Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Çocuk Zekâ Zekâ elde edilen bir şey değildir, o doğuştandır, o öze aittir, o hayatın yapıtaşıdır.
Sadece çocuklar zeki değildir,hayvanlar kendi tarzında zekidir, ağaçlar kendi tarzında zekidir. Elbette onların ihtiyaçları farklı olduğundan değişik türde zekâlara sahiptirler ama şu artık kabul edilmiş bir gerçektir ki yaşayan her şey zekidir. Hayat zekâ olmadan var olamaz; canlı olmak ve zeki olmak eş anlamlıdır.
Ancak insan sadece zeki değil aynı zamanda zekâsının da farkında olması gibi basit bir neden yüzündenbir çıkmazdadır. Bu insanın ayrıcalığı, gururu, imtiyazıdır, ona has bir şeydir. Ancak bu onun kolaylıkla ıstırabına dönüşebilir. İnsan zeki olduğunun bilincindedir; bu bilinç kendi sorunlarını yaratır. İlk problem bunun egoyu yaratmasıdır.
Ego insanlar dışında hiçbir yerde var olmaz veego çocuk büyüdükçe büyümeye başlar. Anne babalar, okullar, kolejler, üniversiteler, onların hepsi egonun güçlenmesine yardım ederler. Bunun basit bir nedeni vardır: İnsan yüzyıllardır hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı ve sadece güçlü egoların yaşam mücadelesinde hayatta kalabileceği fikri sabidendi, derin bir bilinçaltı koşullanması haline geldi. Hayat sadece bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüştür. Ve bilim adamları bunu, en uyumlu olanın hayatta kaldığı teorisi ile daha da ikna edici hale getirmişlerdir. Bu nedenle biz her çocuğun giderek daha güçlü bir ego sahibi olmasına yardım ederiz ve sorunların başladığı noktada burasıdır.
Ego güçlendikçe zekâyı kaim, karanlık bir katman olarak çevrelemeye başlar. Zekâ ışıktır, ego karanlıktır. Zekâ çok narindir, ego çok serttir. Zekâ... Bir çiçek gibidir, ego bir taş gibidir. Ve şayet hayatta kalmak istiyorsan sana —sözde bilenler— taş gibi olmak zorundasın, güçlü olmak zorundasın, kırılgan olmamalısın derler. Senin bir kale haline, kapalı bir kale haline gelmen gereklidir, böylelikle dışarıdan sana saldırılamaz. Sana nüfuz edilemez hale gelmelisin.
Fakat o zaman kapanırsın. O zaman zekân düşünüldüğünde ölmeye başlarsın, çünkü zekânın açık gökyüzüne, rüzgâra, havaya, güneşe gelişmek, genişlemek, çiçek açmak için ihtiyacı vardır. Yaşaması için onun devamlı bir akışa ihtiyacı vardır; eğer o durağanlaşırsa yavaş yavaş ölü bir şey haline gelir.
Biz çocukların zeki kalmasına izin vermeyiz. İlk şey eğer onlar zeki olursa kırılgan olacaklar, hassas olacaklar, açık olacaklar. Eğer onlar zeki olursa toplumdaki, devletteki, kilisedeki, eğitim sistemindeki pek çok yanlışlığı görebilecekler. Onlar asi olacak. Onlar bireyler olacak; onlar kolaylıkla güdülenmeyecek. Onunla ezebilirsin ama onları esir alamazsın. Onları yok edebilirsin ama onları boyun eğmeye zorlayamazsın.
Bir anlamda zekâ çok yumuşaktır, bir gül gibidir, diğer bir anlamda ise onun kendine ait gücü vardır. Bu güç incedir, kaba değildir. Bu güç başkaldırının gücüdür, boyun eğmeme tavrının gücüdür. Kişi ruhunu satmaya razı değildir.
Küçük çocukları izle ve o zaman bana sormayacaksın; onların zekâsını göreceksin. Evet, onlar bilgi sahibi değildir. Eğer onların bilgi sahibi olmasını istersen o zaman onların zeki olmadığını düşüneceksin. Şayet onlara bilgiye dayalı sorular sorarsan, o zaman onlar zeki gözükmeyecek. Fakat onlara bilgiyle hiç alakası olmayan, ani yanıtlar gerektiren gerçek sorular sor ve bak: Onlar senden çok daha zekidirler. Elbette egon bunu kabul etmene izin vermeyecektir ama şayet bunu kabul edebilirsen bu sana muazzam bir şekilde yardımcı olacak. Bu sana yardım edecek, bu senin ço-cuklarına yardım edecek çünkü şayet onların zekâsını görebilirsen onlardan pek çok şey öğrenebilirsin.
Toplum senin zekânı mahvetmiş bile olsa onu tamamen yok edemez; sadece onu pek çok bilgi katmanı ile örter.
Ve meditasyonun tüm işlevi budur: Seni kendi içine daha derinlere götürmek. O, kendi zekânın yeraltında kalan su kaynağını bulacağın noktaya kadar kazdığın, kendi zekânın çağlayanını keşfedene kadar ilerleyeceğin bir yöntemdir. Çocuğunu yeniden keşfettiğin zaman, yalnızca o zaman yeniden ve yeniden çocukların gerçekten zeki olduğunu vurgularken ne demek istediğimi anlayacaksın.
Annesi küçük Pedro'yu bir partiye götürmek için hazırlıyordu. Saçını taramayı bitirdiğinde gömlek yakasını düzeltti ve "Artık git oğlum. İyi vakit geçir... Ve uslu dur!" dedi.
"Hadi anne!" dedi Pedro. "Lütfen ben ayrılmadan önce hangisinin olacağına karar ver!"
Arılayabildin mi? Anne, "İyi vakit geçir ve uslu dur" diyordu. Şimdi, bu ikisi birlikte yapılamaz. Ve çocuğun yanıtı son derece önemlidir. "Lütfen ben ayrılmadan önce hangisinin olacağına karar ver! Eğer iyi vakit geçirmeme izin verirsen o zaman uslu olamam; eğer uslu olmamı istersen o zaman iyi vakit geçiremem" diyor. Çocuk çatışmayı çok net görebilir; bu an ne için çok görülebilir olmayabilir.
Yoldan geçen birisi bir çocuğa, "Evlat, saatin kaç olduğunu bana söyleyebilir misin?" diye sorar.
"Evet, elbette" diye yanıtlar çocuk, "Ama niye buna ihtiyacınız var ki? O sürekli değişip durur!"
Okulun önüne yeni bir trafik işareti konulmuştu. Üzerinde şöyle yazıyordu: "Yavaş sürün. Bir öğrenciyi ezmeyin."
Ertesi gün bunun altına çocuksu bir el yazısı ile şöyle yazılmıştı: "Öğretmeni bekleyin!"
Küçük Pierino yüzünde büyük bir gülümseme ile okuldan eve döner.
"Ah! Canım çok mutlu gözüküyorsun. Okuldan hoşlanıyorsun demek ki, öyle değil mi?"
"Saçmalama Anne" diye yanıtlar çocuk. "Gitmekle, geri gelmeyi karıştırmayalım."
Küçük çocuk okula yavaşça yürüyerek giderken dua eder: "Sevgili Tanrım, lütfen okula geç kalmama izin verme. Yalvarıyorum sana Tanrım, okula zamanında varmama izin ver..."
O an bir muz kabuğuna basıp, birkaç metre kayar. Kendisini toparlayıp, canı sıkkın bir şekilde göğe bakar ve "Tamam, tamam Tanrım, itmene gerek yok" der.
Genç öğretmen kara tahtaya şöyle yazar: "Bütün yaz boyunca hiç eğlenmedim." Sonra çocuklara sorar: "Bu cümlede yanlış olan şey nedir ve onu düzeltmem için ne yapmam lazım?"
Küçük Ernie, arka taraftan bağırır: "Bir erkek arkadaş bul."
Küçük çocuğa bir psikolog test uyguluyordu. "Büyüyünce ne yapmak istiyorsun?"
"Bir doktor, ya da bir ressam ya da bir pencere temizleyicisi olmak istiyorum" diye yanıtlar çocuk. Kafası karışmış bir şekilde psikolog sorar, "Fakat... Pek net değilsin değil mi?"
"Niçin olmasın ki? Son derece netim. Çıplak kadın görmek istiyorum."
Akşam yemeğinden sonra babası oğullarına oturma odasında öyküler anlatıyordu. "Büyük büyük baltam Rosalar'a karşı savaşmıştı, amcam Kaiser'e karşı savaşmıştı, dedem İspanya Savaşı'nda Cumhuriyetçiler'e karşı savaştı ve babam İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlara karşı savaştı.
"En küçük oğlan buna şöyle bir yanıt verdi: "Kahretsin! Bu ailenin nesi var? Hiç kimse ile geçinemezler mi?" |