Bugün uzun bir gündü. Uzuun bir gündü bugün. Kafam meşgul bu aralar, bitirmem gereken işlere ve çalışmam gereken derslere odaklandığım için az kaldı kayıt yenileme dönemini kaçırıyordum ki kaçırmadım. Bunun için şükrediyorum. Kaçırsaydım da üzülmezdim ya hayırlısı der geçerdim. Ama takvimi ve duyuruları takip etmeyi ihmal etmezdim. Not almak, hatırlatıcı koymak falan gerekli. Bunun farkındayım.
Sonra sabah çalıştığım yeri dün bıraktığım gibi bulamadım. Küçük bir kaza olmuş çalıştığım odanın camlarından biri sarsıntı sonucu inmiş aşağıya kime olayın nasıl olduğunu bilmiyor kimse görmemiş. Küçük bir şok geçirip sonra sorumlu birine haber verdim ve ortalığı toparlamaya başladım. Normalde eskiden olsa bu küçücük şey için bile bir sürü söylenirdim. E olmuş olan. Yapılacak şey ortalığı temizleyip sonra da işine gücüne bakmak. Bahaneyle iyi bir temizlik yapmış oldum. Camın kırılmasından başka zarar ziyan yok çok şükür. He bu arada temizlik için yardıma gelen görevli arkadaş bana olayla ilgili birşey söyledi. Ben de cam kırığı temzilemeyi sevmem oldum olası sevmem. İşte gayri ihtiyari sıkıntı işte bu olayın olması dedim. Bu bilinçaltımdaki düşüncenin dışa vurumuydu. O an bunu çok güçlü hissettim. Çünkü bilinçli olarak o olayla en iyi şekilde başa çıkabilmiştim. Sanırım içimdeki ego o cam kırıklarını temizlememden memnun değildi. Ama cihazları görevli arakadaş temizletemezdim. Hassas bir durumdu ve sorumluluk bana aitti. Tabi ben bunları adam gittikten sonra düşündüm. Aslında konuşmanın devamında adam şöyle dedi: "Sıkıntı olmayan şey mi var kardeşim hayatta?" Durdum o an. Adam çok güçlü inandığı bir şeyi söyledi ve gitti kim bilir ne sıkıntıları vardı. Skağa çıktığınızda gülen insan bulmak ne zor. Düşüncelere dalıp uzun uzun düşünülür bu konuda. Bana göre ise hayatta sıkıntı olmayan şeyler var. Bunlar biraz çabayla günden güne çoğaltılabilir. Bilinçaltımda sıkıntı olarak görünen halan kısa süreli can sıkan şeyler oluyor. Ama başa çıkayı her gün daha iyi öğreniyorum. Bu konuda günden güne tecrübem artıyor.
Okulda işimi erken bitirdim bugün. Sonra da bir arkadaşımla buluştum. Onun bir işiyle ilgili bir kısa görüşme yapması gerekiyordu. Vakit geçireceğimiz yere yakın ama pek bilmediğimiz bir yere gittik. Onu dışarıda bekleyecektim. Hava da soğuktu. Etrafta kafe/bar tarzı mekanlar vardı. Sokakta beklemek yerine o mekanlardan birine girip bir kahve içmeyi tercih ettim. İçeriye girdim. Aslında bu cümle kadar basit olmadı ilk adımda. Dışarıdan bakılınca nezih bir yer gibi göründü, öyleydi de. Gerçi bir mekanın nezihliği gelen insanlarına da bağlıdır. Çok kişi yoktu etrafta. İki tur attıktan sonra içeriye girme cesareti gösterdim. Yok yok ben de var biraz fobik(gizli sf) durumlar. :D Kendi kendime dedim ki oraya girip tek başına oturup bir kahve içebilirsin. Kimse beni tedirgin edemez. Bu mekanda keyifli bir kahve içmeyi seçiyorum dedim. Girdim içeri bir kahve istedim. Hoş müzikler çalan bir mekandı. Çok kalabalık değildi. Masalarda okuacak şeyler vardı. Mekanın duvarlarını hoş fotorğaflar süslüyordu. Aslında sanatsal ve hikayesi olan fotoğraflardı. Masada mısır püsküllerinden yapılmış ince detaylar vardı. Uzun zamandır yolculuk ve alışveriş etmek dışında -ki bunlar ihtiyaç dahilinde yapılan şeyler- tek başıma bir şey yapmadığımı fark ettim. Oysa lise yıllarımda haftanın bir gününü kendime ayırırdım. Belli bir mekana gitmesem bile tek başıma havam değişsin diye gezerdim. Bir ödül gibi. Sonra hayatıma insanlar girdi arkadaş çevrem kalabalıklaştı. Tek başına bir şeyler yapmanın nasıl bir şey olduğunu unuttum mu? O zamanlar daha çekingedim. Hatta tam anlamıyla kimlik arayışındaydım. Oysa şimdi daha kendime güvenliyim. İlk anda tek başına bir mekanda olmak alışık olmadığımdan gerdi beni. Sonra derin bir nefes aldım. Güler yüzlü konuştum insanlarla(tabi orada çalışanlarla) teşekkür etmeyi ve içten gülümsemeyi ihmal etmedim genelde etmiyorum. Kahveyi beğendim. Ortamı beğendim. Dergi okudum arkadaşım gelene kadar. Hoşça vakit geçirdim kendime özel. Etrafımdaki güzellikleri keşfettim. Bu güzelliklerin farkına varabilmek bile büyük keyif veriyor bana. Kendimle başbaşa. Arada bir yapmak mı gerek? Belki de. Diyorum ya en iyi dostu insanın kendisi. Sürekli aynı yerlerden ziyade farklı ortamlarda olmayı seviyorum. Yeni şeyler denemeyi. Değişmeye alıştım ya neden yeni güzelliklerin girmesine izin vermeyeyim hayatıma. İzin vermeyi seçiyorum.
Daha başka şeyler de oldu bugün. Şimdilik bu kadar anlatacağım. Çok bile çene çaldım gidip uyuyayım bakalım bu gece rüyalarım bana neler anlatacak? Nedense eminim rüya göreceğime. :))
Sevgiler herkese.Umutlu kalalım hep. |