Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar KİMLİK: GENİŞLEMENİN ANAHTARI
"Büyük adamlar olmasa hiçbir büyük şey başarılamaz, insanlar da ancak karar verirlerse büyük olabilirler."
CHARLES DE GAULLE
Vücudunda iz falan yoktu. Çinli komünistler onu ufacık bir odada yirmi saatten fazla kapalı tutmuş, ama dövüp işkence falan etmemişlerdi. Hattâ arada ona bir iki sigara bile vermişlerdi... Ve yer alan terbiyeli konuşmaların bir sonucu olarak, bu askerin elinde şimdi bir belge bulunmaktaydı. Kendi el yazısıyla Amerikan yaşamının, yani kapitalist toplumun ne hakkaniyetsiz ve ne kadar zararlı olduğunu anlatıyor, komünist sistemin üstünlüğünü ve ahlâkî insaniyetini göklere çıkarıyordu. Olay bu kadarla da kalmıyordu. ABD ordusunda subay olan bu kişinin yazdığı yazı şimdi Kuzey Kore'deki diğer savaş esirlerine ve Güney Kore'deki Amerikan Kuvvetleri'ne de yayınlanıp durmaktaydı. Daha sonra bu kişi, askerî bilgileri düşmanlara aktaracak, silah arkadaşlarının yakalanmasına yardımcı olacak, kendi ülkesini öfkeyle inkâr edecekti.
Bu adamın dünyaya bakışını tersyüz etmesine, ömrü boyunca kendisine aşılanmış olan inançları değiştirmesine yol açan şey nedir? Daha önceki çekirdek değerlerini terk edip düşmanla işbirliği yapmasına ne yol açmıştı? Hangi değişim bir bireyin düşüncelerini, duygularını ve eylemlerini böylesine değiştirebilirdi? Bunun cevabı, bu kişinin, tüm kimliğini değiştirme yoluna yöneltilmiş olmasında yatmaktadır. Şimdi artık kendi gözündeki kendi yeni imajına göre yaşamaya başlamıştır.
Bu kitap boyunca benimle birlikte, tüm değerlendirmelerimizi yönlendiren Master Sistem'in en temel unsurlarından biri olan inançların etkilerini adım adım incelediniz. İnançlar bizi sonuçlara götürür, bu nedenle de bize neler hissedeceğimizi ve neler yapacağımızı öğretirler. Ama hayat kalitemize farklı düzeylerde etki yapan farklı düzeylerde inançlar vardır. Bunların bazıları belirli şeylerdir. Örneğin, belli bir arkadaşınızla ilgili inançlarınız onun davranışları konusunda ne düşünüp ne hissettiğinizi, yaptığı her harekete bağlayacağınız anlamı saptayacaktır. Eğer onun "sevgi dolu" bir insan olduğunu biliyorsanız, o anda size kızmış görünse bile, esas niyetinden kuşkulanmazsınız. Bu inanç o kişiyle tüm ilişkilerinizde size yön verecektir. Ama bu durum, bir yabancıya davranışınızı etkilemek zorunda değildir. Bu inançlarınız, hayatınızın yalnız belli bir alanını, o dostunuzla ilişkilerinizi etkilemektedir.
Ama bazı inançların hayatınız üzerindeki etkisi çok daha geniştir. İşte ben bunlara küresel inançlar diyorum. Bu inançların çok daha uzaklara etki yapan sonuçları olur. Örneğin, genelde insanlar konusundaki inançlarınız, yalnız o dostunuzla olan ilişkinizi değil, karşılaştığınız herkese olan davranışınızı etkileyecektir. Bu tür inançlar meslek hayatınızı da güven düzeyinizi de evliliğinizi de derinden derine etkiler. Örneğin kıtlık ve bolluk konusundaki küresel inançlarınız, hem stres düzeyinizi, hem zamanda, parada, enerjide ve ruh düzeyinde cömertliğinizi etkileyecektir... Ortada yalnızca şu kadar para, şu kadar zaman, şu kadar sevgi varsa, sürekli olarak bunların yetmeyeceği günün korkusu içinde yaşarsınız. Bu stres, komşularınız hakkında, iş arkadaşlarınız hakkında kendi finansal yetenekleriniz hakkında ve genel olarak fırsatlar hakkında neler düşündüğünüzü etkileyecektir.
Ama bütün bunlardan daha önemli olan şey, tüm algılarımızın süzgeci olan çekirdek inançlardır. Bu tür inanç, hayatınızın kararlarındaki tutarlılığı doğrudan kontrol eder. Bunlar, sizin kimliğinizle ilgili inançlarınızdır.
Neyi yapıp yapamayacağımız, neyi mümkün, neyi imkânsız sayacağımız, genellikle bizim gerçek yeteneklerimizin bir fonksiyonu değildir. Daha büyük olasılıkla, kendimizin kim olduğumuz konusundaki inançlarımızın fonksiyonudur. Eğer herhangi bir zamanda kendinizi, bir şeyi yapmak bir yana, düşünemeyecek durumda bulduysanız, birine, "Ben bunu asla yapamam" diye cevap verdiyseniz, ya da, "Ben o tür biri değilim, ne yapayım" dediyseniz, demek ki sınırlı kişilik engellerine çarpmışsınız. Bu her zaman da o kadar kötü bir şey değildir tabii. Kendinizi cinayet işlerken düşünememek, son derece önemli bir üstünlüktür! Kendinizi başkalarını sömürecek biri olarak görememek de herhalde çok yararlı bir şeydir. Kendimizi yalnız kim olduğumuza göre değil, kim olmadığımıza göre de tanımlamadığımızı anlamak, çok önemlidir.
Kimlik nedir aslında? En basit anlamıyla, bireyselliğimizi tanımlamakta kullandığımız, bizi başka bireylerden -iyi ya da kötü ya da kayıtsız- biçimde farklı ve benzersiz kılan inançlardır. Ve kim olduğumuz konusundaki emin olma durumumuz, içinde yaşadığımız sınırları oluşturur.
Yeteneğiniz sabittir, ama onun ne kadarını kullandığınız, kendinize edindiğiniz kimlikle ilgilidir. Örneğin, eğer dışa dönük atak bir insan olduğunuzdan eminseniz, bu kimliğe uyan davranışların kaynaklarını kullanırsınız. Kendinizi pısırık mı, hep kazanan biri mi, silik biri mi olarak gördüğünüz, hangi yeteneklerinize uzandığınız biçimlendirecektir. Belki Pygmalion Sınıfta adlı kitabı okumuşsunuzdur. Orada öğrenciler kendilerinin yetenekli olduğuna inandıkları anda, başarılarında yer alan çarpıcı değişiklik anlatılmaktadır.
Araştırmacılar öğrencilerin başarısının, öğretmen onların zekâsına inandığı için gelişen kimliklerinin etkisinde kaldığını defalarca kanıtlamışlardır. Yapılan bu tür çalışmaların birinde, bir grup öğretmene sınıflarındaki bazı öğrencilerin gerçek anlamda üstün yetenekli olduğu söylenmiş, bu çocukları gelişebilmeleri için zorlamaları talimatı verilmiştir. Tahmin edebileceğiniz gibi o çocuklar sınıfın en başarılı öğrencileri olmuştur. Bu araştırmayı asıl önemli kılan, o çocukların aslında daha yüksek bir zekâ düzeyine sahip olmayışı, hattâ tam tersine, içlerinden bazılarının zayıf öğrenci diye bilinen kişiler olmasıdır. Ama kendi üstünlüklerinden emin olma duygusu (bu da onlara, öğretmenin "sahte inancı" nedeniyle verilmiştir), başarılarının tetiğini çekmeye yetmiştir.
Bu ilkenin etkisi yalnız öğrencilerle sınırlı değildir. Başka kişiler sizi nasıl bir insan olarak görüyorlarsa, size verdikleri tepki ve cevaplar da ona göre biçimlenir. Bunun da genellikle sizin gerçek karakterinizle hiçbir ilgisi yoktur. Örneğin eğer biri sizi sahtekâr diye anıyorsa, siz aslında dürüst de olsanız, iyi şeyler de yapsanız, o kişi her hareketinizin gerisinde sinsi nedenler arayacaktır. Daha da beteri, biz bir değişiklik yaptıktan sonra, çevremizde bulunan ve bizim hakkımızdaki imajını değiştirmemiş olan insanların etkisiyle, eski duygu ve inançlarımızın yeni baştan içimize yerleşmesine izin de veririz. Hepimizin hatırlaması gereken bir şey varsa, en sevdiklerimizin karakterini etkileme yolunda çok büyük güçlere sahip olduğumuzdur.
İşte Marva Collins de öğrencilerine kendi kaderlerinin efendisi olma inancını aşılarken, onları gelmiş geçmiş en yetenekli kişiler olduklarına inandırırken, bu gücü kullanmaktadır. |