30-04-2011, 04:03 PM
|
#236 (permalink)
|
Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar "Eğer hepimiz, yapabileceğimiz her şeyi yapsaydık, şaşkınlıktan kendi aklımızı başımızdan alırdık."
THOMAS A. EDISON
Hayatın tüm yönlerinin değerini bilme kapasitemi hep geliştirmeye adandığım için, ben hep benzersiz referansları izlerim. Yıllar önce Bellevue morguna bir ziyaret yapmaya karar vermiştim. Orada çok önemli bir hayat değişiminden geçtim. New York'daki Bellevue Hastanesinin baş psikologu olan Dr. Fred Covan, insanın hayatı anlayabilmek için önce ölümü anlamasının şart olduğuna beni inandırmıştı. Becky ile ikimiz doktorun ofisine büyük bir ürküntü içinde geldik. Fred bizi oturttu, bu tecrübe sırasında hiçbir şey söylemememiz için uyarıda bulundu. "Bırakın, kendi kendine olsun," dedi. "Doğan duygularınızın farkına varın. Yorumları daha sonra yaparız."
Ne beklememiz gerektiğini hiç bilmeden, tedirgin adımlarla doktorun peşine düşüp merdivenlerden indik. Bizi aileleri tarafından talep edilmemiş cesetlerin bulunduğu bölüme götürdü. Bunlar daha çok, sokaklarda yaşayan insanların ölüleriydi. İlk metal çekmeceyi çekip torbanın fermuarını açtığı sırada tüm vücudumun ürperdiğini hissettim. Karşımda bir "insan" vardı, ama içimi bir boşluk duygusu kaplamıştı. Becky o cesedin kıpırdadığını sanarak sarsıldı. Fred daha sonra, Becky'nin yaşadığı tecrübenin pek sık tekrarlanan bir şey olduğunu, kıpırdamayan vücutlarla karşılaştığımızda hep zorluk çektiğimizi söyledi.
Doktor her yeni çekmeceyi açarken aynı duyguya yeniden kapıldım. Burada hiç kimse yok, diyen bir duyguydu. Vücut burada, ama içinde bir insan yok. Ölümün hemen sonrasında bu insanların vücut ağırlığı yine yaşarkenki kadardı ama kim oldukları, varlıklarının gerçek çekirdeği yoktu artık. Biz vücudumuza eşit değiliz. Öldüğümüz zaman kaybolan şeyin somut bir şey olmadığı kesin. Kaybolan şey bizim hiç ağırlığı olmayan kimliğimiz. Hayatın özü. Ruh dediğimiz şey. Ayrıca bence hatırlamamız gerek, biz sağken vücudumuza eşit değiliz. Geçmişimize de eşit değiliz, herhangi bir zamandaki davranışlarımıza da eşit değiliz.
Bu tecrübe bende, hayat denilen armağana karşı inanılmaz bir minnet duygusu yarattı. Önemli fiziksel özürleri olan insanlara baktığımda, "Tanrım, ne kadar sağlıklı görünüyor!" diye düşünmeye başladım. Bize ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlatmak için bir parçacık tezat yetiyor!
Son zamanlarda yazar VVayne Dyer'ı ziyarete gittiğimde, duygularım bu sefer kelimelere dönüştü. Dyer bir ara, benim o duygularımı ifade eden bir söz söyledi. "Biz ruhsal bir tecrübe yaşamakta olan insanlar değiliz, bizler insansal bir tecrübe yaşayan ruhlarız" dedi. İşte kimliğimiz de o tecrübenin mihenk taşı. Esas kimliğimizin tanımlanamayacak bir şey olduğuna, tarif edilemeyecek kadar büyük bir şey olduğuna inanıyorum. Ruhuz biz. Aslında kim olduğumuzu hatırlamak, her şeyi bir anda perspektifine oturtuyor, değil mi? Kendimizin ruhsal varlıklar olduğunu bilerek hareket ettiğimiz zaman, bizi birbirimizden ayıran küçük oyunlara kapılmayız. Derin bir inançla biliriz ki aslında tüm yaratıklarla gerçek anlamda bağlantılıyız. |
Offline
| |