Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar AMAÇLARA ULAŞMANIN ANAHTARI
Bunun anlamı nedir? Yani eğer amaçlarınıza doğru giderken başlangıçta başarısızlığa uğrayınca, yol değiştirip başka bir şey yapmanız mı gerekmektedir? Elbette ki hayır. Hiç kimse amacına yalnızca ilgi duyarak ulaşmış değildir. Tam anlamıyla kendini adamak gerekir. Hattâ ben insanların başarı kaynaklarını araştırırken, sebatın yeteneği bile gölgede bıraktığını, hayat kalitesi yaratmakta bir numaralı kaynak durumuna geldiğini sık sık görmüşümdür. Çoğu insanlar amaçlarına beş adım kala pes edip vazgeçerler!
Bence hayat sürekli olarak bizim sebat düzeyimizi sınavdan geçiriyor. Hayatın en büyük ödülleri, başarıya ulaşıncaya kadar sonu gelmez bir adanmışlık gösterenlere ayrılıyor. Bu düzeydeki bir kararlılık dağları bile devirebilir ama bir şartla sürekli ve tutarlı olması gerekir! Bu söz kulağa ne kadar basit gelirse gelsin, yine de rüyalarına ulaşanlarla pişmanlık içinde yaşayanlar arasındaki farkın ruhunu oluşturmaktadır.
Ben görünmezi alıp görünür hale getirenleri inceleyen bir insanım. Şairlere, yazarlara, aktörlere ve girişimcilere saygı duyuşum bu yüzdendir. Bunlar bir fikri alıp hayata getiren insanlardır. Yaratıcılığın, sonu gelmez kişisel büyümenin ve başarının örneği olarak tanıdığım kişilerden biri de Sony Pictures Entertainment Inc. şirketinin (daha önceki adı, Columbia Pictures) yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü Peter Guber'dir. 48 yaşındayken sinema sanayiinin en güçlü ve en saygın kişilerinden biri durumuna gelen Peter, ortağı Jön Peters'la birlikte toplam 52 kere Oscar adayı olarak gösterilmiştir. Çalışmaları arasında Geceyansı Ekspresi'nden Kaybolana, Yağmur Adam'a, Batman'a kadar pek çok eser sayılabilir.
1989'da, Guber-Peters Entertainment Company adındaki şirketleri, 200 milyon dolara Sony firması tarafından satın alınmış, böylelikle iki ortağın Columbia Pictures imparatorluğunu yönetmesi sağlanmıştır. Bu kadar genç bir insan, böylesine rekabetçi bir alanda nasıl olmuş da böyle bir etkinlik ve ağırlık kazanmıştır? Cevap elbette ki vizyonda ve sonu gelmez, sarsılmaz sebatta yatmaktadır.
Bana günlerden bir gün Peter Guber'dan bir telefon geldi, Kişisel Güç adlı ses kaseti programımı çok beğendiğini böylece öğrenmiş oldum. Sabahları cimnastik yaparken benim kasetlerimi dinler, vücudunu forma sokarken zihnini de forma sokmaya çalışırmış! Aramasının nedeni bana teşekkür etmekmiş, çünkü daha önce hiç televizyon reklamından sipariş vererek bir şey satın almamış, ayrıca da ömründe bu tür kasetlerle karşılaşmamış. Bu görüşmemizin sonucu olarak Peter'la karşılaşma ve onunla dost olma olanağı buldum. Öğrendiğime göre o inanılmaz başarısının sırrı, bir kere benimsediği amaca kene gibi sarılması, hiç vazgeçmemesiydi.
Daha 1979 yılında, Guber'le Jön Peters Batman'm haklarını satın almış, ama yapıma ancak 1988'de başlayabilmişlerdi. Bu arada hemen hemen herkes filmi öldürmeye çalışmıştı. Stüdyo yönetmenleri, böyle bir filme pazar olmadığını söylemiş, onu ancak çocukların ve çizgi roman hastalarının seyredeceğine işaret etmişlerdi (çizgi roman hastaları da, Batman rolüne Michael Keaton'ın seçildiğini öğrendikleri anda alevlenivermişlerdi). Sürekli hayal kırıklıkları, başarısızlıklar ve hayli büyük risklere rağmen, Guber ve Peters ekibi yine de Batman'i gelmiş geçmiş en başarılı filmlerden biri halinde ortaya koydular ve ilk hafta gişe girdilerinde yeni bir rekor kırdılar. Filmin ve yan ürünlerinin gelirinin bir milyar doları aştığı tahmin edilmektedir.
Guber'in sebatının bir başka örneği de Yağmur Adam filmini çevirirken ortaya çıkmıştır. Aslında bu filmin hiç sağ kalamaması gerekirdi. Üzerinde çalıştıkları süre içinde beş senaryo yazarıyla üç yönetmen işi terkedip gitmişti. Bunların arasında Steven Spielberg de vardı. Bazıları Peter Guber'in senaryoyu değiştirip biraz eylem katmasını, cinayetlere, en azından biraz sekse yer vermesini istiyorlardı. İki kişiyi arabada ülkeyi dolaşırken gösteren bir filmi hiç kimsenin seyretmeyeceğini, hele içlerinden biri "geri zekâlı" olunca, hiç seyirci bulunamayacağını söylemekteydiler.
Ama Peter, duygunun gücünü anlayan bir insandır, sürekli olarak insan ruhunu harekete geçiren, dokunaklı filmler yapmaktadır. İnsanların ruhuna ulaşabilecek şeyin ne olduğunu bildiği için de, hiç ödün vermemiş, herkese bu filmin ilişkiler hakkında olduğunu, iki kardeşin birbirini tanımasıyla ilgili olduğunu, daha başka bir eyleme gerek olmadığını, hatta Yağmur Adam'ın Oscar kazanacağını söyleyip durmuştur. En büyük ustalar onu caydırmaya çalışmış, ama kendisi Spielberg'e bile karşı koymuştur. Tabii 1988 yılında film Oscar'a dört yönden aday gösterilmiştir. En İyi Film, En İyi Aktör, En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo. Azmin elinden bir şey kurtulmaz. Guber her yeni filmiyle yeni bir başlangıç yaptığına inanmakta, insanın Hollywood'da ancak en son filmi kadar iyi sayılabileceğini söylemektedir. Sizce bu, büyük korkular yaratabilecek bir inanç mı? Hem de nasıl! Ama Guber, korkuyu ve çevreden gelen stresi kullanabildiğini, bunlar karşısında felç olmayıp, tersine bunların kendisini ileri fırlatmasını sağladığını söylemektedir.
İnsanlar bazen, başarısızlığa uğrama korkusu yüzünden, belli bir amacı izlemeye hiç başlamazlar bile. Hattâ daha da beteri, bir amacı izlemeye başlar, sonra çabucak vazgeçerler. Belki o amaca ulaşmanın doğru yolunu seçmişlerdir, ama sabır ve sebat gösterememişlerdir. Çabucak feedback alamayınca, gereğinden erken pes etmişlerdir. Şampiyonlarda, en yüksek dileklerine ulaşanlarda hep gördüğüm bir belirgin nitelik varsa, o da o inanılmaz sebatlarıdır. Gerektiğinde yaklaşımlarını değiştirirler, ama nihaî amacı asla gözden kaçırmazlar. |