uyuşturucu bağımlılığının acı sonuçlarını kendiniz için gerçek hale getirmek amacıyla filmler seyredin, daha da iyisi, uyuşturucu bağımlılarının barındığı bir yere gidip bakın. Sigarayı bırakmaya ahdetmişseniz, hastanenin yoğun bakım bölümüne gidin, oksijen çadırında yatan emfisma hastalarını görün ya da sigara içen birinin kararmış ciğerlerinin röntgenlerine bakın. Bu tür tecrübelerde, size adımı attıracak, olayı gerçek bir iman haline dönüştürecek güç vardır. İman sınıfına giren inançların bir zorluğu, çoğu zaman, başka insanların sizin inançlarınıza gösterdiği hevese dayalı durumda bulunmasıdır. Yani insanlar çoğunlukla bir şeye, başka herkes de inandığı için inanırlar. Buna psikolojide sosyal kanıt denmektedir. Ama sosyal kanıt da her zaman doğru değildir. İnsanlar ne yapacaklarından pek emin olamadıkları zaman, başkalarına bakıp rehberlik ararlar. Dr. Robert Cal Dini'nin Etki adlı kitabında, klasik bir deney anlatılmaktadır.

Birisi, "Tecavüz!" diye çığlık atarken, rol almış iki kişi bu çağrıya hiç aldırmadan oradan geçmektedir. Üzerinde deney yapılan kişi ise, esasen çağrıya cevap vermesi gerekip gerekmediğini bilememekte ama iki kişinin aldırmadan geçtiğini görünce, imdat çağrılarının önemsiz olduğunu düşünüp o da aldırmamaktadır.
Sosyal kanıt'ı kullanmak, hayatınızı büyük ölçüde sınırlayacak bir şeydir. O zaman hayatınız biraz daha "herkese ait" duruma gelir. İnsanların kullandığı en güçlü sosyal kanıtlardan biri, enformasyonu "uzmanlardan" almaktır. Ama uzmanlar her zaman haklı mıdır? Tıp alanını bir düşünün. Son zamanlara kadar doktorlar, sülüklerin tedavi edici özelliklerine kesinlikle inanırlardı! Bizim kuşağımızda bile, doktorlar hamile kadınlara sabah bulantılarını önleyecek ilaçlar verirlerdi. Sonra Bendectin adlı o ilacın doğum kusurlarına yol açabileceği saptandı. Tabii doktorların bu ilacı reçetelerine yazmaları, ilaç şirketlerinin, yani ecza uzmanlarının, onlara bunun var olan ilaçlar arasında en iyisi olduğunu söylemelerinden ötürüydü. Bundan alınacak ders nedir? Uzmanlara körü körüne güvenmek akıl kârı değildir. Benim söylediğim her şeyi de körü körüne kabullenmeyin! Siz her şeyi kendi hayatınız açısından düşünün, sizin için anlam ifade ediyor mu, ona bakın.

Bazen beş duyunuzun kanıtlarına bile güvenilemez. Copernicus'un hikâyesi bunu çok güzel ortaya koymaktadır. Bu Polonyalı gökbilimcinin yaşadığı günlerde, herkes güneşin dünya çevresinde döndüğünü bilirdi. Neden? Çünkü herkes evinden çıkıp başını gökyüzüne kaldırabilir, "Bak, güneş kıpırdadı işte" diyebilirdi. "Besbelli dünya, evrenin merkezi" diyebilirdi. Ama Copernicus 1543 tarihinde ilk doğru güneş sistemi modunu geliştirdi. Daha önceki çağların nice devi gibi, o da uzmanların dediğine meydan okuma cesaretini göstermiş, zamanla onun kuramlarının doğruluğu kabul görmüştü ama kendisi ölmeden değil.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla