Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19-04-2011, 11:37 PM   #114 (permalink)
Işıldayan Safir
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



"Alman halkı savaşçı bîr halk değildir. Asker bir halktır. Bunun da anlamı, savaşı istemiyor, ama ondan korkmuyor demektir. Barışı sever, ama onuruna ve özgürlüğüne de büyük önem verir."
ADOLF HITLER

Çağlar boyunca kelimeler, demagoglar tarafından nice cinayetler, nice despotluklar için araç olarak kullanılmıştır. Hitler'in ulusça hissedilen çaresizlik duygularını, küçük bir grup insana yönelik düşmanlık haline çevirmek için kullandığı araç da buydu, toprak açlığı yüzünden Alman halkını savaşın ku-

Gerçeklik Köprüsü, bizim şirketimiz olan Robbins Başarı Sistemleri'nin şirket eğitim programlarında kullandığı iletişim stratejilerinden biridir; yönetimle elemanlar arasındaki ilişkileri zenginleştirdiği gibi, yönetim ekibi üyelerinin kendi aralarındaki iletişime de kalite kazandırır.

Yakın tarihimizde, belli bir tecrübeyi yeniden tanımlarken kullanılan kelimelerin ne kadar dikkatle seçilebildiğine ilişkin pek çok örnek görebilmekteyiz. Körfez savaşı sırasında kullanılan askeri jargon, inanılmaz derecede karmaşık bir dildi. Ama yer almakta olan yıkımın etkisini yumuşatmayı da başarmıştı. Reagan döneminde MX roketine "Barış Roketi" (Peacemaker) diye isim takılmıştı. Eisenhovver yönetimi de Kore Savaşından hep "polis harekâtı" diye söz ederdi.

Kelimelerimizi doğru seçmek zorundayız, çünkü yalnız bizim gözümüzde ve kendi tecrübelerimizle ilgili olarak değil, başkaları için de anlam taşımaktadırlar. İnsanlarla iletişiminizde aldığınız sonuçlardan pek hoşlanmıyorsanız, seçip kullandığınız kelimelere bir dikkat edin ve daha seçici olun. İşi gereğinden fazla abartıp da, tek kelime söyleyemeyecek hale gelin demiyorum. Ama sizi güçlendiren kelimeleri seçmeniz son derece önemlidir.

Aynı şekilde, olumsuz duygularımızın yoğunluğunu azaltmak da bizim yararımıza mı olur? Bunun cevabı, HAYIR! Bazen bir değişiklik yaratabilecek güçte kaldıraç bulabilmek için kendimizi kızgın duruma getirmemiz gerekir. İnsanî duyguların hepsinin bir yeri vardır. Bundan Bölüm 11'de söz edeceğiz. Ama işin en başında en olumsuz ve yoğun durumlara girmekle başlamak doğru değildir. Beni lütfen yanlış anlamayın. Size hiç olumsuz duygu içermeyen bir hayat yaşayın demiyorum. Bu tür duyguların da çok önem kazandığı zamanlar olur. Onları bir sonraki bölümde zaten ele alacağız. Unutmayın ki bizim amacımız, hayatımızda hep daha az acı hissetmek, daha çok zevk hissetmektir. Değişim Sözlükçesi'ni iyi bilmek, o amaca doğru giden en basit ve güçlü adımlardan yalnızca biridir.

Tecrübenizi sınırlayacak etiketlerden uzak durun. İlk bölümde dediğim gibi, bir zamanlar "öğrenme özürlü" diye yaftalanmış bir çocukla çalışmıştım, şimdi o çocuk dahî sayılıyor. Bu bir tek kelimedeki değişikliğin onun kendine bakışını nasıl etkilediğini, içindeki kaynaklardan şimdi ne kadarını kullanmaya başladığını artık siz tahmin edin. Ya siz hangi kelimelerle tanınmak istersiniz? Başkaları sizi anlatırken hangi kelime ya da cümleleri kullansın sizce?

Başkalarının taktığı etiketleri kabullenirken de dikkatli olmalıyız, çünkü bir şeye bir etiket takıldı mı, ona uygun bir duygu yaratırız. Bu en çok da hastalıklarda böyledir. Psiko nöro-immünoloji alanında incelediğim her şey, kullandığımız kelimelerin güçlü biyokimyasal etkiler yarattığını gösteriyor.

Norman Cousins'la yaptığım bir görüşmede, kendisi bana son 12 yıl içinde 2000 hasta üzerinde yaptığı bir çalışmayı anlatmıştı. Defalarca dikkat etmiş bir hastaya bir teşhis konduğu anda, yani semptomlarına bir etiket takıldığı anda, hastanın durumu kötüye gidiyormuş. Kanser gibi, multiple skleroz gibi, kalp gibi etiketler hastalarda panik yaratıyor, bir çaresizlik ve depresyon doğuruyor, vücudun bağışıklık sistemini büsbütün çökertiyormuş.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla