16-01-2012, 11:32 AM
|
#65 (permalink)
|
Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Küçük Şeyler'den Alıntılar
Akılcı olmayan düşüncelerimizi, mükemmeliyetçiliğimizi -biraz da açgözlülüğü- irdeleyen, eleştiren bir Bektaşi fıkrası var. Şöyle: Bektaşi'nin Altınları
Bektaşi'nin biri bir gün "Tanrım, bana gökten yüz altın at. Bak ama, doksan dokuz olsa kabul etmem." demiş. Tanrı'dan yüz altın isteyen, aşağısına razı olmayan Bektaşi, bir anlamda, "Hayat bana istediklerimi hemen vermeli, istemediklerimi vermemeli." demektedir.
Söz konusu akılcı olmayan düşünceye ilişkin bir de Erzurum hikâyesi var. Önce hikâyeye bakalım, sonra da yorumlayalım. Hem Şoför Mehelli, Hem Beş Kuruş
Rivayete göre, 1940'larda geçmiş bir olay: O zamanlar taşımacılık kamyonla yapılıyor. Bir kamyon yolcularını yüklenirken Erzurum yakınlarındaki Köprüköy'e gidecek bir yolcu gelir. Şoför ile yolcu arasında şu konuşma geçer: Yolcu: "Dadaş, hele beni bir Köprüköy'e götür." Şoför: "He geç." Yolcu: "Kurban, kamyonun üzerine binmeyeyim, sovuktur, rüzgârdır; şoför mehelline oturayım." Şoför: "Tamam geç." Yolcu: "Şoför mehelli kaç kuruştur?" Şoför: "Yirmi beş kuruş." Yolcu: "Ben beş kuruş versem olmaz mı?" Şoför: "Dadaş, hem şoför mehelli hem Körpüköy hem beş kuruş; bu nasıl iş?"
Galiba pek çoğumuz, -belki de hepimiz- Bektaşi gibi hayattan yüz altın istiyoruz. Veya dadaş gibi, hayat bizi şoför mahallinde, Köprüköy'e beş kuruşa götürsün istiyoruz. Bu istediğimiz olmadığında da küçük aksiliklere esef ediyoruz, öfkeleniyoruz. Yüz altın sendromu yüzünden hem kendimizi hem çevremizi huzursuz ediyoruz. |
Offline
| |