Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
KUSURSUZ OLUN: DAVRANIŞ YASANIZ
BEŞİNCİ GÜN
Sonucunuz: Acaba çok yüksek değerlere sahip olmak, kurallarınızı onları destekleyecek biçimde hizalandırmak, kendinize doğru sorulan sormak ve yine de değerlerinizi ânında yaşayamamak mümkün mü? Eğer kendinize karşı dürüst davranıyorsanız, bunun cevabının evet olduğunu da biliyorsunuzdur. Hepimiz zaman zaman olayların bizi kontrol altına almasına izin veririz, kendi durumumuzu ve o olayların ne anlama geldiği yolundaki kararlan kendimiz kontrol etmez oluruz. Kabul ettiğimiz değerleri sürekli olarak yaşamakta olmamızı sağlayacak açık seçik bir yönteme ihtiyacımız vardır. O değerleri gün be gün gerçekten yerine getiriyor olduğumuzu ölçecek bir şey gerekir bize.
Genç adam yirmi yedi yaşına geldiğinde çok büyük başarılara ulaşmıştı. Çok zekiydi, iyi okumuştu ve dünyayı kuyruğundan yakalamış olduğunu hissediyordu. Ama günün birinde bir şeyin farkına vardı: Pek de mutlu sayılmazdı! Onu sevmeyenler pek çoktu. Kibirli ve baskı yapan biri olarak görmekteydiler onu. Hayatının yönünün artık kendi elinde olmadığını hissediyordu. Kaderi ise hiç elinde değildi.
Hayatının kontrolünü yeniden ele almak için kendine daha yüksek bir Standard koymaya karar verdi. O yüksek standarda ulaşmak için bir strateji benimseyecek sonuçları gün be gün ölçecek bir de sistem oluşturacaktı. Kendine on iki "yüce değer" seçti. Bunlar her gün tatmak istediği durumlardı. Bunların hayatını kendi istediği yöne doğru götüreceğine inanıyordu. Derken bir gün ajandasını eline aldı, bu on iki durumu yazdı, yanına da kareler çizip ayın tüm günleri için kutular ayırdı. "Bu durumlardan herhangi birini her ihlâl edişimde, o günün kutusuna bir küçük siyah nokta koyayım" dedi kendi kendine. "Amacım buraya hiç siyah nokta koymamak. İşte o zaman, bu değerlere göre yaşayıp yaşamadığımı bilirim."
Bu fikrinden öyle gurur duydu ki, ajandayı bir dostuna gösterdi, sistemini anlattı. Dostu ona, "Harika!" dedi. "Ama bence bu değerlere mütevazı olmayı da eklemen gerek." Benjamin Franklin bunu duyunca güldü, listesine on üçüncü değeri de yazdı.
Ben Franklin'in otobiyografisinde bu hikâyeyi, Milwaukee kentinde, salaş bir otel odasında okuduğumu hatırlıyorum. Programım çok yoğundu. Birkaç radyo ve televizyon programına birden çıkacaktım, ayrıca kitap imzalayacaktım, bir de toplantıya katılıp gelenlerin sorularını cevaplayacaktım. Bütün bunlardan bir gece önce, "Pekâlâ, madem geldin, bari zevkle yap" dedim kendime. "En azından, zihnin beslenir bari."
Değerlerle ve değerler hiyerarşisiyle ilgili fikri yeni bulmuştum, kendime de harika bir değerler listesi yarattığıma inanıyordum. Bunları yaşamakla kendimi iyi hissedeceğim bir listeydi. Ama Ben'in listesini düşünürken kendi kendime, "Evet, sevgiyi bir değer olarak listeye aldın, ama şu anda için sevgi dolu mu?" diye sordum. "Katkıda bulunmak, senin en baş değerlerinde biri. Ama şu anda bir katkıda bulunuyor musun?" Cevap hayırdı. Harika değerlerim vardı, ama onlara göre yaşayıp yaşamadığımı an be an ölçmüyordum. Sevgi dolu bir insandım ama geriye baktığımda, pek de sevgi dolu davranmadığım nice anlar buluyordum!
Oturup kendi kendine sordum: "En yüksek ve en iyi halimde olsam, ne durumda olurdum? Ne olursa olsun, her güne hangi durumları sokmam gerek? Çevre ne olursa olsun, karşımda ne zorluklar bulunursa bulunsun, ben bu durumların her birine günde en az bir kere gireceğim!" Kendime seçtiğim durumlar arasında şunlar vardı: dost canlısı, mutlu, sevgi dolu, dışa dönük, neşeli, güçlü, cömert, çılgın, ihtiraslı ve keyifli. Bu durumların bazıları değerlerimin aynısıydı, bazıları da değildi. Ama biliyordum ki, eğer bunların her birini her gün bir kere gerçek anlamda yaşarsam, sürekli olarak kendi değerlerimi yaşıyor olacağım. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu çok heyecan verici bir sürecin başlangıcı oldu!
Ertesi gün radyo ve televizyon programlarına çıktığımda, kendimi bilerek o durumlara soktum. Mutluydum, sevgi doluydum, güçlüydün, komiktim, söylediklerimin bir katkıda bulunduğuna inanıyordum... Yalnız beni programa davet edenlere değil, programı seyredip dinleyenlere de. Daha sonra alışveriş merkezine, kitapçı dükkânında kitaplarımı imzalamaya gittim. Oraya vardığımda müdür bana yüzünde kaygılı bir ifadeyle yaklaştı, "Küçük bir sorun var, Bay Robbins" dedi. "Bugün kitap imzalayacağınızın ilânı yarınki gazetede çıkıyor!"
Eğer bu bana, Ben Franklin'in listesini okumadan önce olsaydı, pek kendine özgü bir tepki gösterirdim. Ama yeni listem kafamda olduğu için şöyle düşündüm: "Ben ne olursa olsun bu durumlarda yaşamaya karar verdim. Bu da, her gün kendi yasama göre yaşayıp yaşamadığımı kontrol etmek için çok güzel bir sınav!" Kitapları imzalayacağım masaya yürüdüm, çevreme bakındım. Kimseler yoktu. Alışveriş merkezinde dolaşan insanların sayısı pek azdı.. Hiç heyecan bulunmayan bir yerde, ben nasıl heyecan yaratabilirdim?
İlk aklıma gelen, çılgınca davranmak oldu. Ne de olsa, lis-
temde vardı çılgınca davranmak. Kendi Sınırsız Güç kitabımdan bir tane aldım, türlü acayip sesler çıkararak okumaya başladım: "Oooo! Ahhh! Vay canına, doğru mu bu?"
Çok geçmeden, bir kadın yakınımdan geçerken benim kitaba tepkim ilgisini çekti. Besbelli yaman bir kitap olmalı diye düşündü, durdu, ne okuduğuma baktı. Ona bunun ne inanılmaz bir kitap olduğunu anlatmaya başladım, içindeki en müthiş hikâyelerden, tekniklerden örnekler verdim. Derken bir başkası yaklaştı, bu patırtının nedenini anlamaya çalıştı. Az sonra başkaları da gruba katıldı. Yirmi dakika içinde çevreme yirmi otuz kişi birikmiş, bulduğum bu müthiş kitap hakkında bir şeyler duymaya çalışıyorlardı.
Sonunda onlara, "En iyi yanı da nedir, biliyor musunuz? dedim. "Ben bunu yazanın çok yakın arkadaşıyım!" İlk duran kadının gözleri parladı. "Sahi mi?" Kitabı kaldırıp arka kapağı gösterdim. "Tanıdık biri mi?" diye sordum. Kadının soluğu boğazına tıkanır gibi oldu, sonra güldü. Herkes güldü. Oturup kitapları imzalamaya başladım.
Çok başarılı bir gün oldu. Hepimiz çok eğlendik. Olayların benim hareketlerimi ve algılarımı kontrol etmesine izin vermektense, Kendi Davranış Yasam dediğim şeye göre davranmayı seçmiştim. Bu durumlara göre yaşar, gerçekten olduğum kişi gibi davranırken, bir yandan da değerlerimi yerine getirdiğimi bilmek özellikle doyum veriyordu. |