13-01-2012, 12:13 AM
|
#28 (permalink)
|
Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Küçük Şeyler'den Alıntılar Karşıdaki Adam
Bir ırmağın bu yakasında bir adam varmış. Karşı yakasında da başka bir adam. Irmak geçilmesi zor bir ırmakmış. Bu yakadaki karşı yakadakine seslenmiş: "Hey, karşıya nasıl geçebilirim?" Karşı yakadaki adam hayretle cevap vermiş: "Ne lüzum var, sen zaten karşıdasın."
Nerede okuduğumu hatırlamıyorum. Internet'teki imzasız öykülerden biriydi galiba. İnsanın ben-merkezciliğini güzel anlatıyor.
Bu öyküyle benzer bir şey var. Nice İstanbulluya "Nerede oturuyorsun?" diye sorarsanız size "Karşıda" diye cevap veriyor. Anadolu'da oturanlar da öyle, Rumeli'de oturanlar da öyle.
Araba park ederken yardım eden çok olur. Arkadan şöyle bir ses duyarım: "Gel, gel, gel, sağ yap, sol yap, topla,topla... " Ne yana toplamanı gerektiğini hiç anlamamışımdır.
Dünya haritasına bakınız. Avrupa kuzeyde, yukarıdadır. Bunun nedeni, coğrafyayı, coğrafyanın matematiğini geliştirenlerin Avrupa'da yaşamış olmaları... Uzayda dünyanın aşağısı-yukarısı yoktur. Ama yeryüzünde bir yerküre yaptığında, kendi ülkesini yukarıya yerleştirmek insanoğluna iyi gelmektedir. Eğer coğrafyayı Aborijinler geliştirmiş olsalardı, Avustralya bugün haritaların yukarısında bulunurdu. (Aborijinler kendilerine "Gerçek insanlar" diyorlarmış; galiba aynı şeyi Batılılar da kendileri için düşünüyorlar.)
Fiziksel ben-merkezcilikle ilgili bir son söz: Dünya gördüğünüz gibi değildir. Leş "size" pis kokmaktadır; dünya da size böyle görünmektedir. Eski Yunan'da bir bilge, muhteşem bir sezgiyle "Cisimlerde renk yoktur; renk ışıktadır." demiş. Galiba olay şu: Bir cisimden gözünüze belli dalga boylarında ışık gelir; beyin bunu yorumlar, "kırmızı" diye algılar. Cisimlerde renk yoktur; renk beyninizdedir. Nitekim bir köpek veya arı dünyayı bizim gibi görmez.
Dünya bizim gördüğümüz gibi değildir. Sağlam bir duvarın dopdolu olduğunu görürüz. Oysa o duvarın on binde biri atomların çekirdekleri ve elektronları tarafından doldurulmuştur; atomun içinde büyük bir boşluk vardır. Duvarın on binde 999'u boştur. Biz dolu görürüz. |
Offline
| |