Sevgililer Günü
Şubat Ayı deyince iki şey geliyor aklıma, biri cüceliği diğeri de sevgililer günü. Neden cüce bir ay seçilmiş acaba bu anlamlı günü kucaklaması için? Ve neden sadece tek bir gün? Ve neden sevgili tek kişi? Ve neden sadece bizden biri?
Sevgili bizim sevdiğimiz mi, bizi seven mi? Gördüğümüzde kalbimiz çarpan, elini tuttuğumuzda dünya duran hani. Dünya durur ama biz düşmeyiz de, zirvesine çıkarız ya. Sonra o kişi arkasını dönüp de giderse ki gider genellikle, düşeriz hani mabat üstüne; canımız fena yanar; ağlarız. Geri gelsin diye kafa yorarız. Sevdiğimiz sevgili midir yoksa bizde yarattığı o coşkun duygu mu, hiç düşünmeden birini özler, arar dururuz işte.
Sevgi duygumuzu yansıtabilen, kendi duygumuzun yüceliğini bize gösterebilmek için aynalık eden kişiyi önemser, baş tacı ederken, bu duyguyu üretebilen yüce gönlümüzü paspas ederiz onun ayakları altında. Sonra da ona kızarız, bizi eziyor, yok sayıyor, görmezden geliyor diye. Biz bizi görüyor muyuz ki? Biz bizi seviyor muyuz ki? Biz kendimizin farkında mıyız ki, o olsun?
Gelin bu cüce ayda, gönlümüzü devleştirelim. Gözümüzün gördüğü, elimizin tuttuğu, kulağımızın işittiği her şey bir ayna olsun, evrenin tüm eylem ve boylamlarında sevdalı yüreğimiz boy göstersin. Bakın o zaman, aşkın coşkun duygusu nasıl kabaracak damarlarınızda; nasıl bir çekim alanı oluşturacaksınız evrende ve nasıl çiçek açacak ektiğiniz tüm sevgi tohumları yolunuzda.
Evrenin hâkimi insan olma cüceliğini bıraktığımızda, taşı-toprağı, kuşu-böceği, kurdu-kuzusu, çiçeği-ağacı ile tüm evreni sevgi bağı ile kucakladığımızda, birliğin yüce enerjisi akar damarlarınızdan ve o özel birini, sevgiliyi aramayı bırakırsınız artık. Her şey sevgilidir, birdir, bütündedir, bir günde değil, evrenin ömründedir…
Aslında yazacaklarım bunlar değildi ama aktılar işte öylesine. Biri var ya her şeyin üstünde ve ötesinde, beni çok seven ve kucaklayan her yeni doğan anımda, o mu tuttu kalemi nedir. Ama cüce beynimden geçenleri de demem gerek, söz verdim bahçemde bitmiş cici-bici otuna. Kapıma durup, dile geldi dün gece düşümde.
‘Ben’ dedi,
‘Seni çok seviyorum. Bahçende basit bir ot olabilirim belki. Adım gül değil. Goncalarım yok kokusu ortalığı saran. Sabahtan akşama çalışıyorum, topraktan aldıklarımı, bahçeye zorla gelen güneşin enerjisi ile karıp, antioksidanlar üretiyorum senin için. Kafanı bile çevirip bakmıyorsun oysa bana. Senin için derlediklerimi kapına seriyorum, üstüme basıp geçiyorsun. Canım yanıyor. Olsun ben gene de ertesi sabah gün ışıdığında, senin için açıyorum gözeneklerimi. Sen beni sevmesen de ben seni seviyorum ve belki bir gün eğilir de bakarsın bana, toplarsın yapraklarımı ve yersin de bir olurum senin bedeninle. Kim bilir belki de gözün olurum bu sevdayı tanıyacak. Seviyorum işte seni, sen beni ot gibi görsen de!’
Bu gün yolunuza çıkan bir otun gözüyle görün kendinizi… Gülümseyin ve sevgiyi hissedin en derinde. Cüceliğiniz ve yüceliğiniz için şükredin sonra. Sizi seviyorum.
Şifa ola!
Yazar: Ayla Seyhun