Arzu Çağlan'ın Radyo Günlüğü Kuantum Yaşam Koçu Ülker Uzun' un bir röportajı
16 Ağustos 2009 10:00. Yazar:
arzu
Bizi diğer canlılardan ayıran en büyük güç 'nefes'... Nefesin her şeyi yeniden şekillendirilebilecek bir gücü var. Bizler ve hayatlarımız da buna dahil. Tabi bu gücü kullabildiğiniz sürece şanslısınız.... Kuantum düşünce tekniği ile hakkınız olan mutluluğu elde etmek, sahip olmak istediğiniz her şeyi kazanmak ve tüm bunları kalıcı kılmak sizin elinizde.
Mimoza Yaşam Merkezi'nden
Ülker Uzun Polat'ın konuğu olduk. Polat, hem bize nefes tekniğini öğretti hem de Kuantum Düşünce hakkında bilgiler verdi.
-Kuantum teorisi nedir?
Kuantum, gözle görülmeyen elle tutulmayan her şey gibi anlam veremediğim soyut bir kavram olarak girdi hayatıma. Öncelikle üniversitede en nefret ettiğim dersti diyebilirim... (Çünkü Anlamıyordum!) Yıllar sonra, herkese kuantum teorisini anlatacağımı bilmiyordum tabii o zamanlar. Klasik Fizikle Kuantum Fiziği arasındaki temel ayrılığı açıklamak gerekirse, Klasik Fizik evrenden madde ve enerji var derken; Kuantum fiziği evrende her şey sadece ve sadece enerjiden oluşmaktadır diyor ve enerji madde halindeki sıkıştırılmış enerjinin formunu değiştirebilir. Evrendeki en büyük enerji de düşünce enerjisidir; kısacası, bizler düşüncelerimizle hayatımızı değiştirip yeniden yapılandırabiliriz! Hedeflerimize varmak için önce gerçekçi hedefler belirleyip; bu yolda doğru eylemlere geçmek için de bizdeki en güçlü enerjiyi yani düşünce gücümüzü kullanabileceğimizi söylersem, konuyu iki cümlede özetlemiş olurum herhalde.
-Kuantum düşünce tekniğini nasıl öğrenebiliriz?
Kişi kendi arzuladığı yaşam yerine başkaları tarafından önceden tasarlanmış bir hayat sürüyorsa; belirlenmiş hedefleri yoksa veya yaşamına hedef koymak istiyorsa ancak bunu nasıl yapacağını bilemiyorsa; hedefleri var ancak hedeflerine nasıl gideceğini bilemiyorsa Kuantum koçluğu almaya ihtiyaç duyar. "Kuantum Yaşam Koçluğu” çalışması günümüzde yaşam koşturması içerisinde kendi hayatlarına yön vermek, hedefleri doğrultusunda ilerlemek isteyen bireyleri, sınavlara hazırlanan öğrencileri, kariyer basamaklarında yükselmek isteyen kişileri nasıl hedeflerine taşıyabileceklerini gösteren özel yöntemlerden oluşmakta. Herkes kendisi ve sevdikleri için en iyiyi isterken nasıl oluyor da bizler bunca olumsuz deneyimi hayatıma çekiyoruz? Yaşamımız içerisinde ister sağlık ister iş başarısı, ister aşk, ister sağlık olsun hedeflerimize ulaşabilmemiz için ilk yapmamız gereken önce onları belirlemek yani istemek ve hemen ardından da bunu detaylandırmak. İstek ne kadar genelse o kadar ulaşılamazdır; ayaklarının yere basması gerekiyor çünkü. İkinci yapmamız gereken ise bu konuda kararlı olmak. Olacağına inanmak... Bunun için ise, konuyla ilgili olumsuz inançların silinip, yerine olumlu düşüncelerin yerleştirilmesi gerekmekte... Burada EFT (Duygusal Özgürleşme Tekniği), NLP (Beyin Dili Programlaması), imgeleme ve bilinçaltı programlama vb. gerekli tekniklerden yararlanıyoruz...Tabii ardından eyleme geçip, motivasyonunuzu belli bir seviyede tutmanız gerekir.. Bunu sağlamak için ise, sanki olmuş gibi davranmak, konuşmak, bu konuyla ilgili planlar yapıp, işe yaramayanları değiştirmek; sürekli hedefe yönelik bir enerji oluşmasını sağlamanın ardından sıçrama gerçekleşiyor!
Kuantum Yaşam Koçluğu size bu desteği veren sistemlerin tamamıdır. Yaşamınızla ilgili belkide sizin görmekte zorlandığınız durum ve olayları yüzeye çıkarıp objektif bir bakış açısından bakabilmenizi ve daha sağlıklı kararlar alabilmenizi sağlıyor...
-Bu tekniğin pratik olarak hayatımızda sağladığı yararlar nedir?
İyi bir evlilik, güzel bir ilişki, iyi koşullarda bir iş vs. yaratabiliriz ve bu durum ve koşulları gerçekleştireceğimiz kişileri/ olayları hayatımıza çekebiliriz. Ancak aynı başarıyı hayatımızın sağlık, arkadaşlık, sosyallik, aile vb. tüm diğer alanlarında da yakalamayabiliyoruz. Eğer hayatımızın her alanında aynı derecede başarı yüzdesine sahip değilsek, bu sefer de ‘yaşam tekerleğimiz’ takur tukur dönmeye başlıyor; öyle ki çıkardığı seslerden bizler bile ürkebiliyoruz. Bu durum aklıma 100 Koyun hikayesini getiriyor: Farz edin ki yüz tane koyununuz var ve bu koyunlardan bir tanesini kaybettiniz. Doksan dokuz koyununuzu öylece bırakıp kayıp koyunu bulana kadar onun peşine düşersiniz.
Bütünlüğünü kaybetmek öyle tehlikelidir ki 99 koyunu tehlikeli bir alanda bırakmayı göze alabiliyoruz! Tam olma arzusu böyle bir şey işte. Bir tarafımız eksikse, sürekli onu düşünüyor ve diğer şeylerdeki başarılarımızdan tatmin olamaz oluyoruz.. Herhangi bir konuda başarı yakalayabildiyseniz, diğer konularda neden yapamayalım ki? Yada bu dünya üzerinde herhangi biri başarmışsa biz neden yapamayalım ki? Nedeni çok basit: Aynı derecede istek, kararlılık ve arzuda olmanıza rağmen, başarısızlık duyduğunuz konuyla ilgili derinlerde güvensizlik ve korkularımız olduğu için... İşin kötüsü bizler bunun farkında bile değiliz.. Hepimizin korkuları var evet; ama önemli olan korkularımız bizi hareket etmekten alı koyuyor mu? Hedeflerimizin önüne aşılmaz duvarlar gibi set mi çekiyor yoksa hafiften kamçı görevi görüp bizleri gideceğimiz yolda şevklendiriyor ve heyecanlanmamızı mı sağlıyor? Korkularımız eğer yaşam standartlarımızı etkileyecek şekilde bizi normal hayatımızdan günlük işlerimizden alıkoymaya gidecek kadar engellemeye başladıysa; artık korku olmaktan çıkıp; fobiye dönmüş demektir. Hata yapmak hepimizin korkusu örneğin. Bu bizi çoğu zaman duygularımızı, düşüncelerimizi kısacası kendimizi cesurca ifade etmekten, yeniyi kabul etmekten, yaratıcılıktan alıkoyuyor.
İstiyoruz, istiyoruz olmuyor neden olmuyor neden olmuyor diye kendimizi paralıyoruz.. Örneğin bir yandan deliler gibi zengin olmak, çok para kazanmak istiyoruz ve bunun için deliler gibi de çalıştığımızı, çaba sarf ettiğimizi düşünüyoruz ama diğer yandan bilinçaltımızda çok paranın insanlara mutsuzluk getireceğine dair inançlarımız var. Ben oturup benimkileri yazdım. Siz de sorun bakalım kendi kendinize ‘Neden benim1 milyon dolarım yok?’ diye... Benim yanıtlarım burada:
Para gökten yağmaz. (Bu dünya üzerinde parasının toplam miktarını bilmeyen bir azınlık mevcut!)
Hiçbir şey yapmadan para kazanılmaz. (O zaman hiç bir iş yapmadıkları halde, miras/piyango vs. gibi yollardan para sahib olanlara ne diyeceğiz?)
Para harcamak içindir.
Para araçtır, amaç değildir.
Risk almadan yüksek miktarlarda para kazanamazsın.
Her şey para değildir. (Aslında ne kadar kabul etmek istemesek de; para her şeydir; çünkü düşünürseniz ister yaptığımız, kendi ürettiğimiz olsun; ister aldığımız olsun, her şeyin değerini o belirler. Para, bir malın, ürünün, hizmetin ya da çalışmanın karşılığında çağlar boyunca takas edilen şey paradır. Para bulunmadan önce de mallara karşılık mallarla takas yapılıyordu ve para sadece takası kolaylaştırmak için icat edildi)
Piyango bana çıkmaz! İstersem, inanırsam ve takip edersem belki? (bu kadar koşulla zaten bu hiç olmaz!)
Çok yüksek miktarda büyük paralar, emekle, alın teriyle kazanılmaz! Büyük paralar mutlaka dolambaçlı yollardan kazanılmıştır. (Hiç hakkıyla zengin olan yok mu acaba?)
Para parayı çeker. (olmayınca neyi nasıl çekeceksin değil mi ama?)
Para pistir. (Git ellerini yıka, para elledin derler mesela)
Aileden gelen maddi destek ve mal mülk olmayınca pek nadir olarak çok zengin olunur. (Peki yapan nasıl yapıyor?)
En kötüsü de bu: Çok parayla ne yapılacağını ve nasıl işleteceğimi bilmiyorum! (Hayatımı gerçekten de allak bullak edebilir mi diye endişelenmiyor değilim hani… Belki mütevazi bir yaşam sürmek mümkün olmayacak? Çok para beraberinde hazır olmadığım başka şeyleri de getirecek ki; işte asıl onlar beni düşündürüyor.. Etrafımız hazır olmadan gelen şan, şöhret ve ünden muzdarip insan örnekleriyle dolu!)
Bu konuda en az 10 kez farklı zaman ve ortamlarda farklı kişilerden duymuş olduğumuz ve tekrar yoluyla beynimize kıtlık bilincini işleyen çok anlamlı!
Atasözlerimizden de bahsetmeden geçemeyeceğim doğrusu:
Paranın gözü kör olsun!
Para elinin kiridir. (Böyle bir şey var mıydı, yoksa ben mi uydurdum, o baksa bir sey için mi kullanılıyordu?)
Ayağını yorganına göre uzat (son derece limitleyici ve sınırlarını aşmamanı yoksa haddini bilmediğin için başına bir sürü kötü şey gelebileceğini söyleyen bir tehdit! Abanın altından değil düpedüz yorganın altından sopayı gösteriyor!)
Damlaya, damlaya göl olur. (İlle damlayarak mı göl olur? Akarak olamaz mı acaba?)
Aslına bakarsanız, çocuklar, nitelik olarak paranın üzerindeki değeri algılamalarının olanaksız olduğu okul öncesi dönemlerinde, kendilerince nicelik olarak parayı algılamaya çalışırlar. Beş tane bir lira verip, karşılığında bir tane beş lira vermeye çalışın kabul etmezler. Ya da tam tersini yaparsanız, çok mutlu olup, koşarak oradan uzaklaşırlar! Paranın büyüklerin dünyasındaki önemini kavram olarak az çok hissederler ve o küçücük kafalarında onunla yapacaklarıyla ilgili planları projeleri mutlaka vardır. Aslına bakarsanız, parayla ilgili herhangi olumsuz bir duygu beslemedikleri gibi onu severler de... Sonradan olur ne olursa... Bana olanları yukarda sıraladım. Sizin de bu uzayıp giden listeye ekleyecekleriniz mutlaka vardır. Sağdan solda, aileden çevreden kitaptan oradan buradan dolma parayla ilgili nerden geldiği bilinmez bir sürü laf beynimizin içinde döner durur...
Ya da belki hayatımızın bir döneminde çok parası olup, yuvası dağılan, hayatı paramparça olan bir yakınımız oldu, yada sadece böyle konulu bir film bile izlemiş olabilirsiniz ancak o anda kendi kendimize bir programlama yaptığımızın ne kadar farkındayız acaba? Böylesi bir düşünce kalıbını bilinçaltımıza sebebi ne olursa olsun bir kez bir şekilde kayıt etmişsek, elimizi çok büyük fırsatlar dahi geçse, hayat karşınıza bu durumu yaratacak çeşit, çeşit olaylar, kişiler, durumlar dahi çıkarsa, ki çıkarır; çünkü bir yanınız deliler gibi bunu istiyor ve arzuluyor, bir şekilde kendinizi sabote ederek bu olasılıkların hayata geçmesini engelliyor ve bir yanınızla yaptığınız kuleleri diğer yanınızla yıkıyorsunuz ve bunu yaparken öyle şeyler söylüyor, öyle şeyler yapıyorsunuz ki, kendiniz bile bir anlam veremiyorsunuz.. Ve tabii ki,arzu edilen durum hiçbir zaman gerçekleşmiyor. Ben para hakkında bu kadar olumsuz inanç ve düşünceye sahip olmaya devam ederken,bir yanım zengin olmak için çırpınsa da sizce bunu başarmam mümkün mü?
Bir kez zihnimizdeki bu olumsuz düşünce kalıplarını fark edip; bunlardan kurtulursak; boşalan yerlere de aşağıdaki örneklerde olduğu gibi olumlu sözler ve deyişler koyarsak; o zaman rüzgarı arkamıza almış oluruz.... Tabii bunlardan arınmak da tek başına yeterli gelmiyor.. eskiyi atıp, yerine de yeniyi koyabilmemiz gerek. Gene zenginlikten örnekle devam edecek olursak; ‘Ben zengin olmak’ istiyorum diyorsun ama gerçek dışı bir zenginlik tarifin varsa; gerçek dışı olduğu için Ego bilinmeyenden hep korktuğu için seni yolundan alıkoymaya devam edecektir. Hem de bunu senin iyiliğin için yapacaktır. Her zaman olduğu gibi, kolay olanı seçip, sadece bilmediğimizi kabul edip; teslim olabilmeyiz gelecek olan her neyse ona. Nasıl ve nereden geleceğini bilmeden, tarifler vermeden sadece gönülden yürekten gelen arzularımız doğrultusunda hareket edersek ve hak ettiğimize inanırsak yani Evrenin kurallarıyla akabilirsek zaten gelecektir beklenilen... ‘Nasıl’ı düşünmek Evren’in işi; bizle tıpkı bir katalogdan seçer gibi, hayatlarımızda neler olmasını istiyorsak onları sipariş vermemiz yeterli; gerisine karışmadan. 'İyi de Nasıl?' demeden.
-Bu teknikten yararlanarak hayatlarında değişiklikler yaratan kişilerden örnekler verebilir misiniz?
En canlı örnek olarak kendimi verebilirim! Bundan 2 yıl önce bana kendi yerini açacaksın, bir merkezin olacak, sevdiğin ve kendini gerçekleştirdiğin bir iş yapacaksın, bir kitap yazacaksın deselerdi, herhalde kahkahalarla gülerdim... Ama şimdi biliyorum ki,tüm bunlar benim hep yapmak isteyip de bir türlü hayata geçiremediğim yakıcı arzularımdı, içimde bir yerlerden tozların arasından onları bulup gün ışığına çıkarttım ve şu an bambaşka bir hayatı yaşayabilecekken, şimdi bu hayatı yaşıyorum! Arzu ettiğim hayatı!
- Çalışmalar katılımcılarda kalıcı bir etki yaratıyor mu?
Biz teknikleri anlatıp, uygulatıp bir sıçrama yaptırıyoruz ancak gerisi her zaman olduğu gibi kişiye kalmış. Bu öğretileri kendi içine alıp, içselleştirebildiği oranda hayatında bunun olumlu sonuçlarını görmeye devam edecektir.
Ben zaten oldum olası hep merak ederdim, aynı hayatı tekrar yaşama şansımız olsaydı eğer, hayatımızı tekrar etme şansı bulsaydık gerçekten; acaba kader dediğimiz şeyi değiştirebilir miydik diye.. kendi yaşamıma baktığımda, kendim yapabildiğimi gördükten sonra, EVET diyesim geliyor, çünkü artık aynı olaylara aynı tepkileri vermiyorum; ama bir yanım da ne olursa olsun eğer alacağımız dersler varsa, benzer durumları, koşulları ve insanları (!) hayatımıza çektiğimizi de biliyor. Buna rağmen, bu sınavlardan kolayca geçerek aynı kısır döngüsel durumları yaşamaktan kurtulmanın da mümkün olduğu ve bu yine yeniden yaşanmışlıkların kırılabileceğini biliyorum. Ve bunu yapmanın tek yolu aynayı kendimize tutmak her defasında ve her defasında.. dışarıda olan biten her neyse, bilelim ki o sadece bir ayna bizim zihnimizde, ruhumuza, geliştirmemiz gereken yanımıza, ve her biri kendimizle barışmak için sunulmuş bir fırsat, ilerlememiz için kurgulanmış bir senaryo! Ve hepsi sadece birer deneyim! Önemli olan tek şey var o da bizim bu deneyimlerin içinden nasıl geçtiğimiz..
"Kelebek Etkisi" filmini izleyenleriniz vardır. Filmde, eski fotoğraflarına bakarak düşünce gücüyle o zaman ve ana geri dönme yeteneği olan bir gencin yaşamını değiştirmek ve geldiği noktadaki mutsuzluğunu yenmek için yaptığı tüm çabalar her defasında daha da kötü sonuçlar veren olaylar zincirine dönüyor. Aynı düşünce sistemiyle, aynı şeyleri yaparak ve olaylara aynı tepkileri vererek farklı sonuçlar beklemek deliliktir demiş; gelmiş geçmiş en büyük dehalardan biri sayılan Einstein... Evet, ne kadar çabuk kavrarsak bu gerçeği o kadar kolay hayat aslında. Düşüncemizi ve dolayısıyla da kendimizi değiştirmek tüm kilitlerin anahtarı. Dünya sonra değişiyor!
-Kuantum teorisiyle katılımcılarınıza ne gibi şeyler vaad ediyorsunuz? Kuantum eğitim ile amaç nedir?
Olumsuz düşüncelere tutunmayı bırakıp, zihnimizi tamamı ile arındırıp, olumlu düşüncelerle bir işin başına geçtiğimizde, düşüncelerimizde anında gerçeğe dönüşüyor. Ne istesek oluyor, ne düşünsek gerçekleşiyor. Daha da güzeli bizimle birlikte yakınlarımızda bu sürecin içine giriyor. Bunu herkesin yapması mümkün. Bizim hedefimiz kişilerin, kendilerine dönüp bakmalarını ve bu hayatta kendilerini gerçekleştirme yolunda kararlar alıp, ilerlemelerini desteklemek.
-Kuantum düşünce nerede kullanılır?
Her zaman, her an, her yerde. Aslına bakarsanız, kendi kendime daha önceleri hayatımın çeşitli evrelerinde bilinçsizce de olsa Kuantum çalışmaları yapmış olduğumu fark ettim. Aslında düşünce herkes bilinçsizce yapıyor, birkaç örnek vermek gerekirse: Anneler oğullarına evlenecek eş ararken; bizler, okullarımızdan mezun olup iş ararken; kendimize yeni bir yuva/ev kurarken/ararken hep Kuantum şıçraması yaşıyoruz ve hedefimizin oluşumun enerji akıtıyoruz. Hayat bu enerjiyi kullanarak karşımıza olmadık fırsatlar, kişiler ve durumlar çıkarıyor. Önce bilinç düzeyinde nasıl bir şey/kişi/ev/araba/olay/durum vs. İstediğimizi zihnimizde canlandırmaya başlıyoruz; gün be gün bu hayalimizi yeni, yeni malzemelerle beslemeye devam ediyoruz. Giderek bu hayal yakıcı bir arzuya dönüşüyor ve kafamızın belli bir yerinde sürekli olarak bilinçaltı boyutunda beynimizi meşgul etmeye başlıyor. Bazen da bunu o kadar bilinçsizce yapıyoruz ki, hayalimizi gerçekleştirdiğimizi kendimiz bile anlayamıyoruz. Kendi adıma söylemem gerekirse, benim hayatım böyle örneklerle dolu.
-Birini bizimle paylaşır mısınız?
Hiç unutmam, Beyoğlu’nda güneşli bir Pazar günü ara sokaklara girip çıkıp geziyoruz; birden büyülü bir sokağa saptık; sanki zaman durdu! Martı sesleri kilise çanlarına, ağaçların yapraklarının hışırtılarına karıştı ve müthiş bir huzur ve dinginlik hissedip etrafıma baktım ve o an kendi kendime ‘keşke burada bu sokakta otursaydım’ dediğimi hatırlıyorum. Bir zaman sonra, o tarihte kirada oturuyor olduğumuz evle ilgili ev sahibiyle anlaşmazlık yaşadık ve taşınmaya karar verdik. Emlakçılara gidiyoruz, ev arıyoruz vs. vs. O sırada daha girer girmez neden girdik en simdi buraya dedirtecek cinsten izbe bir emlakçı dükkanına girdik, emlakçı da şaşırdı neden geldiniz diyen gözlerle bize bakıyor.. Neyse ki bir tane dairesi varmış bize ‘görmek ister misiniz?’ deyince hadi görelim bari; madem ki geldik diye düşündüğümü hatırlıyorum. Görür görmez eski İstanbul manzaralı terasına vurulup, evin içini bile doğru düzgün görmeden tutuyoruz dedik. Şaşkın ama mutlu bir şekilde sokağa çıkıp, geldiğimiz yönün tersine doğru yürümeye başladık ki ne göreyim; bu sokak benim bir zamanlar Ah ben tam da böyle bir yerde yaşamak isterdim dediğim yerde! Zaten yaptığımız bir şey fakat, tekniğini öğrenip bilinçli uyguladığınızda, her şeyde olduğu gibi, başarı oranı artmış oluyor. Örneğin; boş bir pano edinin... Üzerine; kafamızda yaşamak istediğimiz hayatla ilgili çağrışımlar yapan, resim/yazı bilgi ile doldurun...Kısaca size bir İstek Panosu yapmanızı öneriyorum... Kendinizi nerede kiminle ne yaparken nasıl bir yerde hayal ediyorsanız bütün hepsini detaylandırarak görebileceğiniz bir yere asın bu panoyu... İşe yarayıp yaramadığına kendiniz karar verin...
- Kuantum düşünceden kimler yararlanabilir?
Herkes.
-Hamile bayanlar için uyguladığınız terapi yöntemi nedir?
Evet, doğal doğumu destekleyen eğitim ve nefes tekniklerini içeren bir programımız var... Tabii onlar da herkes gibi kuantum yaşam koçluğundan çok fayda görüyorlar.
-Çocuklar içinde ayrıca düzenlediğiniz bir program var mı?
Yaratıcılık Atölyesi ve Nefes çalışmalarımızı büyüklerin yanı sıra çocuklar için de organize ediyoruz.. Bu çocukların yaratıcılığını, özgünlüğünü, kendisine olan güvenini korumayı ve onu çok çeşitli malzemelerle tanıştırmayı hedefleyen bir atölye çalışması. Çocukların ürettiklerine saygı duyarak, olumlayarak, onları cesaretlendirerek kendilerine duydukları güveni artırmayı hedefliyoruz.. Hiçbir yönlendirmenin olmadığı atölye çalışması sonuca değil yaratım sürecine odaklı bir çalışma. Farklı yaşlardaki çocukların bir arada yaşadıkları paylaşım, gözlem, yaratım anları onlara mutluluk ve huzur verirken ileri yaşlarda gereksinecekleri kendilerine güveni de pekiştiriyor.
Yorum