05-12-2012, 01:44 PM
|
#5 (permalink)
|
Binbaşı
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 1,549
Tesekkür: 5,267
1,458 Mesajinıza toplam 5,344 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Kendimi tanıma ve yeniden şekillendirme yolunda neler öğrendim ? Alıntı: Eğlenceli Nickli Üyeden Alıntı
eskiden hep kendime sorardım. insan kendi kişiliğini tıpkı bir oyun hamuru gibi yeniden şekillendirebilir mi diye ?
evet şimdi buna cevap verebiliyorum.gerçekten mümkünmüş. ancak zaman istiyormuş..ve doğru zamanın gelmesini bekliyormuş
ancak bu demek değil ki birşey yapmadan otur bekle değil.
çalışıp çabalıycan ama sonuç alamadım diye üzülüp vazgeçmiycen
yani bir bekleme sürecinde olacaksın ama aynı zamanda da üzerinde çalışıyor olacaksın.
çalışmaların bazen hızlı bazen yavaş olacak.bazen de durakladığını hatta gerilediğini hissedeceksin ama tamamen kopmayacaksın.
bazen tek tek damla damla gelicek.bazen de sel gibi akıcak
sen çalışmaya dalmışken sana aniden gelecek o ilham, o farkındalık.
peki ben bu yeniden oluşumu nasıl sağladım.tabi ki geçmiş zaman filmlerini muziklerini.bugünün filmlerini muziklerini yargılamadan izleyip dinleyerek.yeni bakış açılarını öğrenmeye çalışarak.
bunu bir dönem, yaşanmamış pişmanlık dolu yıllaırmın açığını acısını kapatmak için yapıyordum. yani amacım daha farklıydı kayıp zamanı telafi etmekti.kendimi eksik hissetmemin bir dışavurumuydu. çünkü izleyeceğim dinleyeceğim herşey ailem tarafından belirleniyordu.
şimdi o farklı amaçla yaptığım eylemimin boşa gitmediğini ve kendimi tanımamda büyük katkısı olduğunu sonradan anladım
neleri sevdiğimi neleri sevmediğimi..neleri eskiden sevip şimdi sevmediğimi.gerçek istediğimin ne olduğunu
hangi tercihlerimi toplumun etkisiyle hangi tercihleri kendi irademle yapmış olduğunu öğrendim.daha önemlisi kendimi tanıdım
ve toplum içindeki statülerimin farkına vardım. siz bunların farkına varmadığınız zaman ve o duruşu gösteremediğiniz zaman yoksayılıyorsunuz.
ama şimdi kadın olduğumu ve yetişkin olduğumu anlamış bulunmaktayım...
ancak önemli olan şeyin kişilik oluşturmakdan daha çok kendini tanımak olduğunu anladım...
aslında herkesin bir kişiliği var.ama kendimizi yeterince tanımadığımız ve bizi diğerlerinden ayıran özelliklerimizi farkedemediğimiz için kendimize
ve diğer insanlara "kişiliksiz" "ayırtedilemez" olarak gözükmüşüz.
birşeye hayran olmakla fanatiği olmak çok farklı şeyler fanatizm insanın gözünü kör ediyor resmen.fanatizm diğer bütün ihtimalleri reddetmek demektir
insan zaman içerisindeki kendisinin yaşadığı değişim süreçlerine saygı göstermeli.eskiden sevip de şimdi sevmediği şeyleri inkar edip geçmişinden
utanmamalı.geçmişi inkar etmek veya onu farklı göstermeye çalışmak hala geçmişimizle barışık olmadığımızı ve geçmişi düşman gibi
gördüğümüzün işaretidir oysa bugünün gözüyle geçmişe baksak çok daha farklı açılardan göreceğiz.belki empatimiz gelişecek ve haksız görüdğümüz
insanların haklı taraflarını görmüş olacağız. yada o günün şartlarıyla anca o kadar olabildiğini
sadece ama sadece bugün eski geçerliliğini .önplanda oluşunu yitirmiş olabilir.hatta tamamen yitirmiş olabilir bu hiç önemli değil
insanın kendisini tanıyabilmesinde önemli olan şey, bugünü takip ederken geçmişe de sık sık gözatmak.ama bugünün gözüyle bakarak
gözatmak gerekli ve günlük hayatı aksatmamalı. eğer 20 sene önce annenizin size bağırmış olması bugün hala aynı acıyı veriyorsa işte o zaman
sorun var demektir.ama bu yoklamayı yapın ve acınızın sandığınızdan çok daha az olduğunu görün bunu kendinize ıspat edin.
geçmişte sevdiğim şeyleri hala aynı derecede seviyormuyum.aynı derecede şu an beni ifade ediyor mu diye kendimize sormak
işte o zaman ortaya çıkacak olan fark gelişmelerimizi değişimlerimizi ortaya koyacaktır.bu yoklamanın sık sık yapılması gerektiğini düşünüyorum
mesela 30-35 yaşındaki bir insan için 6 yaşında hatta 15 yaşında çok önemli olan ve hayatında büyük yer tutan hatta hayatının merkezi olan
şeyler bugün o kadar da önemli olmayabilir hatta hayatında hiç yeri bile olmayabilir.büyümüş olabilirsiniz. Hatta geçen ay sizin için çok önemli olan birşey bu ay o kadar da önemli olmayabilir. ama büyüdüm diyip de çocukluğunuza
dair olan herşeyi bir düşman ilan edip elinizin tersiyle bir kenara itmeyin.o dönemde yaşamış olduğunuz bazı şeyler size yeni nesilin düşünce yapısını
anlamanızda biraz olsun kolaylık sağlayacaktır ve kuşak çatışması olmayacaktır..böylece çocuklara karşı anlayışınız sevginiz artacaktır
ve karşılığında onlar da size aynı şekilde yaklaşacaklardır.
her ne kadar çağ ile beraber bazı detaylar değişmişse de değişmeyen temel gerçekler hala durmaktadır...bunu unutmayın.
bence annemiz babamız çocukluklarındaki geçmişi kötü sayıp düşman ilan
ettikleri için bugün rahata erememiş kişilerdir ve arkasından gelen her yeni nesile de bunu yaşatmak istemektedir. çünkü onların mutluluğu kendi
mutsuzluklarını yüzlerine vuracaktır.insanlarda nasıl bir süreç varsa (doğma, büyüme, ergenlik, gençlik yetişkinlik vesaire gibi) dünyamızda da
çağlar veya zaman dilimleri mevcut , 60 lar 70 ler 80 ler 2000 ler gibi...
30 lu yıllarda çocukluk geçirmiş olan birisinin şimdinin çocuklarını tamamen
anlamasını bekleyemeyiz tabi ki ama 30 lu yıllarda çocukluk geçirmiş olan bir çocuğun temel ihtiyaçları o an ne idiyse bugünün çocuklarının da temel
ihtiyaçlarının o olduğunu düşünüyorum.tek farkları çağ gereği başka şartlar içinde yaşıyor olmaları. yoksa onlar da sevgi ilgi istiyor.onlar da fikir beyan etmek
birey olduğunu kabul ettirmek istiyor daha da önemlisi onlarda kendi deneyimlerini yaşamak istiyor.
bir insanın kendi kişisel hayatındaki süreçlerle birlikte olan değişimleri kabul etmesi gerektiği gibiçağa göre olan değişimleri de kabul etmesi gerekiyor..hatta zorunludur.aksi takdirde herkes kendisini yalnız...sevgisiz soyutlanmış hissetmeye
devam edecektir..
benim için doğru zaman şu an oldu...belki bu kişiden kişye değişiyordur...kimisine 40,45 belki 50 60 ında geliyordur bu ilham.bu değişim.
hayatım boyunca..en azından hatırladığım kadarıyla 6 yaşımdan beri hep kendim için mükemmelliği aradım..yani olduğum değil,
kendim için ve belki herkes için imkansız gözüken şeyi istedim.yani o an yada şu an olduğum değil.aslında olmak istediğim işi olmak istedim
ben adım atıp ilerledikçe gökyüzündeki ay misali hedefim de benden uzaklaştı.bazen bütün açılması gereken kapıları açtığımı düşünüp.işte son nokta
budur bitti derken başka kapılar olduğunu görüp şu an nerede olduğum konusunda şüphelere düştüm.sanki kendimi koca bir okyanusun ortasında yüzen
ve karşı kıyıya ulaşmaya çalışan ama 4 bir yanına gördüğünde her tarafın aynı odluğunu gören ve kıyıyı göremeyen yolunu kaybeden birine benzetiyorum
ben hangi yoldan gidiyordum ? gittiğim yol doğru mu ? ilerledim mi ? attığım kulaçlar işe yaradı mı ? belki herhangi bir yoldan gitmiyordum bile
ama sonradan zamanla anladım ki..şüpheye düşmek en büyük tuzakmış insan için. ve anladım ki geçmişte koymuş olduğum bazı hedeflere ulaşmış olduğumu görünce "o kadar önemli miydi ? " diye sordum kendime. ama gördüm ki bazı hedefler doğrultusunda yapılan yolculuk hedefin kendisine ulaşıldıktan sonraki durumumuzdan çok daha güzelmiş. ulaşınca bu muymuş ? diyebiliyor insan ve boşluğa düşebiliyor. ve başka bir yeni hedef belirleyemez hale gelebiliyor ve hayat tıkanıyor. o yüzden artık bazı hedeflerime hala neden ulaşamadığım konusunda şikayetlerime son verme kararı aldım. çünkü hedefler ulaşılıp bitince hayat da bitiyor onu anladım. önemli olan hedeflere ulaşmak değil o hedefe ulaşmada katedilen yoldan zevk almak ve hedefe varıldığına bir yeni hedefi daha oluşturabilecek güce sahip olabilmek ve yola devam etmekmiş. yazımı okuyan herkese teşekkür ederim. | süpersiniz :)) |
Offline
| |