Biri Sokrates'e nereye gitmek istediğini sormuş ve Sokrates demiş ki:
"Cennet ya da cehennem var mı, bilmiyorum.
Oradalar mı, değiller mi bilmiyorum, ama aralarından seçim yapmayacağım.
Tek duam şu: Her neredeysem uyanık olayım.
Her nerede isem uyanık olayım.
Cehennem ya da cennette olmanın önemi yok."
Çünkü tamamen uyanık isen cehennem kaybolur...
Cehennem senin farkında olmamandır.
Eğer tamamen farkındaysan, cennet gerçekleşir...
Cennet senin tamamen farkında ol- mandır.
Gerçekte, cennet ya da cehennem diye coğrafi mekânlar yoktur.
Ve bir gün öleceğin ve Tann'nın seni, yaptığın işlere göre,
cennete ya da cehenneme göndereceği gibi çocuksu şeyler düşünme.
Hayır, sen kendi cennetini ya da cehennemini içinde taşırsın,
nereye gidersen git, kendi cennetini ya da cehennemini yanında taşırsın.
Tanrı bile hiçbir şey yapamaz.
Aniden onunla karşı karşıya gelsen, o sana cehennem gibi görünür.
Sen kendi cehennemini içinde taşıyorsun; onu her neredeysen oraya yansıtıyorsun.
Acı çekiyorsun.
Karşılaşma tıpkı ölüm gibi, tahammül edilmez olur.
Bilincini kaybedebilirsin.
Sana her ne oluyorsa, onu içinde taşıyorsun.
Bilincin tohumu tüm varoluşun tohumudur.
Bu yüzden unutma, açı çekiyorsan bunu sen seçtin:
Bilinçli olarak, bilinçsiz olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak, sen seçtin.
Bu senin seçimin ve sorumlusu sensin. Başka kimse sorumlu değil.
Ama zihinlerimizde, o karmakarışık zihinlerinde, her şey tam tersi.
Acı çektiğin zaman başkaları yüzünden acı çektiğini düşünüyorsun.
Sen kendin yüzünden acı çekiyorsun.
Kimse sana acı çektiremez. Bu imkânsızdır.
Ve biri sana acı çektirse bile, onun aracılığı ile acı çekme seçimi sana ait.
Sen onu seçtin ve onun aracılığı ile belli bir tür acıyı seçtin.
Kimse sana acı çektiremez... Bu senin seçimin.
Ama sen hep başkaları değişirse ya da
başkaları başka bir şey yapsa acı çekmeyeceğini düşünürsün.