tolgaasya Nickli Üyeden Alıntı
Tolga ÇELEBİ Hiç dündünüz mü? Kendiniz hakkın ne düşünüyorsunuz? Sizi ne korkutuyor? Ne sınırlıyor? Kendinizi hangi konularda ürkek hissediyorsunuz? Hangi konularda bir kaplana dönüşüyorsunuz? Bu soruların cevaplarını dürüstçe bir kağıda yazın. Böylece gerçekle yüzleşeceksiniz.Kaç yaşında olduğunuzun bir önemi yok.Bu çalışmayı her zaman yapabilirsiniz. Çünkü yaşlanan bedendir, akıl ve ruh yaşlanmaz. Para kötü müdür? Ya da çok kazanan insanlar bu kazancı yanlış yollardan mı elde etmiştir? Tabiki hayır. Çok kazanan herkesi karalamak yanlış olur. Zengin olmak ya da çok çalışmak şansa bağlı bir şey değil. Bu evrende hiçbir şey şansa bağlı değil. Çünkü tesadüf diye bir şey yok... Örneğin genç bir adama bir milyon dolar miras kalır. Ama bu adam tüm parayı tüketir ve alkolik olup köprü altında yaşamaya başlar. Demek ki kazanmak ya da kaybetmenin şansla bir ilişkisi yok. Eğer iyi bir imalatçıysanız, müşteri şehrin öbür ucundaysanız bile sizi bulur. Eğer iyi bir tesisatçıysanız, insanlar sizi dostlarına tavsiye eder. İyi ve güvenilir bir satıcıysanız, insanlar bir çok dükkanın önünden geçip sizin dükkanınıza girer. Beceriksizler, kaliteli iş çıkartmayanlar ya da dürüst olmayan satıcılar, neden para kazanamıyorum diye şaşırmamalı. Zenginliğin şansla bir ilgisi yok. Yaptığınız işin kalitesi ile ve güvenilirliğinizle ilişkisi var ! Hiç şüphesiz rızkı Allah verir. Ama kulların bu rızkı kazanması içinde çalışması gereklidir. Çünkü yaşadığımız evrende her olay bir sebebe bağlanmıştır. Rızkı kazanmaya sebep olan şeyde çalışmaktır. Kötü olan para değildir. Kötü olan şey, parayı kazanmak için kural tanımamaktır. Kötü olan para değildir. Kötü olan şey, insanları dolandırmak ve haksız kazanmaktır. Size ilginç bir şey anlatmak istiyorum. Biliyorsunuz 2001 yılında ülkemizde meydana gelen ekonomik krizde; ülkemizdeki yirmi banka battı. Bu bankaların bir kısmı hortumlandığı için battı, yani içleri boşaltıldı. Şimdi bir düşünün; banka sahibi, holding sahibi ve çok zengin bir patron var. Ama bu patron daha çok para kazanmak istiyor ve binlerce müşterinin parasını kendi şirketlerine kredi olarak dağıtıp üstüne yatıyor. Sonra geri dönmeyen bu krediler yüzünden banka batıyor. Devlet ise batan bankada parası olan vatandaşlarını mağdur etmemek için mevduatları garanti altına alarak kendisi ödüyor. Yani batan banklardaki paralar IMF’den aldığımız yüksek faizli borçlarla vatandaşa ödeniyor. Banka patronu ise pişkin pişkin bu ülkede yaşamaya devam ediyor. Diğer taraftan asgari ücretle çalışan bir işçi hem ev kirası ödüyor, hem aile geçindiriyor hem çocuk okutuyor. Tüm bunarlı çalmadan çırpmadan dürüstçe yapmaya çalışıyor. Bir düşünün zengin bir patron, daha çok para için bir bankanın içini boşaltırken, diğer taraftan asgari ücret alan bir insan, zar zor geçinmeye çalışıyor ve çalmaya yeltenmiyor. Bu çelişkinin sebebi ne? Paranın kötü olması mı? Tabiki hayır. Para kötü değil, ona olan hırsımız kötü.... Tutumlu olmak bir erdemdir, cömert olmak da bir erdemdir. Tutumlu olmayı cimrilikle, cömert olmayı da israfla karıştırmamalıyız. Bir insan, elindekini kaybetmemek için cimrilik yapıyorsa, eninde sonunda bu korkusu yüzleşir. Yani sahip olduklarını kaybeder. Çünkü zihnini bir defa kaybetmeye odaklamıştır. Diğer taraftan, cömert olan insanlar, israfa kaçmadığı sürece herkes tarafından sevilir. İki arkadaşınız olduğun düşünün. Biri cimri, elini cebine atmaz, çok sıkı. Diğer ise cömert, paylaşmaktan ve hayır yapmaktan zevk alır. Hangisi size daha sevimli ve daha yakın geliyor. Cimrilik insanı zenginleştirmez, aksine dostlarını kaybettirir. Tutumlu olmak ise geleceği garanti altına almaktır. Eskiler 3 kazanırken ikisini harca biri sana kalsın derlerdi. Doğru, çünkü ülkemiz çok ağır sınavlar atlattı. Bir düşünsenize, ülkede toplu iğne bile üretilmiyor. Ne yağ var, ne de şeker!!! Çok şükür bu gün her yerde her aradığımızı bulabiliyoruz. Zengin olan insan çok kazanan değil, çok sevilen insandır. Gözlerini kapatıp düşünün, siz öldüğünüzde cenazenize kaç kişi gelecek? Kimler gelecek? Kimlerle ne paylaştıysanız, karşılığını cenazenizde göreceksiniz. Kendimizi neye bağlarsak ve ne olduğumuzu düşünürsek; tam anlamıyla “o kişi” oluruz. Değersiz olduğumuzu düşünürsek, insanlar bize değer vermez. Eğer bilincinize varlıklı olmayı yerleştirirseniz, bir şekilde varlıklı olmanın yolunu bulursunuz. Eğer iflas etmeyi, kaybetmeyi zihninize yerleştirirsiniz, bilinçaltınız bu düşüncenizi gerek kılmak için tüm gücünü kullanacaktır. Önce cimrilik yapmaya başlarsınız, sonra para kaybetmemek için, sosyal hayatınızdan vazgeçersiniz, sonra bir bakarsınız dostunuz kalmamış. En büyük fakirlik, dostsuz kalmaktır. Her gün ‘işler kötü gidiyor’ diye homurdanırsanız, gelen müşteride sizin yaydığınız bu negatif enerjiden kaçıp, işyerinizi terk edecektir. Sonra kehanetiniz kendini gerçekleştirir ve kaybedersiniz... Hem dostlarınız, hem sağlığınızı, hem paranızı kaybedersiniz. Çünkü kaybetmeyi zihninize siz soktunuz, ve bilinçaltınızı kaybetmeye programladınız.... Kendinizi değersiz olarak görüyorsanız, hemen bu düşünceden vazgeçin. Kaybetmeyi değil, kazanmayı düşünün. Siz bu evrendeki en değerli canlısınız. Çünkü evren bizim için yaratıldı. Evrende almak için vermek, vermek için sevmek gereklidir. |