Çevirmen
Üyelik tarihi: Nov 2010
Mesajlar: 1,132
Tesekkür: 1,973
1,190 Mesajinıza toplam 3,739 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: kutayhun'un büyük bir deney yapıyor değişim günlüğü..... Niçin affetmek, çoktan geçip gitmiş acılara yapışıp kalmayı bırakmak bu kadar zor?
Ego mutsuzlukla geçinir; ne kadar çok mutsuzluk varsa onun için o kadar beslenme vardır. Coşku
dolu anlarda ego tamamen yok olur ve tam tersi: Şayet ego yok olursa coşku üzerine yağmaya
başlar. Eğer egoyu istersen affedemezsin, unutamazsın; özellikle de acıları, yaraları, hakaretleri,
aşağılanmaları, kâbusları. Unutamayacağından değil. Onları abartmaya devam edip duracaksın,
onları vurgulayacaksın. Hayatında güzel olan şeyleri unutmaya meyledeceksin, yaşamındaki neşeli
anları unutacaksın; onlar ego söz konusu olduğu sürece bir amaca hizmet etmezler. Neşe ego için
zehir gibidir ve mutsuzluksa vitamin gibidir.
Egonun tüm mekanizmasını anlamak zorunda kalacaksın. Şayet affetmeye çalışırsan bu gerçek
affediş değildir. Çaba ile sadece baskılayabilirsin. Sadece zihninin içinde sürüp giden aptalca oyunu
anladığında affedebilirsin. Yeniden ve yeniden onun tüm saçmalığı görülmek zorundadır; aksi
taktirde bir taraftan bastıracaksın ve o diğer taraftan gelmeye başlayacak. Bir şekliyle onu
bastıracaksın; o ise kendisini başka bir biçimde gösterecek: Bazen o kadar zor fark edilir bir biçimde
olur ki onun çok iyi yenilenmiş, yeniden dekore edilmiş ve dayanıp döşenmiş aynı eski yapı
olduğunu fark etmek nerdeyse imkânsızdır, neredeyse yeniymiş gibi görünür. Ego negatifte yaşar çünkü temelde ego negatif bir olgudur; o hayır deme üzerinde var olur. Hayır
egonun ruhudur. Ve nasıl olur da coşkuya hayır diyebilirsin? Mutsuzluğa hayır diyebilirsin, ıstıraba
hayır diyebilirsin. Nasıl olur da çiçeklere ve yıldızlara ve günbatımına ve güzel, ilahi olan her şeye
hayır diyebilirsin? Ve varoluşun tamamı onunla dolu - güllerle dolu - ancak sen hep dikenleri
topluyorsun; bu dikenlere çok büyük bir yatırımın var. Bir taraftan devamlı olarak, "Hayır, bu
perişanlığı istemiyorum" diyorsun ve diğer taraftan ise ona yapışıyorsun. Ve asırlardır sana affet
denildi.Ancak ego affetmek aracılığıyla da yaşayabilir, "Affettim. Düşmanlarımı bile affettim. Ben sıradan bir
insan değilim" fikriyle kendisini beslemeye başlayabilir. Ve şunu asla unutma, hayatın temel
ilkelerinden birisi şudur; sıradan bir insan var olmadığını düşünen kişidir, ortalama insan var
olmadığını düşünen kişidir. Sıradanlığını kabul ettiğin an sıra dışı hale gelirsin. Cehaletini kabul
ettiğin an, ilk ışık huzmesi varlığının içine girmiştir, ilk çiçek açmıştır.
İsa, düşmanlarını bağışla, düşmanlarını sev der. Ve o haklıdır çünkü eğer düşmanlarını
bağışlayabilirsen onlardan özgürleşirsin; aksi taktirde onların hayaleti seni takip etmeye devam
eder.
Bugün birisi sormuştu: "Osho niçin uyumlu bir aşk ilişkisi sıkıcı olur ve ölür?" Uyumlu olduğu basit
gerçeği nedeniyle! Ego için tüm çekiciliğini kaybeder; sanki yokmuş gibi gözükür. Şayet mutlak bir
uyum halindeyse onu tamamen unutacaksın. Biraz çatışmaya ihtiyaç vardır, biraz mücadeleye
ihtiyaç vardır, biraz nefrete ihtiyaç vardır. Sevgi - senin sözde sevgin - pek derine gitmez; o sadece
cildinin derinliğindedir ve hatta o kadar bile derin değildir. Ancak nefretin çok derine gider; senin
egon kadar derine iner.İsa, "Bağışla," derken haklıdır ama o asırlardır yanlış anlaşılmıştır. Buda da aynı şeyi söylemiştir;
tüm uyanmış kişiler kaçınılmaz olarak aynı şeyi söyler. Doğal olarak lisanları farklı olabilir - farklı
çağlar, farklı zamanlar, farklı insanlar - ancak vazgeçilmez olan özü farklı olamaz. Bağışlayamazsan
bu, düşmanınla, acılarınla, incinmişliklerinle yaşayacaksın demektir.
O nedenle bir taraftan unutmak ve bağışlamak istersin çünkü unutmanın en iyi yolu affetmektir -
eğer affetmezsen unutamazsın - ama diğer taraftan da daha derin bir bağ vardır. Bu bağı
anlamadığın sürece, ne İsa, ne de Buda yardım edemeyecek. Onların güzel sözleri senin tarafından
hatırlanacak ama onlar senin yaşam tarzının bir parçası olamayacak, kanında, kemiğinde, iliğinde
dolaşmayacak. Onlar senin manevi ikliminin bir parçası olmayacak; onlar bir yabancı, dışarıdan
dayatılan bir şey olarak kalacak; onlar güzel, entelektüel olarak cezp edici ama varoluşsal olarak
sen yine eski şekilde yaşamaya devam edeceksin.Anımsanması gereken ilk şey egonun varoluştaki en negatif şey olduğudur. O karanlık gibidir.
Karanlığın pozitif bir varoluşu yoktur; o sadece ışığın yokluğudur. Işığın pozitif bir varoluşu vardır;
bu nedenle karanlıkla doğrudan bir şey yapamazsın. Eğer odan karanlık içerisindeyse, karanlığı
odanın içinden dışarı çıkaramazsın, onu dışarı atamazsın, onu hiçbir biçimde doğrudan yok
edemezsin. Onunla savaşmaya çalışırsan, yenilgiye uğrayacaksın. Karanlık onunla savaşarak
yenilgiye uğratılamaz. İhtişamlı bir güreşçi olabilirsin ama karanlığı yenemeyeceğini bilmek seni
şaşırtacaktır. Karanlığın var olmaması basit nedeni yüzünden bu imkânsızdır. Karanlıkla ilgili bir şey
yapmak istersen ışık aracılığıyla gitmen gerekir. Karanlık istemezsen içeriye ışık getir. Karanlık
istersen, o zaman da ışıkları kapat. Ama ışıkla bir şey yap; karanlıkla doğrudan hiçbir şey yapılamaz.
Negatif var olmaz; ego da öyle.
Bu nedenle affetmeni önermiyorum. Sana sevmelisin ve nefret etmemelisin demiyorum. Sana bütün
günahlarını bırakmalısın ve erdemli olmalısın demiyorum. İnsan türü bunların hepsini denedi ve
tamamen başarısız oldu. Benim işim tamamen değişik. Ben diyorum ki: Varlığına ışık getir. Tüm bu
karanlık parçalarıyla uğraşma.
__________________ been KAAN ŞAHİN şansı bereketi ve bolluğu yaşamıma sevgi ile kabul ediyorum.... |