Yani yalnızca mutluluğun fazla faydası olmaz, çünkü meydan okuma olmaz.
Yalnızca acı fazla büyüme sağlamaz,
çünkü mücadele edecek, umacak, düşleyecek hiçbir şey olmaz; fantazi olmaz.
İkisine de ihtiyaç vardır ve yaşam ikisinin arasında çok narin bir gerilim, çok ince bir gerilim olarak vardır.
Bunu anlıyorsan seçme.
O zaman hayatın nasıl işlediğini, hayatın nasıl olduğunu bilirsin.
Yolu budur, yaşam böyledir...
Mutluluktan geçer, acıdan geçer ve sana bir ton verir, sana anlam, derinlik verir.
Bu yüzden ikisi de iyidir.
İkisi de iyidir, diyorum. İkisi arasında seçim yap demiyorum...
İkisi de iyidir, seçim yapma diyorum.
Daha çok, ikisinden de zevk al; daha çok, ikisinin olmasına da izin ver.
Dirençsizce var ol. Birine tutunma, diğerine direnme.
Bırak düsturun dirençsizlik olsun: Hayata direnmeyeceğim.
Hayat bana ne verirse versin almaya hazır olacağım, açık olacağım ve ondan zevk alacağım.
Geceler de iyi ve güzeldir ve acının kendine has bir güzelliği vardır.
Hiçbir mutlulukta o güzellik olamaz.
Karanlığın kendi güzelliği, gündüzün kendi güzelliği vardır.
Karşılaştırmak mümkün değildir ve seçim yoktur.
İkisi de kendi boyutları içinde çalışır.
Bu bilinç içinde doğduğu an, seçmezsin.
Sen yalnızca tanık olursun ve zevk alırsın...
Bu seçimsizlik mutluluk olur.
Bu seçimsizlik mutluluk olur.
Mutluluk acının tersi değildir; mutluluk her şeye senin getirebileceğin bir niteliktir... Acıya bile.
Bir buda acı çekemez, ama bu acının onun başına gelmediği anlamına gelmez.
Hatırla, senin başına ne kadar acı geliyorsa
Buda'nın başına da o kadar acı gelir,
ama o acı çekemez, çünkü o acıdan zevk alma sanatını bilir.
O acı çekemez, çünkü mutlu kalır.
Acıda bile bayram halinde, meditasyon halinde,
canlı, zevk alır durumda, açık, dirençsiz kalır.
Acı onun başına gelir, ama ona dokunamaz.
Acı gelir ve gider, tıpkı alınıp verilen nefes gibi.
O kendisi olarak kalır. Acı onu bir kenara itemez.
Acı onu deviremez. Hiçbir şey deviremez onu...
Ne acı, ne mutluluk.