Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA an lar ve anlam lar
çocuk kağıtları düşürdü.
bakmıyordum ama izliyordum.
önümde beş yaşlarında bir çocuk, yanında ellerinde market poşetleriyle ince bedenli nedense babaannesi olduğunu düşündüğüm bir kadın.
belki rüzgar, belki bir anlık dikkatsizlik çocuğun minik parmakları arasındaki özensiz kağıt yığınını savuruveriyor.ve çocuk toplamak için eğildiği anda babaanne :)
-evde aynısından var onların hadi yürü diyor, kızgın değil, buyurgan değil, ikna edici ve sevecen bir tonda.
çocuk yola saçılan kağıtlara gözlerini ekerek yola devam ediyor.
küçük kare not kağıtları yığını.
nene torun önce doktora gitmişler diye düşünüyorum. sonra eczaneye uğramışlar. ve sonra markete.
eczanede gözleri gözlerine eğilmiş buluşmak için eczacı kadının.. illa ki adın ne senin diye sormuş. belki çekinmiş önce ama üstelemiş nenesi. cevap versene. doğrudan kendisine sorulan bir soruya doğrudan cevap vermenin sevincini yaşamış. ve teşekkür etsene ler eşliğinde de olsa bir birey oduğunu duyumsadığı o andan hatıralar tutuşturmuş eczacı boş kağıtlara yazdıklarıyla.
çocuk kendi ismini yoldan toplayamamanın hüznüyle babaannesinin kendisine uzanan eline tuttu.
ne evdeki kağıtlar aynı olacaktı artık, ne başka kağıtlar.
o anlam o an daydı ve savruldu.
________________
burnuma panayır yerlerindeki cızbız etlerin kokusu doluyor bir anda.
yaz tatilinde ne yaptınız ödevlerinde her eylülde özenle panayıra gittik yazılırken hiç yazmadığım hikaye. nerden de düştü aklıma şimdi.
ne incik boncuklar, ne dönme dolaplar, ne pamuk helvalar .. tüm panayırı saran, baharatlı bir sakatat kokusu.
bakmadan geçerdik kokunun kaynağına üç kardeş, ya da baktığımızı hissettirmeden birbirimize. sanırım dışarda bişeyler atıştırmaktansa evde doğru dürüst ve ekonomik sağlıklı yememiz için olacak babam, her panayır dönüşü önceden hazırladığı pirzolaları pişirirdi bize.
yine de burnumda o panayır kokusu işte..
_________________________
ve dolmaları bozmak :)
bunu burada yazmıştım. aynen kopyalayacağım :)
Büyük bir gurup bir köy ziyaretine gitmiştik. Bizi misafir edenler çok güzel şeyler hazırlamışlardı. Ama en güzeli bahçeden ellerimizle organik sebzeleri toplamaktı.
Bir yandan da biraz uzakça olan ev den hazırlanan yiyecekleri taşımamız gerekiyordu.
Obsesif ben.. ve benden daha obsesif my darling de koşturup duruyorduk..kocaman bir tencere yaprak sarması vardı. Tanrım öyle iştah açıcıydı ki. Bir de güzel bir şekilde güneş şeklinde dizilmiştiler özenle..
Kocaman tencereyi sanki kutsal bir emaneti taşırmışcasına getirdik piknik alanına.
Diğerleri hemen birer tane alıp tadına bakarken biz..şaşkın.. ama.. onlar öyle güzel dizilmişti ki.. biz hiç dokunmadık diyorduk üzüntüyle..
Ve ev sahibi bize..e zaten yenecekti.. siz şimdi dolmaları bozmamak için yemekten de mi vazgeçtiniz dedi..
Kalakaldık.. evet biz dolmaları asla bozamayanlardandık..tadına varamayanlardan..
Zaman zaman hatırladık bunu..mükemmeliyetçilik dolmaları bozmamıza izin vermediğinde..
Ve ne zaman ellerimizi daldırıp bozsak dolmaları hafif bir suçluluk duygusu eşliğinde de olsa mutlu olmaya çalıştık..
cansuyu
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... |