Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar KİMLİĞİNİZ NASIL OLUŞUR?
Acaba Kore Savaşı sırasında savaş esiri Amerikalı askerler arasında diğer savaş esiri arkadaşlarını gammazlayanların sayısı, neden modern tarihin her savaşındakinden çok olmuştur? Çünkü Çinli komünistler müttefikleri Kuzey Korelilerden farklı olarak, bu esirlerin uzun süredir inandıkları inanç ve değerleri değiştirmekle kalmayıp eylemlerini de bir anda değiştirmeyi bilen kişilerdi de ondan. Savaş esirlerine işkence edecekleri yerde, kendi türlerinde bir psikolojik savaşı inatla sürdürmüşlerdir. Bu psikolojik savaşın amacı yalnız bilgi almak ve sindirmek değil, Amerikalı askerlere kendi siyasal felsefelerini benimsetmekti. O insanı yeni bir dizi inanç ve değerlere yöneltebilirlerse, ülkesinin bu savaştaki rolünü yararsız görecek, onlara her biçimde yardım edecekti. Başardılar da. Onların bu işi nasıl yaptığını anlamak, sizin kendi kimliğinizin nasıl biçimlendiğini öğrenmenize o kimliği genişletmenize, dolayısıyla tüm hayatınızı da bir anda genişletmenize yardımcı olabilir.
Çinli komünistlerin görevi gerçekten çok zordu. Öldürme tehdidi ya da serbest bırakma vaadi olmadan, bir insanın tüm kimliği nasıl değiştirilebilirdi? Hele Amerikalı askerlerin yalnızca adını, rütbesini ve seri numarasını vermek üzere eğitilmiş olduğunu bilince? Ama onların planı çok basitti: Küçük başla, sonra kurgula. Çinliler bizim herkesi eylemleriyle tanımladığımızı anlıyorlardı. Örneğin, gerçek dostunuzun kim olduğunu nereden anlarsınız? Nasıl davrandığına, herkese nasıl muamele ettiğine bakarak değil mi? Ama komünislerin gerçek sırrı, bizim kendi kimliğimizi de kendi eylemlerimize bakarak saptadığımızı anlamalarıydı. Bir başka ifadeyle, biz kim olduğumuzu anlamak için, neler yaptığımıza bakarız. Çinliler savaş esirlerinin kendi kimlikleriyle ilgili inançlarını değiştirmek için, onlara bir komünist işbirlikçisinin yapacağı şeyleri yaptırmak gerektiğim, bunun yeterli olacağını anlamışlardı.
Bu bile kolay iş değildi, ama bir Amerikalı savaş esirini on iki saat, ya da yirmi saatlik karşılıklı konuşmayla yorduktan sonra ondan ufacık bir şey söylemesini istemek o kadar zor değildi. Örneğin, "Amerika da kusursuz değil" ya da "Komünist bir toplumda işsizliğin sorun olmadığı doğru" gibi bir şey. Böylece ayağı bir kere kapı aralığına sokunca, Çinliler bu sefer kurguya başlayabiliyordu. Tutarlılık ihtiyacını iyi anlıyorlardı.Bir kere şuna inanıyoruz dedikten sonra, o sözümüze arka çıkacağımızın farkındaydılar.
Savaş esirinden Amerika'nın mükemmel olmadığı noktalan altalta yazmasını istiyorlardı. Yorgunluktan bitkin durumda olan askere bundan sonra, "Komünizmin başka hangi sosyal yararları var?" diye soruyorlardı. Çok geçmeden askerin önüne öyle bir belge geliyordu ki, yalnız kendi ülkesine yönelik saldırılarla dolu olmakla kalmıyor, aynı zamanda komünizmi kendi el yazısıyla göklere çıkarmış oluyordu. Bu sefer de bunu neden yaptığı konusunda kendini haklı görme ihtiyacındaydı. Yazdıklarıyla tutarlı birkaç küçük cümle söylese yeterdi. Hattâ yazdıklarının altına imza bile atıyordu. Bunu yapmayı isteyişini nasıl açıklayabilecekti? Sonradan bir tartışma grubunda kendisinden, bu tecrübesine ait bir deneme yazısı yazması da istenmişti.
Çinliler bu yazılan deneme yazılarını yazanın adıyla birlikte yayınlamaya başladığında, bu sefer savaş esiri bir anda kendini düşmanla "işbirliği" yapmış biri durumunda buluyordu. Diğer savaş esirleri ona bunu neden yaptığını sorduklarında, kendini savunmak için işkence gördüğünü de söyleyemiyordu. Kendi dürüstlük duygusunu sürdürebilmek için, bu yaptığını kendi gözünde haklı görmek, herkese de haklı göstermek zorundaydı. Doğru olduğu için yazdım! diyordu o zaman. Ve kimliği değişmiş oluyordu. Artık kendini komünist yanlısı olarak görüyordu. Çevresindekiler de ona o etiketi yapıştırıyorlardı. Ona da komünist gardiyanlara davrandıkları gibi davranarak onun yeni kimliğinin pekişmesine, yerleşmesine yardımcı oluyorlardı.
Çok geçmeden yeni kimliği onu, kendi ülkesini açıkça inkâr etmeye götürüyordu. Bunu ağzından çıkan sözlerle yeni etiketi arasında tutarlılık sağlamak için yapıyordu. Ve tabii Çinlilerle daha da çok işbirliği yapmaya başlıyordu. İşte Çinlilerin stratejisinin en müthiş yanlarından biri de buydu. Savaş esiri bir kere bir şeyi yazdı mı, sonra kendine bu iş hiç olmamış gibi numara yapamıyordu. Yazdıkları kendi el yazısıyla karşısındaydı. Herkes görebilirdi. O da kendi inançlarını ve kendi öz-imajını, bu yaptığıyla tutarlı hale getirmeye çalışıyordu.
Ama biz savaş esirlerimizi suçlamadan önce, dönüp kendimize de dikkatle bakmak zorundayız. Siz kendi kimliğinizi bilinçli olarak mı seçtiniz, yoksa kimliğiniz insanların size söylediklerinin, hayatınızdaki önemli olayların, sizin onayınızla yer almış başka faktörlerin bir sonucu mu? O kimliğinizin oluşmasını desteklemek için hangi tutarlı davranışları benimsediniz?
Bir yabancıya yardım etmek için, kemik iliğinizden bir parça alınması gibi acılı bir işleme katlanır mısınız? Çoğu kişi hemen, "Kesinlikle hayır!" der. Oysa 1970 yılında yapılan bir araştırmada bulgulandığına göre eğer kişi kendi kimliğinin tutarlığını bu işe bağlı görürse, genellikle kendini silen böyle bir şeye de razı oluyor.
Bu araştırmanın gösterdiğine göre, önce kişiden küçük bir takım taahhütler isteniyor, ardından iki basit eylemle, reddetmenin "karakterine uymaz" gözükmesi sağlanıyor. Bu kişiler yeni bir kimliğe doğru kayıyor, kendilerini "verici" olarak görmeye başlıyorlar. İhtiyaç içindekilere yardım etmek için kendinden fedakârlık etmeleri gerektiği sonucuna varıyorlar. Onlardan kemik iliği istendiğinde de, ziyan olacak zamana, paraya, çekecekleri fiziksel acıya aldırmadan, kabulleniyorlar. Kendilerini verici olarak görmek, kim olduklarının bir yansıması oluyor. İnsan davranışlarına kaldıraç olarak, kişinin kendi kimliğinden daha güçlü bir şey yoktur.
Şimdi diyebilirsiniz ki, "Benim kimliğim, tecrübelerimin çizdiği sınırlar içinde değil mi?" Hayır, kimliğiniz sizin tecrübelerinizi yorumlayış biçiminizin sınırları içinde. Kimliğiniz, kim olduğunuza karar verdinizse odur. Kendinizi neye bağlamak istedinizse odur. Kendinize verdiğiniz etiket neyse, o olursunuz. Kimliğinizi tanımlayış biçiminiz, hayatınızı da tanımlar. |