Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06-02-2013, 08:27 PM   #62 (permalink)
cansuyu
Binbaşı
 
cansuyu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
cansuyu is just really nicecansuyu is just really nicecansuyu is just really nicecansuyu is just really nice
Standart Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR

HATA 31

SEVGİYİ BİR KOŞULA BAĞLAMAK
Japon düşünür Toyoteme, üç farklı sevginin tarifini yapıyor bir kitabında.


Sevgi üç türlüdür;

Birincinin adı "Eğer" türü sevgi.
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar.
Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim.
Eğer es olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.

Toyome en çok rastlanılan sevgi türü budur diyor.
Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi.
Sevenini, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu diyor yazar.
Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığında birşey kazanmakdır.
Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor.
Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar.
Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi nefrete dönüşüyor.
En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor.
Bir genç Tokyo üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor.
Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor.
Eve döndüğünde babası öfkeyle sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin! Diye bağırıyor.
Delikanlı "Ama baba vaktiyle sende bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarıne gittiğini anlatmıştın diyor."
Baba daha çok kızarak delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk r ediyor.
Gazeteler rın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı diyor yazar.
Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamışdı.

İnsanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında.
Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek bu genç adamın yaptığı gibi yaşamı sürdürmekle ondan vazgeçmek
arasında bir tercihyapmakla karşı karşıya kalmadığımızda önemli rol oynayabilir diyor Masumi Toyotome.
İlginç değil mi?

İkinci türe geçiyoruz "Çünkü" türü sevgi.
Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor.
Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir.

Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.
Örnek mi?

-Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin (Yakışıklısın)
-Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.
-Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki.
Yazar, "Çünkü" türü sevginin "Eğer" türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor.
Eğer türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir.
Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş bir şeydir egomuzu okşar.
Bu tür olduğumuz gibi sevilmekdir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler.
Bu tür sevgi onlara ük getirmediği için rahatlatıcıdır.
Ama derin düşünürseniz, bu türün "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz.

Kaldı ki bu tür sevgi de yükler getirir insana.
İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler.
Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar.
Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıkdığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar.
Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretine ve rekabetine girer.

Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebege içerler
Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler.
Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler.
Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler.

O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi? Diye soruyor Toyotome.
"Çünkü" türü sevgide, gerçek ve sağlam sevgi olamaz diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var.
Birincisi: acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişimiyiz korkusu.
Tüm insanların iki yanı vardır.
Biri, dışa gösterdikleri öteki yalnızca kendilerinin bildiği, insanlar.
Sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doğar.
ikincisi de ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olursa endişesidir.
Japonya'da bir temizlikcide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış.
Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terk etmiş.
Daha acısı aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler.
Artık çirkin olan kızlarını, sahip oldu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne kurulmuş olduğundan bir günde ölmüş.
Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız bir kaç ay sonra kahrından ölmüş.
Japon yazar toplumdaki sevgilerin çoğu "Çünkü" türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür diyor.
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilebilecek sevgi ne?
Ve işte sevgilerin en gerçeği.

Üçüncü bir sevgi benim "Rağmen" diye adlandırdığım türdür diyor yazar.
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklemediği için!
"Eğer" türü sevgiden farklı bu.
Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için "Çünkü" türü sevgi de değil.
Bu üçüncü tür sevgide, insan birşey olduğu için değil, birşey olmasına rağmen sevilir.
Güzelliğe bakarmısınız? "Rağmen sevgi"
Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "Rağmen" sever.
Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya "çingene olmasıan rağmen" sever.
Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilr. Bunlara rağmen sevilebilir.
Tabii bu sevgiyle karşılanması şartı ile.
Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekiyor.
Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi, o hali ile sevilebiliyor.
Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebilir ama en değerli gibi sevilebilir.
Japon yazar yüreklerin en çok susadığı sevgi budur diyor.
Farkında olsanızda, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir.

Bunun böyle olduğundan nasıl emin olursunuz?

Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor.
Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik
başarı ve üne olan ilginizi yitirmezmiydiniz?

Kendi kendinize yaşamın ne yararı var diye sormazmıydınız?

Devamı diyor Toyotome;
Şu anda en sevdiğiniz kişinin size sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.
Dünya birden bire başınızın üstüne çökmezmiydi?
Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan
umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? Diye soruyor ve yanıtlıyor:
Öyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp r ediyor ya da iyice dağılıp yaşayan ölü haline geliyorlar.
Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "rağmen" sevgisini.
Bugün yaşamınızı süldürebilmenizin nedeni rağmen türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır.

Son sözleride biraz umutsuz, Toyotome.
Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var.
Kimsenin başkasına verebileceği sevginin fazlası yok! Diye açıklıyor.

Anlatıyor; Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz.
Ama o da aynı şeyi başkasından beklemekdedir.
Peki bu dünya da sevgi ne kadar var?
Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen istah açıcılar gibi.
Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor.
Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz.
Hani nerede?
Hepsi o.
Ve asıl çarpıcı cümle en sonda.
DÜNYADAKİ EN BÜYÜK KITLIK, RAGMEN TÜRÜ SEVGİNİN YETERİNCE OLMAMASIDIR.

İnsanların birbirlerini BİRŞEY OLDUĞU için değil, aksine BİRŞEY OLMADIKLARI yada BİRŞEYDEN YOKSUN BULUNDUKLARI için, buna rağmen sevdikleri zor seçeneği hatırlayalım..

Esmeralda yı Quasimodo yu hatırlatalım , ölüm döşeğindek, Cyrano yu ve yıllar sonra RAĞMEN le tanışan Roxane i cümlenin sonuna ilave edelim.
Birbirimizi kusurlarımıza cahilliğimize kötü huylarımıza ya da sisli geçmişimize rağmen sevebilme becerisinden çok uzakta yaşadığımızı fark etmek zorundayız..

HER ŞEYE RAĞMEN SEVMEYE ÇALIŞIN..
__________________
sen neye hazırsan o da sana hazırdır...
cansuyu isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla