Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
1) Tüm değerlendirmelerinizi etkileyen birinci unsur o değerlendirmeyi yaparken içinde bulunduğunuz zihinsel ve duygusal durum'dur. Hayatınızda bazen öyle zamanlar olur ki, birisi bir söz söylemeyegörsün, hemen ağlamaya başlarsınız. Oysa o kişi aynı sözü başka bir zamanda söylese, gülersiniz. Nedir bunun farkı? Yalnızca sizin içinde bulunduğunuz durumdur. Korku dolu, duyarlı bir durumdaysanız, gece pencerenizin dışından gelen ayak sesleri açılan bir kapının gıcırtısı bambaşka duygular verir, neşeli ve heyecanlı, olumlu beklentiler içindeyseniz, daha başka duygular verir. Yorganın altına büzülüp titreyecek inisiniz, yoksa fırladığınız gibi iki kolunuzu açıp kapıya mı koşacaksınız, bunu saptayan, sizin o seslere verdiğiniz anlamdır. O halde demek ki üstün değerlendirmeler yapmanın başlıca anahtarlarından biri, olayların ne anlama geldiği ve bizim ne yapacağımız konusundaki kararları verirken kendimizi çok akıllı ve verimli bir zihin ve duygu durumunda bulundurmak, ölüm kalım eşiğinde gibi hissetmemektir.
2) Master Sistem'in ikinci yapı taşı da sorduğumuz sorular'dır. Sorular, değerlendirmemizin ilk biçimini yaratır.
Unutmayın, hayatınızda olan her şeye cevap olarak beyniniz değerlendirmeyi bir soru sorarak yapar: "Ne oluyor? Bu olan ne anlama geliyor? Acı mı demek, zevk mi demek?" Birisine birlikte gezmeye çıkmayı teklif etmenize yol açan nedir? Değerlendirmeleriniz, bu insana yaklaşırken sorduğunuz sorulardan çok etkilenir. Eğer kendinize, "Bu kişiyi tanımak ne hoş olur, değil mi?" diye sorarsanız, o kişiye yaklaşmaya motive olursunuz. Ama eğer siz kendinize, "Ya beni reddederse? Ya yaklaştığım için gücenirse? Ya ben incinirsem?" gibi sorular sormayı alışkanlık edinmişseniz, o zaman tabii ki bu soruların sizi yönelteceği değerlendirmelerin sonucunda, gerçekten ilgi duyduğunuz biriyle bağ kurma fırsatını tepeceksiniz demektir.
Sofrada tabağınıza hangi yemeği alacağınızı saptayan şey de yine kendinize sorduğunuz sorulardır. Yemeğe baktığınızda sürekli olarak kendinize, "Çarçabuk yiyip hemen hemen doyabileceğim ne var?" diye soruyorsanız, seçeceğiniz yemek, ağır işlemden geçmiş rahat yemekler, yani sözün kısası, junk food diye bilinen fasafiso yiyecekler olacaktır. Yok eğer kendinize, "Şimdi beni besleyecek ne yiyebilirim?" diye sorarsanız, herhalde meyvelerden, meyve sularından, sebzelerden ve salatalardan bir seçme yaparsınız. İkide bir çikolata atıştırmakla taze sıkılmış portakal suyu içmek arasındaki fark, fiziksel vücudunuzun kalitesini saptayacaktır ve aslında yaptığınız değerlendirmenin sonucudur. Sormayı alışkanlık edindiğiniz sorular bu süreçte çok büyük rol oynar.
3) Değerlendirmelerinizi etkileyen üçüncü unsur da değerlerinizin hiyerarşisidir. Hepimiz ömrümüz boyunca, bazı duygulara diğerlerinden daha çok değer vermeyi öğrenmişizdir. Hepimiz kendimizi iyi hissetmek isteriz, yani zevk duygusu isteriz, kötü duygulardan, acılardan kaçmak isteriz. Ama hayat tecrübemiz her birimize benzeri olmayan bir kutlama sistemi öğretmiştir, neyin acı, neyin zevk olduğunu ona göre ayırırız. İşte bu, değerlerimizin rehber sisteminde bulunur. Örneğin bir insan zevki, kendini güvende hissetmeye bağlarken, bir başkası acıyı aynı şeye bağlar, çünkü ailesinin güvence tutkusu ona hiç özgürlük hakkı tanımamış olabilir.
Bazı insanlar bir yandan başarıya ulaşmaya çalışırken, bir yandan da ne pahasına olursa olsun reddedilmekten kaçınmaya çalışırlar. Bu iki değerin birbiriyle nasıl çatıştığını, insanı nasıl hırslanmaya ve hareketsizliğe iteceğini görebiliyor musunuz?
Seçtiğiniz değerler, hayatınızda vereceğiniz her kararı biçimlendirecektir. Bir sonraki bölümde öğreneceğiniz iki tip değer vardır. Biri zevk duygusu durumlarıdır, ki hep onlara doğru hareket etmek isteriz. Bunlar sevgi, neşe, merhamet ve heyecan gibi duygulardır. Bir de, acı duygusu durumları vardır, hep bunlardan uzağa doğru hareket etmek isteriz. Bunlar da küçük düşme, hırslanma, depresyon ve öfkedir. Bu iki hedefin yarattığı dinamik, hayatınızın yönünü saptayacaktır.
4) Master Sistem'inizi oluşturan dördüncü unsur da inançlar'dır. Küresel inançlarımız bize nasıl hissedeceğimiz ve kendimizden, hayatımızdan, insanlardan neler bekleyeceğimiz konusunda bir emin olma duygusu verir. Kurallarımız, değerlerimizin yerine geldiğini hissetmemiz için neler olması gerektiği konusundaki inançlarımızdır. Örneğin bazı insanlar, "Eğer beni seviyorsan hiç bana bağırmazsın" diye bir inanca sahip olabilirler. Böyle bir kuralı olan insan, karşısındakinin sesini yükselttiğini duyduğu anda, bu ilişkide sevgi olmadığına inanacaktır. Bu belki doğru olmayabilir ama o kural o kişinin yaptığı değerlendirmeyi yönlendirecek, dolayısıyla kişinin, neyin doğru olduğu konusundaki algılarını biçimlendirecektir. Buna benzer daha başka sınırlayıcı kurallar da şunlar olabilir: "Eğer başarıhysan, demek milyonlarca dolar kazanıyorsun." Ya da, "İyi bir anne ya da babaysan, çocuklarınla asla anlaşmazlığa düşmezsin."
Küresel inançlarımız hem beklentilerimizi saptar, hem de ilk başta neyi değerlendirmeye istekli olduğumuzu kontrol eder. Bvı inançların gücü bir araya gelince, kendimize ne zaman bir zevk tecrübesi, ne zaman bir acı tecrübesi tanıyacağımızı saptar, ayrıca yaptığımız her değerlendirmenin çekirdek unsuru haline gelir.
5) Master Sistem'inizin beşinci unsuru da, beyninizdeki o koskocaman dosya dolabında bulacağınız referans tecrübeleri dediğimiz çorbadır. Bunun içine, hayatınızda karşılaştığınız her şeyi atmışsınızdır. Hattâ hayalinizde canlandırdığınız her şeyi de atmışsınızdır. Bu referanslar, kararlarımızı yönlendiren inançları inşa etmekte kullandığımız ham maddelerdir. Bir şeyin bizim açımızdan ne anlama geldiğine karar vermek için, onu bir başka şeyle kıyaslamak, karşılaştırmak zorundayız. Örneğin, acaba bu durum iyi mi, yoksa kötü mü?
Bu bölümün başında anlattığım tenis karşılaşmasını düşünün. İyi mi kötü mü, ama neye göre? Arkadaşlarınızın yaptıklarına ya da sahip olduklarına göre mi iyi? Duymuş olduğunuz en kötü duruma göre mi kötü? Her kararı verirken kullanabileceğiniz sınırsız sayıda referansınız vardır. Hangi referansları seçtiğiniz, bir tecrübenin sizin için ne anlam ifade edeceğini, o konuda kendinizi nasıl hissedeceğinizi ve bir dereceye kadar da ne yapacağınızı saptayacaktır.
İnanç ve değerlerimizi referansların biçimlendirdiği, su götürmez bir gerçektir. Örneğin çocukluğunuzda hep sömürüldüğünüz duygusu hissetmiş olmakla, kayıtsız şartsız seviliyor olduğunuzu hissetmiş olmak arasındaki farkı görebiliyor musunuz? Bu sizin inanç ve değerlerinizi nasıl etkiler, hayata, insanlara, fırsatlara bakışınızı nasıl etkiler?
Diyelim ki on altı yaşındayken gök dalışları yapmayı öğrenmişsiniz. O zaman belki de, yeni bir beceriye, kavrama, fikre her yönelişlerinde reddedilen bir insana göre, sizin serüven anlayışınız bambaşka olur. Usta dediğimiz insanlar genellikle herhangi bir durumda neyin başarıya, neyin hırslanmaya yol açacağı konusunda sizden daha çok sayıda referanslara sahip olan insanlardır. Herhalde John Templeton'ın kırk yıllık yatırım hayatının sonunda, neyin iyi yatırım olduğu konusunda sahip olduğu referanslar, ömründe ilk defa yatırım yapan birinin sahip olduklarından çok daha fazladır.
Ek referanslar bize ustalık potansiyeli kazandırır. Ama ne kadar tecrübeli ya da tecrübesiz olursak olalım, referanslarımızı düzenleyip inanç ya da kural haline getirmenin sınırsız yolları vardır, bunlardan güçlendirici ya da güçsüzleştirici inanç ve kurallar oluşturmak mümkündür. Her gün sizin de benim de birkaç yeni referans daha edinme fırsatımız olur. Bunlar inançlarımızı daha güçlendirir, değerlerimizi rafine eder, ortaya yeni sorular getirir, bizi gitmek istediğimiz yöne doğru harekete geçebileceğimiz durumlara sokar ve kaderimizi gerçek anlamda daha iyiye doğru biçimlendirir. |