Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
ASIL İSTEDİĞİNİZİ ELDE ETMENİN YOLU
"Sizi toparlayıp yükselten her duygu temizdir; yalnız bir yanınızı yakalayıp sizi çarpıtan duygu, kirlidir."
RAINER MARIA RILKE
"İLK hücumu verin bakalım!" Elvis Presley zorlu bir gösteriden sonra, uyumadan önce her gece kesinlikle böyle derdi. Heartbreak Hotel'in kralının uyuyabilmesi için, yardımcısı ilk zarfı yırtar, ona her zaman verdiğini verirdi. Gökkuşağı renklerinde barbitürat hapları: (Amytal, Carbital, Nembutal ya da Seconal), Quaaludes, Valium ve Placidyl, ardından da kürek kemiğinin hemen altından yapılan üç Demerol iğnesi. O uyumadan önce, evin mutfak kadrosu işe sıvanırdı. Zaten günde yirmi dört saat görev başındaydılar. Kral'ın uyuyana kadar ne miktarda yemek yiyebileceğini bir yarış haline getirmişlerdi. Normal olarak üç cheeseburger, altı ya da yedi muz tatlısı yer, ondan sonra gözleri kapanırdı. Yardımcıları bazen de onun boğulmasını engellemek için ellerini sokup soluk borusundan lokmalar çıkarmak zorunda kalırlardı. Ondan sonra Elvis yaklaşık dört saat boyunca hiç kıpırdamadan uyurdu. Kendine geldiğinde öyle halsiz olurdu ki, onu banyoya kadar taşımak zorunda kalırlardı. İkinci isteğini, yardımcısının gömleğini çekiştirerek belirtirdi. Hapları kendi yutamadığı için yardımcısı ağzına koyar, suyu da dikkatle boğazından aşağı boşaltırdı. (Goldman, Albert, "Down at the End of Lonely Street." Life Dergisi, Haziran, 1990.)
Elvis genellikle üçüncü hücumu isteyemezdi. Yardımcısı kendiliğinden hapları verir, onun öğleden sonraya kadar uyumasını sağlardı. O saat geldiğinde, patlayacak kadar şişmiş durumdaki kral, vücudunu harekete geçirebilmek için Dexedrine yutar, burnuna kokainde ıslatılmış pamuklar tıkar, ancak öyle sahneye çıkabilirdi. Ölümünden hemen önceki günü Elvis ilaçsız geçirmiş, tüm "hücumları" en son öldürücü doza saklamıştı. Bir dünya dolusu hayranların taptığı, görünüşte istediği her şeye sahip biri, neden vücudunu böylesine sömürüyor, hayatına böyle korkunç biçimde kastediyordu? Ana bir kardeşi David Stanley'e göre, uyuşmuş durumda olmayı, kendini uyanık ve sefil hissetmeye tercih ettiği için. Sanat ya da iş dünyasının en üst düzeylerine yükselmiş kimseler arasında, doğrudan ya da dolaylı olarak kendi hayatına kıyan başları da ne yazık ki akla gelebilmektedir. Ernest Lemingway ve Sylvia Plath gibi yazarları, William Holden ve Preddie Prinze gibi aktörleri, MAMA Cass Elliot ve Janis Joplin gibi şarkıcıları düşünün. Bu insanların ortak yönü nedir? Birisi, hiçbiri artık aramızda değildir ve yokluklarını hepimiz hissetmekteyiz. İkincisi, hepsinin sözünün ana çekirdeği, "Bir gün, birisi, her nasılsa, herhangi bir şey beni mutlu edecek" biçimindedir. Ama başarıya ulaştıklarında rahata erip Amerikan Rüyası'na şöyle bir baktıklarında, hâlâ mutlu olamadıklarını görmüşlerdir. Böyle olunca, mutluluk peşinde koşmayı sürdürmüş hâlâ var olan acıyı içkiyle, sigarayla, fazla yemeyle uzağa itmeye çalışmış, sonunda da o kadar özledikleri bilinçsizlik dünyasına kavuşmuşlardır. Mutluluğun gerçek kaynağını hiçbir zaman keşfedememişlerdir. Bu kişilerin ortaya koyduğu, pek çok insana tanıdık gelir:
1) Hayatta aslında ne istediklerini bilmiyorlardı, bu nedenle kendilerini türlü sahte alternatiflerle oyalıyorlardı.
2) Yalnız acıya giden nörolojik yollar geliştirmekle kalmayıp, otoyollar geliştirmişlerdi. Alışkanlıkları onları sürekli olarak o otoyolda götürüyordu. Bir zamanlar ancak rüyalarında görebildikleri başarı düzeylerine ulaşmış oldukları halde, milyonlarca insanın sevgi ve hayranlığının odağı haline gelmiş oldukları halde, acıyla ilgili referansları daha çoktu. Acıyı çok kolay ve çok çabuk yaratabiliyorlardı, çünkü oraya varan çok geniş caddeler açmış durumdaydılar.
3) Kendilerini iyi hissetmeyi nasıl sağlayacaklarını bilmiyorlardı. "Şimdiki zaman'la başa çıkabilmek için bir dış gücün yardımına ihtiyaç duyuyorlardı.
4) Zihinlerini bilinçli olarak yönlendirmekte kullanabilecekleri cıvata ve somunları hiç öğrenmemişlerdi. Çevreden gelen acıyla zevkin kendilerini kontrol etmesine izin veriyor, kontrolü kendi ellerine almıyorlardı. |