[Berilce]

Her ne kadar Hollywoodvari öğelerin bulunduğu bir filmde olsa, zaten Faruk Aksoy bu film için Troya, Cennetin Krallığı ve Gladyatör’de emeği geçen kişilerin yardımını aldığını söylüyordu bir röportajında, hatta şöyle bir ifade kullanmıştı; “Beni tarihsel gerçekler değil, seyircinin memnun olması ilgilendiriyor, üç beş entellektüel film eleştirmeni tarafından beğenilmesem de olur!... Zira filmde Fatih ile Konstantin’in savaş meydanında karşılaştıkları ve söz düellosu yaptıkları bir sahne var…Ben filmi beğendim, Tarihsel gerçeklerin hakikaten birebir uyuşmadığı söylenmekle birlikte, oyuncularında rollerini canlandırma şekli gayet iyiydi…Ulubatlı Hasan rolünde İbrahim Çelikkol, Fatih ve Konstantin rolünü canlandıran aktörleri beğendim… Birtakım kaynaklarda Ulubatlı Hasan’ında yaşayıp yaşamadığı belli değilmiş, Topçu Macar Usta Urban’ın değil de başka birinin en büyük top’u yaptığı ve savaşın kazanılmasında rol oynadığı ileri sürülmektedir.…
Yine filmde İstanbul’un kuşatılması sırasında yaşanılan olumsuzluklar üzerine çadırına çekilen Fatih’i hem teselli etmek hem de motivasyonunu artırmak için yanına gelen hocası Akşemsettin’in (filmde beyaz sakallı biri görünümünde) aslında köse olduğu ileri sürülüyor. Burada şöyle söylüyor Fatih’e “Unutma, yüksek tepelerde esen rüzgarlar sert olur”, yılma, mücadele et, ordunun başına dön!...
Hacı Bayram-ı Veli kendisine “İstanbul’u fethedebilecek miyim?’ diye soran 2. Murad’a şöyle söylemiş: “Hayır, Sana da oğlun Alaaddin’e de değil; şu kundaktaki bebekle (Fatih), bizim köseye kısmet olacak”diyor, “bizim köse dediği kişi, Ak Şemsettin yani Fatih’in hocasıymış…
Bu filmi seyrettikten sonra, tarih konusunda söylenen bir söz geldi aklıma; “Tarih yitirmiş olduğumuz bir gönderenler sistemidir, yani Tarih artık bize özgü bir mittir…”Jean Baudrillard”