Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar BLOKLARI KIRIN, DUVARI YIKIN, İPİ BIRAKIN VE DANS EDEREK BAŞARIYA YÖNELİN: HAYAT METAFORLARININ GÜCÜ
"Metafor belki de insanoğlunun en verimli potansiyellerinden bindir. Etkinliği sihir gücüne yakındır ve sanki Tann'nın yaratıklardan birinin içinde unuttuğu yaratma gücüne benzemektedir."
JOSE ORTEGA GASSET
"İpimin ucuna vardım."
"Duvarı aşamıyorum."
"Kafam çatlamak üzere."
"Kavşak noktasındayım."
"Sipsivri ortadayım."
"Havalarda uçuyorum."
"Boğuluyorum."
"Kuşlar kadar mutluyum."
"Çıkmaz yolun sonuna vardım."
"Dünyayı omuzlarımda taşıyorum."
"Hayat bir çanak dolusu kiraz."
"Hayat çukurlarla, kuyularla dolu."
Bir önceki bölümde, kelimelerin gücünün hayatımızı nasıl biçimlendirdiğini, kaderimizi nasıl yönlendirdiğini konuştuk. Şimdi de, daha bile büyük güç taşıyan, daha yoğun duygularla yüklü olan kelimelere bakalım: metaforlar. Metafor lan anlayabilmek için önce sembolleri anlamamız gerekmektedir.
Hangisi daha anî bir etki yaratır: "Hıristiyan" sözü mü, yoksa haç işareti mi? Eğer siz de diğer insanların çoğu gibiyseniz, haç işaretindeki olumlu duyguların daha çok olduğunu söyleyeceksiniz. O işaret aslında birbirini dik kesen iki çizgiden başka bir şey değildir ama milyonlarca insana bir standardı, bir hayat biçimini ifade eder. Şimdi o haçı alın, uçlarını büküp gamalı haç yapın, onu da "Nazi" kelimesiyle karşılaştırın.
Hangisi daha yoğun olumsuz duygular veriyor? Eğer insanların çoğu gibiyseniz, gamalı haç, olumsuz duyguları kelimeden daha çabuk getirecektir. İnsanlık tarihi boyunca semboller her zaman duygusal bir tepki yaratmak, insanoğlunun davranışını etkilemek için kullanılmıştır. Sembol olarak pek çok şey kullanılmıştır: imajlar, sesler, nesneler, eylemler ve tabii kelimeler. Eğer kelimeler sembolikse, o zaman metaforlar da yükseltilmiş sembollerdir diyebiliriz.
Nedir metafor? Bir kavramı ne zaman başka bir şeye benzeterek anlatmaya kalkarsak, metafor kullanıyoruz demektir (yani teşbih, hattâ daha doğrusu istiare). Aslında o iki şeyin birbirine benzerliği pek az olabilir, ama birini çok iyi tanıyor olmak bize ikincisini daha iyi anlama olanağını getirir. Metaforlar semboldür ve sembol oldukları için duygusal yoğunluğu normal kelimelerden daha hızlı ve daha tamam biçimde yaratabilirler. Metaforlar bizi bir anda değiştirebilmektedir.
Biz insanlar sürekli olarak metaforlarla düşünür, metaforlarla konuşuruz. İnsanların sık sık, "Kayayla duvarın arasına sıkışmış" durumda olduklarından söz ettiklerini duyarsınız. Ya da "karanlıktayız" derler, "kafamı suyun üstünde tutma mücadelesi veriyorum," derler. Acaba mücadelenizi, "kafayı su üstünde tutmak" biçiminde ifade ettiğinizde, "başarı merdivenine tırmanmak" dediğiniz zamankine göre biraz daha mı stresli olursunuz? Bir sınava girişinizi anlatırken, "yelkeni açıp cevapları işaretledim" demekle, "iğneyle kuyu kazdım" demek arasında bir duygu farkı var mıdır? Zamanın geçişini anlatırken, "Zaman emekliyor" ile "Zaman uçuyor" demek arasında algıladığınız tecrübe değişik olur mu? Hem de nasıl!
Öğrenmenin en başta gelen yollarından biri, metaforlarla öğrenmektir. Öğrenme dediğimiz süreç, zihnimizde yeni bağlantılar, asosiyasyonlar kurmak, yeni anlamlar yaratmaktır, metaforlar da bu işe son derece uygundur. Bir şeyi iyi anlayamadığımız zaman, bir metafor kullanmak bize, anlamadığımız şeyin, anladığımız bir başka şeye ne kadar çok benzediğini gösterir. Metafor bize, ilişkiyi bağlama konusunda yardımcı olur. Eğer X, Y gibiyse ve biz de X'i anlıyorsak, bir anda Y'yi de anlarız. Örneğin biri size elektriği anlatırken "ohm", "amper", "vat" "rezistans" gibi kelimeler kullanıyorsa, büyük olasılıkla kafanızı karıştıracaktır, çünkü siz herhalde bu kelimelerden bir şey anlamıyorsunuzdur, onlara ait referanslara sahip değilsinizdir, bu nedenle aralarındaki ilişkileri de anlayamazsınız.
Ama ben size elektriği anlatırken, onu zaten bildiğiniz, tanıdığınız bir şeye benzeterek anlatırsam ne olur? Örneğin size bir boru resmi çizsem, "Hiç borunun içinden akan su gördün mü?" desem, hemen evet dersiniz. O zaman ben, "Ya bu borudan geçen suyu yavaşlatabilen bir kapakçık olsaydı? İşte o kapakçığa rezistans denir" desem, o zaman rezistansın ne işe yaradığını daha iyi anlar mıydınız? Tabii anlardınız. Bir anda bilirdiniz. Neden? Çünkü ben size o yeni kavramın, bildiğiniz bir şeye benzerliğini göstermiş olurdum.
Buda, Hazreti Muhammed, Konfüçyüs, Lao-Tzu gibi bütün büyük öğretmenler, sıradan insana dediklerinin anlamını anlatabilmek için metaforlar kullanmışlardır. Dinsel inançları bir kenara bırakırsak, İsa peygamberin olağanüstü bir öğretmen olduğunu, sevgiyle ilgili mesajlarının bugüne kadar ulaşmasının yalnız ne dediğine değil, onu deyiş biçimine dayandığını çoğunuz kabul edersiniz. İsa balıkçılara gidip de onlara yani Hıristiyanlara "toplamalarını" söylememiştir, çünkü onlar bu "toplama" sözünden bir şey anlamayacaklardır. Onlara, "insanların balıkçısı olmanızı istiyorum" demiştir.
O metaforu kullandığı anda, balıkçılar ne yapmaları gerektiğini hemen anlamışlardır. Metafor onlara, yeni kişileri inancın çevresine toplamak için neler yapmaları gerektiğini adım adım göstermeye yetmiştir. İsa karmaşık fikir ve kavramları basit imajlar halinde aktarmanın, insanların o mesajı yüreklerinde hissetmesini sağlamanın ustasıydı. Hattâ kendi hayatını bile bir metafor olarak kullanmış, Tanrı'nın sevgisini ve ruhun kurtulması vaadini bu yolla ifade etmişti.
Metaforlar, hayat tecrübemizi genişletip zenginleştirerek bizi güçlendirebilir. Ama ne yazık ki, eğer dikkat etmezsek, bir metaforu kabul ettiğimiz anda birçok sınırlayıcı inancı da onunla birlikte kabul etmiş oluruz. Fizikçiler uzun yıllar boyunca, atom çekirdeğinde elektronların proton ve nötronla olan ilişkisini tarif edebilmek için güneş sistemi metaforunu kullanmışlardır. Nesi harikadır bu metaforun? Öğrenciler bunu duydukları anda, atomun zaten bildikleri, anladıkları bir şeyle ilişkisini de anlayabilmektedirler. Atomu bir anda güneş gibi, elektronları da gezegenler gibi candırabilmektedirler. Ama bu metaforun yarattığı zorluk da, fizikçilerin bunu kabul etmekle, farkında olmadan, bir inancı da birlikte kabul etmeleri, elektronların çekirdeğe uzaklığının, gezegenlerin güneşe uzaklığı gibi sabit kaldığına inanmaya başlamalarıdır. Bu yanlış ve sınırlayıcı bir inanç olmuştur. Hattâ sırf bu yüzden, atomla ilgili bir yığın sorular yıllarca çözülememiştir. Bugün artık elektronların yörüngesinin çekirdeğe uzaklığının sabit olmadığını biliyoruz. Bunların yörüngelerinin çekirdeğe uzaklığı değişkendir. İşte bu yeni anlayış, o güneş sistemi metaforu terk edilinceye kadar yerleşememiştir. Yerleşince de sonucu, atom enerjisini anlama konusunda büyük bir sıçrayış getirmiştir. |