Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
"Karakterinize şöhretinizden daha çok önem verin. Çünkü karakteriniz, aslında neyseniz odur. Oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur."
JOHN WOODEN
Şimdi bu sıralamadan ne öğrendiniz? Eğer ben sizin yanı başınızda oturuyor olsaydım, herhalde size birtakım kaliteli feedback'ler verebilirdim. Örneğin, 1 numarayı özgürlüğe, 2'yi ihtirasa verir, ardından da serüvenle gücü sıralarsanız, sizi daha iyi tanımış olurdum. Baş değerleri güvence, rahatlık, yakınlık ve sağlığa veren birinden farklı kararlar vereceğinizi bilirdim. Bir numaraya serüveni koyan insan, güvenceyi koyanla aynı kararları mı verir sizce? Bu iki insan aynı tip araba mı satın alır? Aynı tür tatillere mi gider? Aynı mesleği mi seçer? Asla.
Unutmayın, değerleriniz ne olursa olsun, hayatınızın yolunu etkiler. Bazı duyguların bize diğer duygulardan daha fazla zevk verdiğini hepimiz hayatımız boyunca öğrenmişizdir. Örneğin bazı insanlar en büyük zevki almak için, olayların kendi kontrollerinde olmasını, şevkle ve enerjiyle ileri atılmayı isterler. Tüm eylemlerinin en baş odağı bu olur. Kimlerle ilişki kuracaklarını, bu ilişkileri ne yapacaklarını, nasıl yaşayacaklarını hep bu odak saptar. Aynı zamanda da, tahmin edebileceğiniz gibi, kontrolün kendi ellerinde olmadığı ortamlarda onlara büyük rahatsızlık duyguları verir.
Bunun tersine, bazı kimseler de acıyı, kontrolü elinde tutma fikrine bağlarlar. Dünyada her şeyden çok istedikleri, bir özgürlük duygusu ve serüvendir. Bu yüzden, kararları çok farklı olur. Yine bazıları, daha farklı bir duygudan, katkıda bulunmaktan, en büyük zevki alırlar. Bu değer onların sürekli olarak, "Neyi verebilirim? Nasıl bir fark yaratabilirim?" diye sormalarına yol açar. Bu da kuşkusuz onları, kontrolü başa alanlardan çok farklı yönlere götürür.
Değerlerinizin ne olduğunu bir kere bilince, neden sürekli olarak şimdi gittiğiniz yönlere yöneldiğinizi de anlamış olursunuz. Ayrıca, değer hiyerarşinize bakarak, neden bazen karar vermekte zorlandığınızı ya da neden hayatınızda bu kadar çok çelişki olduğunu anlayabilirsiniz. Örneğin bir insanın bir numara verdiği duygu özgürlükse, iki numara da yakınlıksa, bu bağdaşmaz değerlerin birbirine bu kadar yakın,olması o kişiye sürekli zorluk çıkaracaktır.
Bir keresinde danışmanlık yaptığım bir adamın sürekli olarak bu itme-çekme duygusunu yaşadığını hatırlıyorum. Sürekli olarak özerklik arar ama onu elde edince de yakınlık özlemi çekerdi. Yakınlığa yöneldiğinde, bu sefer özgürlüğünü kaybedeceğinden korkar, ilişkiyi sabote ederdi. Kendisi iki değer arasında gidip gelirken, ilişkilerinden biri de bir kopup bir geri dönerek varlığını sürdürüyordu. Ben ona değer hiyerarşisinde basit bir değişim yaptırttığımda, ilişkisi de hayatı da bir anda değişti. Önceliklerin yerini değiştirmek, güçlülük yaratır.
Kendi değerlerinizin ne oduğunu bilmek, neyi neden yaptığınıza bir açıklık getirir, daha tutarlı yaşarsınız. Ama başkalarının değerlerini bilmek de aynı derecede önemlidir. İlişkiniz olan ya da birlikte iş yaptığınız birinin değerlerini bilmek, yararlı olur mu sizce? O kişinin değerlerini bilmek, elinde pusulayı bilmeniz demektir. Nasıl karar verdiklerini de anlarsınız.
Kızım Jolie inanılmayacak kadar zengin bir hayat yaşar, en yüksek değerleri her zaman yerine gelir. Aynı zamanda kendisi harika bir aktrist, dansçı ve şarkıcıdır. On altı yaşına geldiğinde, Disneyland'de gösterilere çıkmak için yarışmalara girdi (kabul edilirse, başarıya verdiği değerlerin yerine geleceğini biliyordu). 700 yarışmacıyı geçerek parkın ünlü Electric Light Parade'inde rol kazandı.
Başlangıçta Jolie sevinçten kendinden geçti. Biz de arkadaşları da, hem sevindik, hem de onunla gurur duyduk. Hafta sonlarında sık sık gidip onu seyrediyorduk. Ama Jolie'nin programı çok yorucuydu. Hafta içi de hafta sonu da her akşam gösteriye çıkıyordu. Okul da henüz yaz tatiline girmemişti. Bu nedenle her akşam, trafiğin en sıkışık olduğu saatte, San Diego'dan Orange County'ye kadar araba sürmek, prova yapmak, saatler boyunca gösteriye çıkmak, ardından da gece yarısından sonra arabayla eve dönmek, yatıp sabaha okul için erken kalkmak zorundaydı. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu günlük gidiş gelişler, bu uzun çalışma süreleri sonunda bir ıstıraba dönüştü... Bu arada, giymek zorunda kaldığı o ağır kostümün sırtına acı verdiğini hiç saymıyorum bile.
Ama Jolie'nin açısından daha da beter olan şey, bu programın özel hayatını etkilemesi, ailemizle ve arkadaşlarıyla geçirecek vakit bırakmamasıydı. Bir yığın verimsiz duygu durumları arasında gidip geldiğini görmeye başlamıştım. Yere şapka düşse çığlık atıyor, her şeyden sürekli olarak yakınıyordu. Jolie'ye uymuyordu bunlar. Bardağı taşıran damla, üç haftalık sertifika programı için Havvaii'ye gitmek üzere bütün aile toparlanmaya başladığı zaman geldi. Tabii Jolie bizimle gelemiyordu. Evde kalıp Disneyland'deki işini sürdürmek zorundaydı.
Bir sabah olanlar oldu, gözyaşları içinde bana geldi. Kararsızdı, kafası karmakarışıktı. Öyle hırslanmış, öyle mutsuz, öyle doyumsuzdu ki! Oysa daha altı ay önce imkânsız görünen bir amacına ulaşmıştı. Şimdi ise, Disneyland ona acı veriyordu. Neden? Çünkü en çok sevdikleriyle vakit geçirmesini engellemekteydi. Ayrıca Jolie her zaman, sertifika programlarına katılmanın ona çok büyük bir büyüme getirdiğine inanırdı. Hayatındaki her şeyden çok. Arkadaşlarının pek çoğu bu programa her yıl katılırlardı. Disneyland artık can sıkıyordu, çünkü kendini orada pek büyüyemiyor gibi hissetmekteydi. Bizimle sertifika programına gelme fikri de acı veriyordu ona. Sebatsız biri olmak istemiyordu. Ama Disneyland'deki işini sürdürürse, kendisi için en önemli saydığı şeyleri kaçıracaktı.
Birlikte oturduk, hayatının en yüksek değerlerinin neler olduğuna bir göz atmasına yardım ettim. Sıralama şöyle oldu:
1) sevgi,
2) sağlık ve canlılık,
3) büyüme,
4) başarı.
O değerlere baktığımda, doğru kararı vermesine yardımcı olabileceğimi hemen anladım. "Disneyland'deki işin sana ne veriyor?" diye sordum. "Nesi önemli orada çalışmanın?" Başlangıçta buna heyecanlandığını, çünkü bunu yeni arkadaşlar edinme, çalışmasından ötürü saygınlık kazanma, eğlenme, tecrübe biriktirme ve başarı duygusu tadma olarak gördüğünü söyledi. Ama şimdi, başarı duygusunu pek tadamadığını, çünkü artık kendini büyüyormuş gibi göremediğini anlattı. Daha hızlı büyümek için yapabileceği başka şeyler de bulunduğu kanısındaydı. "Kendimi yakıp kül ediyorum" dedi. "Sağlıklı değilim. Ailemle olmayı da çok özlüyorum."
Ona sordum. "Hayatının bu alanında bir değişiklik yapmak ne anlama gelir? Disneyland'den çıkıp vaktini evde geçirsen, bizimle Havvaii'ye gelsen, bu sana ne verir?" Yüzü hemen parladı. Gülümseyerek, "Eh sizinle birlikte olurum" dedi. "Erkek arkadaşımla geçirecek biraz zamanım olur. Yeniden özgür olurum. Biraz dinlenirim, jimnastiklerimi yapıp yeniden forma girerim. Okuldaki 4.0'lık ortalamamı düşürmeyebilirim. Büyümenin ve başarı kazanmanın başka yollarını bulurum. Mutlu olurum!"
Ne yapması gerektiği açık seçik önüne serilmişti. Mutsuzluğunun kaynağı belli olmuştu. Disneyland'de çalışmaya başlamadan önce en üst değerlerinin hepsini tutturuyordu. Sevildiğini hissediyordu, sağlıklıydı, büyümekte olduğunu da hissediyordu. Böyle olunca, listede bir sonra gelen değerin peşine düşmüş, başarıyı kovalamıştı. Ama bunu yaparken yarattığı ortamda, en üst üç değerini yitirmişti.
Bu çok sık yaşanan bir tecrübedir. Önce en baştaki değerlerimizi tutturmamız gerektiğini hepimiz anlamak zorundayız. Onlar bizim en büyük önceliklerimizdir. Ve unutmayın, tüm değerlerimize aynı anda ulaşmanın bir yolu da her zaman vardır. Bundan azına razı olmadığımızdan emin olmalıyız.
Jolie'nin kararında son bir engel daha vardı. Disneyland'den ayrılmaya hâlâ acıyı bağlamış durumdaydı. Hayatta en sevmediği şey maymun iştahlılıktı. Bu görüşüne ben de katkıda bulunmuştum, çünkü işler zorlaşınca pes eden insanların hiçbir şey başaramayacağı kanısındayımdır. Kızım Disneyland'den çıkmayı, pes etmek olarak görüyordu. İnsanın hayatını kendi değerleriyle tutarlı biçimde yaşamak için vereceği bir kararın, pes etmek sayılmayacağını söyledim ona. Eğer iş zor diye çıkıyor olsa, ona devam etmesini ilk söyleyen ben olurdum. Ama durum öyle değildi. Ben de ona, bu fırsatı bir başkasına bir armağan haline çevirmesi için olanak tanıdım.
"Jolie" dedim, "İlk yedek olsan, sonra asıl seçilen vazgeçse, senin gösteriye katılma şansın doğsa, neler hissederdin? Bu armağanı bir başkasına versene!" Jolie'nin sevgi tanımı kısmen katkıda bulunmak olduğu için, bu sözüm hemen en yüksek değerine bağlandı. İşten çıkmayı acıya bağlamaktan vazgeçti, kararına zevki bağlayıverdi.
Değerlerle ilgili bu dersi hiçbir zaman unutmadı. İsin ilginç yanı, tüm yüksek değerlerine cevap veren bir başka fırsat da buldu. Hem kendini daha mutlu hissedip daha çok eğlendi, hem de kısa bir süre sonra San Diego Starlight Tiyatrosu'nda oynanan bir oyunda işe girdi. |